Çevre

10 soruda Tabiat Kanunu Tasarısı

Meclis'e sunulan Tabiat Kanunu Tasarısı'yla neler amaçlanıyor; kimler nelere itiraz ediyor?

29 Mart 2013 17:32

Ahmet Küçük

[email protected]

www.twitter.com/kucukxahmet

 

Hükümetin Meclis’e sunduğu “Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı”na başta doğa dernekleri olmak üzere çok sayıda sivil toplum kuruluşu itiraz ediyor. İtirazların temel noktasında, “Tasarının çevre ve doğayı koruma amacıyla değil, doğadan ‘daha fazla nasıl yararlanabilir’ düşüncesiyle oluşturulduğu” eleştirisi yatıyor.   

10 yıldır üzerinde çalışılan ve hâlâ bir sonuca ulaşılamayan düzenleme için beş farklı teklif sunuldu. En son Haziran, 2012’de TBMM Çevre Komisyonu’nca kabul edilerek 13 Mart 2013’te TBMM’ye sunulan teklife ağır eleştiriler yöneltildi. Tasarıyı hazırlayanların fikirlerini sormadığı 200’e yakın çevreci, doğa derneği, üniversite ve kurum ise görüşlerini eylemler ve medya aracılığıyla kamuoyuna duyurmaya çalıştı.

Peki bu tasarı neler içeriyor; kim, neden itiraz ediyor?

Önümüzdeki günlerde gündemdeki yeri ağırlaşacak bu konuya ilişkin birçok kritik sorunun yanıtı şöyle:

 

1 - “Tabiat Kanunu” meselesi nereden çıktı?

Bu sorunun cevabını, Meclis’e sunulan kanun teklifinin gerekçesinden okuyalım:

“Türkiye’de tabiatın ve biyolojik çeşitliliğin korunması amacına hizmet eden çok sayıda hukuki ve idari düzenleme bulunmakta, bu durumda biyolojik çeşitliliğin sürdürülebilir korunması ve kullanımı konusunda karmaşaya sebep olmakta ve kapsamlı mevzuatın uygulanmasından sorumlu kurum ve kuruluşlar arasında yönetim boşluğu ve çakışması ortaya çıkarmaktadır. Çok yönlü kurumsal yapı birçok koruma alanında yaşayan farklı koruma statülerinin birbiriyle uyumlaştırılması gereğini doğurmakta, aynı zamanda bir birini tekrar eden ve birbiriyle çatışan muhtemel uygulamaların önlenmesini de gerektirmektedir.

Ayrıca, Türkiye'deki ekolojik ve biyolojik çeşitliliğin çoğu kez tarihi çevre değerleriyle üst üste çakışması alan ve tür koruma uygulamalarında aynı mekanda birden çok kuruluşun yetkili olması, sorunu daha da artırmaktadır. Halihazırda yaşanmakta olan bu problemlerin giderilebilmesi bakımından yeni ve daha anlaşılır bir düzenlemeye ihtiyaç duyulmuştur.”

 

2 - Çalışmalar ne zaman başladı?

Tabiat Kanunu Taslağı’ndan da öğrendiğimize göre, doğayı koruma amacıyla birçok hukuki ve idari düzenleme karmaşaya neden oluyor. Bununla birlikte Avrupa Birliği’ne Uyum Yasası çerçevesinde de bazı düzenlemeler yapılması zorunluluğu var. AB, çevrenin korunması için 2005 yılından bu yana, gerek ilerleme raporlarında, gerekse de uluslararası protokoller ve anlaşmalar bağlamında Türkiye’deki yasal ve pratik uygulamalardaki endişelerini belirtti.

Türkiye’nin en önemli çevre kuruluşlarından birisi olan Tema Vakfı, kanun tasarısına karşı hazırladığı bilgi notunda sürecin geçmişine ilişkin şu bilgileri veriyor:

- Birinci Tasarı: 2003 yılında yürütülen Küresel Çevre Fonu (GEF) destekli Biyolojik Çeşitlilik ve Doğal Kaynak Yönetimi Projesi kapsamında ilk tasarının hazırlanması (STK’ların görüş ve önerileri alınmıştır)

- İkinci Tasarı: 25 Ekim 2010 yılında Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından TBMM’ye ikinci tasarının sevk edilmesi (STK’ların görüş ve önerileri alınmamıştır)

- Üçüncü Tasarı: Aralık 2010-Mart 2010 arasında TBMM Çevre Komisyonu ve Alt Komisyon’da tasarının görüşülmesi, yeni bir tasarının oluşturulması ve 16 Mart 2011’de TBMM Çevre Komisyonu tarafından kabul edilmesi (Kısıtlı bir ortamda da olsa iki STK temsilcisi Alt Komisyon çalışmalarına katılmış ve görüşlerini dile getirmiştir)

- Dördüncü Tasarı: 17 Mayıs 2012 tarihinde Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından hazırlanan son Tasarı’nın Bakanlar Kurulu kararıyla TBMM’ye sevk edilmesi (STK’ların görüş ve önerileri alınmamıştır)

- Beşinci Tasarı: Mayıs-Haziran 2012 arasında TBMM Çevre Komisyonu’nda Tasarı’nın görüşülmesi, yeni bir Tasarı’nın oluşturulması ve 18 Haziran 2012 tarihinde TBMM Çevre Komisyonu tarafından kabul edilmesi (STK temsilcilerinin görüşleri dikkate alınmamış, muhalefet şerhlerine rağmen oy çokluğuyla tasarı kabul edilmiştir. Hâlihazırda gündemde olan tasarıdır.)

 

3 - Tabiat Kanunu’yla ne gibi düzenlemeler yapılmak isteniyor?

Tema Vakfı’nın düzenleme üzerinde yapılan çalışmaları anlattığı tablodan da anlaşılacağı üzere, TBMM Çevre Komisyonu, STK’ların görüşlerini kulak arkası ediyor.

İlk kez 2003 yılında hazırlanan kanun tasarısının amaçları arasında; “Türkiye’deki biyolojik çeşitliliğin ve doğanın daha etkin korunması için genel çerçeve oluşturmak”,“Dağınık haldeki mevzuatların bir araya getirilerek tek bir yasa hazırlamak” ve “Başta Avrupa Birliği olmak üzere uluslararası sözleşmelere uyum sağlamak” yer alıyordu. Fakat aradan geçen 10 yıl ve yapılan 5 tasarı ile bu amaçtan uzaklaşıldığı ortaya çıktı.

Bu tasarıyla, doğa koruma mevzuatındaki eksiklikler, doğa ve biyolojik çeşitliliğin unsurlarını içeren türler, habitatlar, genetik kaynakların korunması konusunda çerçeve bir kanunun çıkarılması ihtiyacı gidermek isteniyor. Bununla birlikte pek çok koruma alanı; çarpık şehirleşme, tarım, turizm, maden ve sanayi gibi tehdit edici insan faaliyetlerinden arındırılması da bu tasarıyla sağlanması amaçlanıyor.

Ormanlık alanlar, sulak alanlar, kıyılar ve bütün diğer doğal alanların koruma altına alınmasının hedeflendiği çalışmada –ileride de soracağımız sorular arasında yer aldığı gibi- bazı eksikliklerin giderilmesi ve düzenlemeler yapılması da gerekli gözüküyor.

 

4 - Avrupa Birliği ne talep ediyor?

Avrupa Birliği Türkiye 2010 İlerleme Raporu’nun “Çevre” başlığında Kanun Tasarısı ile ilgili olarak “Doğa koruma konusunda herhangi bir ilerleme kaydedilmedi. Doğa koruma ve biyolojik çeşitlilikle ilgili Meclis’e sunulan taslak yasa, özellikle Türkiye’nin Natura 2000 ağına katılabilecek birçok alanın mevcut koruma statüsünü ortadan kaldırması bakımından endişeler yaratıyor” şeklinde bir ifade yer aldı.

 

Avrupa Birliği’nin 2012 Türkiye İlerleme Raporu’nda da şu tespitlere yer verildi:

“Korunan Alanların Tespit, Tescil ve Onayına İlişkin Usul ve Esaslara Dair Yönetmeliğin kabulüyle birlikte, doğa koruması konusunda sınırlı ilerleme kaydedilmiştir. Doğa koruması ile ilgili çerçeve mevzuat ve ulusal biyo-çeşitlilik stratejisi ile eylem planı henüz kabul edilmemiştir. Potansiyel Natura 2000 alanları henüz belirlenmemiştir. Büyük ölçekli su ve enerji altyapısının tesis edilmesinin, bu alanlar üzerinde yaratacağı olası olumsuz etkiler önemli bir sorun olarak mevcudiyetini sürdürmektedir. Bozuk orman alanlarının özelleştirilmesi hakkındaki kanun, Türkiye’deki orman habitatlarının azalacağı yönünde endişelere sebep olmaktadır.”

 

5 - Türkiye’nin Avrupa Birliği İlerleme Raporu’nda ne deniyor?

Türkiye’nin, Avrupa Birliği’nin 2012 İlerleme Raporu’na tepkiyle alternatif olarak hazırladığı Avrupa Birliği İlerleme Raporu’nda ise şu ifadeler yer aldı:

“Söz konusu tasarının AB müktesebatına uyumlu bir şekilde yasalaşması ile Çevre Faslı dördüncü teknik kapanış kriterinin sağlanması konusunda önemli bir gelişme kaydedilecektir. Ayrıca, Kanun’un yasalaşmasından sonra uygulamaya konulması gereken ikincil mevzuat çalışmaları da başlatılmış, Coğrafi Bilgi Sistemi tabanlı envanter çalışmaları ile korunan alanların kapsamlı bir analizi yapılmıştır. Korunan alanların tespitine yönelik kriterler geliştirilmiş ve ulusal ölçekte biyolojik çeşitlilik envanteri çalışmalarına başlanmıştır.”

 

6 - Tabiat Kanunu’na kimler, neden karşı?

Yukarıda amaçlarını belirttiğimiz tasarı gerçekten doğayı korumayı mı amaçlıyor? Bu sorunun cevabına yüzlerce STK ve kuruluş “Hayır” cevabını veriyor. Tema, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi, Türk Tabipleri Birliği, Greenpeace, ODTÜ, Doğa Derneği, Change gibi kurum ve kuruluşlar bu tasarının doğayı koruma değil, kullanmaya yönelik olduğunu belirtiyor.

 

7 - İtirazların sebebi ne?

Tabiat Kanunu’na “hayır” diyen kuruluşların itirazlarının temel noktasında, tasarıda yer alan bazı maddeler yer alıyor.

Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi ve T24 yazarı Prof. Dr. Levent Kurnaz, “Tabiatı Öldürme Kanunu” başlıklı yazısında şu üç noktaya dikkat çekiyor:

- Yasa tasarısı korunan doğal alanların sınırlarını ve statüsünü, yani nerenin koruma alanı, nerenin milli park ilan edileceğini, nerenin koruma statüsünün iptal edileceğini belirleme yetkisini tek başına Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve Bakanlar Kurulu’na, yani siyasi iktidara bırakıyor.

- Yasa tasarısı korunan doğal alanların sınırlarını ve statüsünü, yani nerenin koruma alanı, nerenin milli park ilan edileceğini, nerenin koruma statüsünün iptal edileceğini belirleme yetkisini tek başına Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve Bakanlar Kurulu’na, yani siyasi iktidara bırakıyor.

- Tasarı, giriş bölümünden itibaren doğanın “sürdürülebilir kullanımını” hedeflediğini açıkça belirtiyor.

Bunun yanında itiraz noktalarını ise şunlar oluşturuyor:

 

- “Koruma” vurgusu zayıf ve yetersiz, “kullanma”ya yönelik düzenlemeler ağırlıklı,

-Kritik hükümler gelecekte hazırlanacak yönetmeliklere bırakılıyor.

- Doğal sit alanları yok ediliyor.

- Koruma altındaki bir avuç yer, gelecekte durumlarına göre tekrar değerlendirilip karar verilme yetkisinin önünü açıyor.

- Tasarıda “üstün kamu yararı” muğlâk ve suiistimallere açık.

- Halk yapılacak düzenlemeler için bilgilendirilecek ancak söz sahibi olmasının önü kapalı.

- Koruma altındaki alanlar hakkında “yetki devri” ile yeterli bilgi sahibi olmayan, konunun uzmanları dışında kurumlara hak verilebilecek.

- Tahrip olan yerlerin kamulaştırılmasıyla, doğa katliamı meşrulaştırılacak.

- Doğal alanlar, “turizm teşviki” ile yasal zeminde ranta hizmet edecek.

- “Milli Parklar Hükmü yürürlükten kaldırılmıştır” denilerek, HES’lere karşı açılan davaların dayanak noktası kaldırılacak.

 

8 - Tasarı yasalaşırsa, Hasankeyf, Allianoi gibi sit alanları etkilenecek mi; HES’lerin önü açılacak mı?

Şu ana kadar yasal düzenlemeler üzerinden konuştuk. Peki, bu tasarı yasalaşırsa uygulamada neler, nasıl etkilenecek? Öncelikle belirtelim; Türkiye gündeminde, yeterli kuvvette olamasa da, kendisine yer edinen çevre ve birçok protestoya neden olan doğal yaşam alanları bu düzenlemeyle bir kez daha tartışma konusu olacak. Çünkü, Hasankeyf, Allianoi gibi sit alanları, bu tasarı yasalaşırsa, dönüşü olmayan bir yola sokulacak.

Yasayla birlikte, Batman’ın Hasankeyf ilçesinde 10 bin yıllık kültürün üzerine inşa edilmek istenen Ilısu Barajı’nın önü açılacak. İzmir’in Bergama ilçesinde bulunan Allianoi antik kasabasını da Hasankeyf gibi bir son bekliyor. Yortanlı Barajı altında kalacak antik kentteki Tunç Devri’nin izleri yok olacak. Zira, “üstün kamu yararı” tarihin öneminden daha mühim!

Türkiye’de yapılamasını planlanan yaklaşık 5000 HES projesi, özellikle Karadeniz Bölgesi’nde yoğunlaşıyor. HES’lerin birçoğu bu bölgede kurulması planlanırken, çoğunun da inşaatı bitmek üzere. Karadenizlilerin itirazlarına rağmen yapımları hızla süren HES projelerine karşı açılan davalarda “Milli Parklar Hükmü” ile savunma yapılıyordu. Ancak tasarı ile bu hükmün kaldırılması sonucunda, HES’lere itiraz da edilemeyecek. Ve böylece başta Munzur, Arılı, Çağlayan, İkizdere Vadileri birer HES merkezi olacak.

 

9 - Siyasi partiler, Tabiat Kanunu Tasarısı için ne diyor?

Tabiat Kanunu Tasarısı’na CHP ve MHP’den tepkiler gelirken, BDP sessiz kalmayı tercih ediyor. Yapılan yorumlar şöyle:

CHP’den Serdar Soydan, Şafak Pavey, Mehmet Hilal Kaplan:

“Bizler, CHP olarak gelecek nesillere yaşanılabilir bir ülke bırakmak istiyoruz. Bu nedenle, tabiatı, doğayı, çevreyi, yaşam alanlarımızı, hükümetin hazırladığı Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu‘ndan korumak zorundayız.”

Akif Hamzaçebi: “Ülkemizin doğal alanlarının, Milli Parklarının pervasızca yatırımlara açılacak olmasını kabul etmiyoruz. (...) Geçtiği takdirde Anayasa Mahkemesi’ne taşıyacağız.”

MHP’li Mehmet Şandır: “Bugün dünyada artık büyümenin ve kalkınmanın tanımı değişti. Doğanızı korumadan büyük ve güçlü devlet olamazsınız. (...) Hukukla doğayı koruyamayız, bu bir bilinç ve kültür meselsidir ve sivil toplumun halkı bu yönde uyandırması çok önemlidir.”

MHP’li Seyfettin Yılmaz: “Türkiye korunan alanlar açısından Avrupa'nın çok gerisinde.”

 

10 - Şimdi ne olacak, süreç ne durumda?

Tabiat Kanunu Tasarısı, TBMM’de görüşülmek üzere sırada bekliyor. Meclis tatile girmeden görüşülmesi ve yasalaşması gündemde. Ancak, STK’ların çabasıyla, tasarının gündemden çekilmesi ve üzerinde tekrar çalışıldıktan sonra TBMM’ye sunulması üzerinde büyük bir uğraş veriliyor. Tasarının yasalaşması durumunda ise CHP, yasayı Anayasa Mahkemesi’ne taşıyacak.