Mardin'de akraba aileler arasında arazi anlaşmazlığı nedeniyle çıkan ve 2 yakınının öldüğü silahlı saldırıdan yara almadan kurtulan Kahraman Aslan (50), olayı 2009'da 44 kişinin öldüğü Bilge köyü katliamına benzeterek, "Kardeşim 7 ay önce Ayaz köyünde 1 dönümlük bahçe almıştı. Sonra köy muhtarı karşı çıkarak 'Sizi buraya almıyorum' dedi. Olay günü bahçeye çalışmaya gitmiştik. Sonra çevreden, evlerden bize sıkmaya başladılar. Bahçede çoluk çocuk ve kadınlar olmak üzere yaklaşık 30 kişiydik, hepsi ölümden döndü. Bize pusu kurmuşlardı" dedi.
Olay, 25 Temmuz'da Kızıltepe ilçesi Kırsal Ayaz Mahallesi'nde meydana geldi. Akraba 2 aile arasında arazi anlaşmazlığı çözülemeyince husumete dönüştü. Bölgenin kanaat önderleri, husumeti sonlandırmak için araya girdi ancak çözüm olmadı. Akraba ailelerden 1'i, diğer aileye anlaşmazlığın yaşandığı bahçede pusu kurdu ve uzun namlulu silahlarla çapraz ateşe aldı. Yaklaşık 1 saat süren uzun namlulu saldırıda Hacı Şakir Aslan (65) ve Aslan Aslan (40) olay yerinde hayatını kaybetti, N.A. ise yaralandı. İhbarla bölgeye sağlık ve jandarma ekipleri sevk edildi. Mardin Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde yapılan otopsinin ardından yakınlarının aldığı cenazeler, kırsal Yüceli Mahallesi'nde yan yana toprağa verildi.
Olayla ilgili soruşturmada gözaltına alınan 27 şüpheliden 15'i, ifadelerinin ardından serbest bırakıldı. Jandarmadaki işlemleri sonrası adliyeye sevk edilen 12 şüpheliden 9'u tutuklandı, 3'ü de adli kontrolle serbest bırakıldı. Tutuklanan Aslan ailesinden A.A., B.A., H.A., M.A., M.A., Ş.A., Ş.A., S.A. ve Ö.A., cezaevine gönderildi.
"Çembere alıp öldürmeye çalıştılar"
Olaydan yara almadan kurtulan Hacı Şakir Aslan'ın yeğeni Kahraman Aslan, yaklaşık 30 kişinin de ölümden döndüğünü belirterek, "Kardeşim 7 ay önce Ayaz köyünde 1 dönümlük bahçe almıştı. Aldıktan sonra köy muhtarı karşı çıkarak, 'Sizi buraya almıyorum, sokmuyorum, bırakmıyorum' dedi. Normalde Ayaz köyü, bizim köyümüzdür. Onlar çok eskiden bize gelip sığınmışlardı, bizler onlara kucak açmıştık. Kardeşim bahçeyi ilaçlamaya gitmişti, muhtar önüne çıkıp ona tehdit etti ve arkasından silah sıktı. Sonra kanaat önderleri aramıza girdi ama sonuç alınmadı. Ğurs bölgesindeki 12 köyün muhtarı da aramıza girdi, muhtar Mahmut'a 'Sen haksızsın, köyde olay çıksın istemiyoruz' dediler, ama muhtar, 'Ben haksızım ve bırakmıyorum' dedi. Bize de geldiler ve merhum Hacı Şakir amcam, 'Siz ne isterseniz öyle olsun, yeter ki barışla sonuçlansın, biz sadece hak istiyoruz' dedi. Karşı taraf yanaşmayınca kanaat önderleri de 12 köyün muhtarı da aradan çekildi. Perşembe günü çoluk çocuk ve kadınlarla bahçeye giderek çalışmaya başladık. Yolda giderken muhtar Mahmut'u ve yakınlarını silahla gördük. Bahçeyi temizliyorduk, 1 saat falan çalıştık. Sonra caminin içinden, evlerden bize sıkmaya başladılar. İlk Hacı Şakir amcam vuruldu, sonra amca oğlum Arslan vuruldu. Bahçede çoluk çocuk ve kadınlar olmak üzere yaklaşık 30 kişiydik, hepsi ölümden döndü. Bilge köyü gibi bize pusu kurmuşlardı, bizi çembere almışlardı ve hepimizi öldürmeye çalışıyorlardı. Biz kavgaya gitmemiştik, kavga da etmedik, kavgaya gitmiş olsaydık yanımızda kadın ve çocukları götürmezdik. Hacı Şakir amcam, kanaat önderiydi, bir şey olursa 'Kendimi siper ederim, bırakmam' demişti ama ilk onu vurdular. Bir saat boyunca bize uzun namlulu silahla sıktılar. Katliama kalkıştılar, ibret olsun diye en ağır cezayı almalarını bekliyoruz" dedi.
"Her yerden kurşunlar geliyordu"
Ölen Hacı Şakir Aslan'ın gelini Zeynep Aslan (41), saldırı anında yanında olan çocuğunun günlerdir uyuyamadığını ve psikolojinin bozulduğunu ifade ederek, "Tarlamızı temizliyorduk, bize ateş açtılar. Hacı Şakir amcam ayrıca benim kayınpederimdi. Gözümün önünde vuruldu, kuzenim Arslan da gözümün önünde vuruldu. Yanımda 10 yaşındaki çocuğum vardı, nereye kaçacağımı bilemiyordum. Her yerden kurşunlar geliyordu, biz nasıl ölmedik, nasıl kurtulduk bilmiyorum. Hala olayın şokundayım. Geceleri uyuyamıyorum, her şey gözümün önüne geliyor. Çocuğumun da psikolojisi bozuldu, günlerdir o da uyuyamıyor. Allah hakkımızı bırakmasın. En ağır cezayı almalarını istiyoruz" diye konuştu.
"Bir kuru toprağa can verilmez"
Ölen Aslan Aslan'ın oğlu Emrecan Aslan da babasının barış için İstanbul'dan köye geldiğini belirterek, şöyle konuştu:
"Ben İstanbul'da yaşıyorum, buradaki insanları tanımam, bilmem, sadece akraba olduğumuzu biliyorum. Babam sürekli gelir giderdi. Uzlaştırmak istiyordu, köyün yarısı bizim akrabalarımızdır. Bu insanlar da zamanında büyüklerimizin sayesinde köye yerleşmişler. Fakat bunların derdi bahçeyi almak değildir, dertleri diktatörlüktür. Bir kuru toprağa veya 3 kuruşa can verilmez. 12 köy var, her şeyin bir usulü ve adabı var. Büyüğe saygı diye bir şey var. Bu insanların yaptığı şey suikasttır, katliamdır, zulümdür." (DHA)