Çek Cumhuriyeti’nde yayımlanan liberal ekonomi gazetesi Hospodarske Noviny, yorumunda Rusya’nın ekonomik zaaflarının kullanılmasını tavsiye ediyor.
“Rusya yeniden gücünün doruğuna ulaştı. En azından öyle görünüyor. Ancak eldeki ekonomik veriler bu saptamanın gerçeğin sadece yarısını gösterdiğini ortaya koyuyor. Rusya, Sovyetler döneminde olduğundan daha fazla ham madde ihracatlarına bağımlı bir durumda. Üretimde düşük verimlilik ve yüksek işçilik maliyetleri Rus sanayinin rekabet gücünü azaltıyor. Hem sermaye, hem de yetenekli genç Ruslar ülkeyi terk ediyor. Ukrayna’nın işgali Putin için belli ölçüde sorun yaratıyor. Şimdi sorulması gereken soru, Batılı politikacıların Rusya’nın ekonomik zaaflarını nasıl kullanabileceğidir.”
İtalyan gazetesi Corriere della Sera yorumunda AB’nin Ukrayna krizindeki tavrını mercek altına alıyor:
“ABD tehditkâr bir ton kullanmaya başladı. AB ise Rusya’ya yaptırımlar konusunda ikiye bölünmüş durumda. Almanya ile İtalya’nın çizgisi, Moskova ile herhangi bir anlaşmazlığın ne pahasına olursa olsun önlenmesini içeriyor, çünkü bundan daha kötü durumların ortaya çıkması tehlikesi bulunuyor. Nitekim Washington ile Moskova arasında ateşli telefon görüşmeleri devam ediyor, silâhlı anlaşmazlıklar ve Avrupa’nın merkezinde tehlikeli bir iktidar boşluğunun ortaya çıkması tehlikesi bulunuyor. Ancak AB bir konuda yine eski alışkanlıklarını sürdürüyor ve Ukrayna krizinde de yine iki farklı ağızdan konuşuyor. Bu açıdan Brüksel’deki Zirve’den çıkan ortak uyarılar, bulunan en küçük ortak paydadan başka bir anlama gelmiyor.”
İsviçre'den Neue Zürcher Zeitung, “Berlin’in Moskova’ya sadece minik bir uyarıda bulunduğunu belirttiği yorumunda, Almanya’nın ve ABD’nin bu konudaki tavrını irdeliyor:
“Moskova’nın Kırım’ı işgalinin ardından Berlin yeniden Almanya’nın eski temkinli politikalarına dönüş yaptı. Dışişleri Bakanı Steinmeier diyaloğa devam diyor. Almanya’nın Moskova karşısındaki dikkatli tutumunun belli bir geleneği var. Schröder’in başbakanlığı döneminden kalma bir eğilim bu. Kırım anlaşmazlığının Putin olmadan çözülemeyeceği ve Rusya ile diyaloğun sürdürülmesi gerekliliği zaten herkesin malumu. ABD sadece vurguyu farklı yapmaktan yana, çünkü Amerikalılar sert birtakım sembolik söylemlerle Moskova’yı uysallaştırmayı umut ediyor. Berlin ise ılımlılıktan yana. Burada sorun, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in bu politikayı anlayıp anlamayacağı.”
Sol liberal İngiliz gazetesi Independent ise Ukrayna krizinde batının daha sert tepki vermesinden yana görüş belirtiyor:
“Batının Ukrayna'da doğrudan bir askerî harekâta girişmesi pek gerçekçi sayılmıyor, bunu zaten Putin de biliyor. Ancak Rusya'yı hissedilir bir biçimde etkileyebilmenin başka yönetmeleri de var. Rusya'yı G8 grubundan çıkartmak bunun başlangıcı olabilir. Zaten Rusya'nın bu gruba dâhil edilmemesi gerekirdi. Bunun ötesinde Washington ile müttefikleri, Ruslara ve Rus kurumlarına karşı sert yaptırımları uygulamaya koymalılar. En etkili önlem ise Rusya'nın uluslararası finans sistemine erişiminin sınırlandırılması olabilir. Ama daha da önemlisi ABD Başkanı Barack Obama'nın son dönemlerde onda pek görmediğimiz büyük bir kararlılıkla komutayı eline almasıdır.”