Işıl Öz/T24
Stanford’da, “2013’te Mısır’da ve Türkiye’de ne oldu?” başlıklı bir panel düzenlendi. Panele konuşmacı olarak katılan isimlerden biri de Stanford Üniversitesi’nden Dr. Ayça Alemdaroğlu idi. Panel sonrasında kendisi ile kısa da olsa konuşma şansımız oldu. Dr. Alemdaroğlu, yakın zamanda konuşmacı olarak katıldığı iki ayrı panelde nelere değindiklerinin altını çizdi. ODTÜ’deki olaylara ve yerel seçim tartışmalarına dair ne düşündüğünü T24’e aktardı.
Panelde ele aldığınız başlık ne idi?
Gezi protestoları sırasında sol ve sağdan pek çok kişinin apolitik olarak bilinen gençlik tarafından ortaya koyulan kararlılık, dayanışma ve siyasete şaşırdığını gördük. Ben bu şaşkınlığın gençlerin yanlış anlaşılması ile ilgili olduğunu, gençlerin hiçbir zaman tam da apolitik olmadıklarını, Gezi öncesinde de gençlerle konuşulduğunda bunun çok net görüldüğünü söyledim. İnsanların siyasetle bir derdi olduğunu, ya siyasetten çekindiklerini, korktuklarını ya da siyaseti anlamsız bulduklarını, beğenmediklerini yani siyasete dair duygularının ve duruşlarının olduğunu ve bunların bir siyasi görüş olduğunu söyledim. Bunların apolitik bir duruş değil daha ziyade inanmama, beğenmeme, beğenmese de oy verme gibi siniklik hali olduğunun altını çizdim. Bu siniklik halini toplumsal birçok dönüşüm ile okuduğumuzda, tabii bu dönüşüme yığınla muhalefet de var, Cumartesi Anneleri’nden tutun, HES’lere karşı protestolara, TEKEL grevlerine…, bir birikim var toplumda ve buna AKP’nin son dönemde yaptığı baskılar eklediğinde bunun protestoya dönüştüğünü düşündüğümü belirttim.
Başka ilginç neler konuşuldu?
Panelin ilginç noktalarından bir tanesi, Dr. Alexander Key’in Türkiye dışında Gezi’yi anlamlandırma çerçevelerinin, özellikle de Türkiye’nin Arap Baharı’na ve Occupy Wallstreet’e benzetilmesinin iki ayrı Türkiye tahayülü ortaya çıkarıldığına dikkat çekmesiydi. Gezi direnişini Arap Baharı’na benzettiğimizde bu Türkiye’yi müslüman ötekine yaklaştırıyor. Occupy Wallstreet ile karşılaştırarak analiz ettiğimizde Türkiye’yi Batı, liberal demokrasi vs. başlıkları altında değerlendirmiş oluyoruz. Aslında global ayaklanmaların birbirine birçok açıdan benzediği, orada dile getirilen dertlerin çoğunun benzerlik gösterdiği söylenmelidir.
Panele ilgi nasıldı?
Stanford’daki akşam toplantılarına akademisyenlerden çok çevreden insanlar geliyor, toplumu ilgilendiren konular konuşulup, tartışılıyor. Gezi ile birlikte, Türkiye’deki gibi, ABD’deki yaşayan ve siyasetten belli ölçüde kopmuş insanlar mobilize oldular. Hem Gezi’yi hem de sonrasında Türkiye’nin önündeki seçenekleri anlamaya çalışıyorlar.
Bir yandan da AKP San Francisco’ya sürekli heyet yolluyor. Daha yeni Babacan ve TOBB Heyeti San Francisco’dalardı. Bu hareketliliği nasıl değerlendiriyorsunuz?
Teknoloji ateşeliği kurmaya çalıştıkları konuşuluyor ama şöyle ki; AKP’ye muhalif nüfus gittikçe arttı. AKP buradaki Silikon Vadisi’nde çalışan Türkler’den destek bekliyor, bu destek muhtemelen gelecektir de ama geldiklerinde burdaki Türklerin ve Kürtlerin Türkiye’ye dair endişelerini de dinlemeliler. Bunun pek olmadığını söyleyebilirim.
Geçenlerde, David Selim Sayers(San Francisco State U) ve Cihan Tuğal (UC Berkeley) ile Turkish American Gezi Platform’unun paneline katılmıştınız… Bu gibi oluşumları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Turkish American Gezi Platform üyeleri Bay Area’da yaşayan Türkiyeli profesyonellerden oluşuyor. Gezi platformundan etkilenip bunu nasıl devam ettirebiliriz diye heyecanlılar. Bu gibi oluşumları önemsiyorum.
O panelde ne konuştunuz?
Gezi’yi nasıl siyasete yansıtabiliriz onu konuştuk. Gezi’nin heyecanı yok mu oluyor, siyaset için bu ne demek, Geziciler kimlerdi, ne istediler? gibi sorulara yanıtlar aradık. Yanıtını aradığımız ortak sorular şöyle: Bundan sonra ne olacak? Gezi insanları birleştiriyor mu, ne ölçüde? Bu hareketi kim yönlendirebilir? Gezi bir moda mıydı, orta sınıflar heyecanını yitirdi mi? Bu sınıfsal bir hareket mi? Gezi’ye katılmayanlar, Gezi’yi nasıl algılıyor? Olup biteni AKP yandaşları, AKP’ye oy verenler nasıl görüyorlar?
Bu son soruya ne yanıtlar verildi, biraz bahsedebilir misiniz?
AKP’ye oy veren kitlenin AKP’nin Gezicileri marjinalleştirme çabasını benimsediklerini, protestoya katılanları genel olarak Türkiye’nin ekonomik başarısını ve dünyadaki siyasal önemini zayıflatmaya çalışan piyonlar olarak gördükleri söylendi. Ben buna katımakla birlikte AKP’ye oy veren kitle, Gezi’yi anlamıyor endişesinin yersiz olduğunu dile getirdim. Siyasi bir hareketin varolması ve güçlenmesi için toplumun genelinde anlaşılması gerekmiyor, bu konuda çok da endişelenmeye ya da anlaşıldık mı anlaşılmadık mı derdine gerek olmadığını düşündüğümü söyledim. Bu hareketi mümkün ve uzun kılacak şeyin, Gezicilerin nasıl örgütlendiği, ortaya koydukları fikirlerin nasıl siyasete dönüştürüleceği olduğunu düşünüyorum…
Peki, ODTÜ’de yaşananları nasıl değerlendirdiniz?
Bu baskıların devam edeceğini düşünüyorum. Gökçek’in yaptığına anlam veremiyorum. Toplum bu kadar gerilmişken, AKP kırılgan durumdayken Suriye’den tutun, Kürt barış sürecine kadar hatta ekonomistlerin ekonomiye dair ciddi kaygılar dile getirdiği şu günlerde, bu kırılgan yapıda toplumun üstüne bu kadar gitmek bence kötücül bir aptallık.
ODTÜ’de yaşanan Stanford’da yaşansa ne olurdu?
Bu zor bir soru, Stanford’daki karar alma süreçleri bizimkilerden farklı, Stanford’ın da çok demokratik bir yer olduğunu düşünmüyorum ama ODTÜ’deki gibi bir hukuksuzluk olamaz.
Son soru: Türkiye’de yerel seçimlerde kim aday olacak tartışmalarını nasıl algılıyorsunuz?
İsimler üzerinden bir takım dar görüşlü tartışmalara rastlamak üzücü. Çıkışı CHP ile seçim koalisyonunda falan görmüyorum, son tartışmalar gösteriyor ki isimler üzerine seçim birliktelikleri yaratmak da çok zor. Bir şekilde Gezicilerin, ki heterojen bir grup, içinden aklı başında proje üreten grupların hem bütün partilerin yenilikçileri ile bir diyaloğa girmesini, isimlerden çok Gezi’nin öne çıkardığı fikirler ve Gezicilerin üreteceği projeleri benimseyen adaylara ki, bu değişik partilerden veya bağımsızlardan olabilir, destek vermeleri gibi bir seçim faaliyetinin daha anlamlı olacağını düşünüyorum. Gezi bir şekilde , başka bir alternatifin, başka bir siyasetin olabileceğini gösterdi… Bu minimalde projeler üretip, seçimlerde hem AKP’den hem diğer partilerden bu harekete yakın olabilecek insanlar bulunabilir… AKP açısından yanılıyor olabilirim ama, BDP ve CHP açısından yanıldığımı zannetmiyorum. Liderden çok fikirleri konuşarak, tartışarak siyasete entegre olunabileceğini ve Gezi’nin öyle yaşayabileceğini düşünüyorum.