Avrupa Birliği 1 Mayıs 2004’te on ülkenin daha katılmasıyla tarihinin en büyük genişleme adımını attı. Trierischer Volksfreund konuya ilişkin bir yoruma yer veriyor:
“Doğuya doğru genişleme, Birliğin genelinde ek büyüme ivmesi ve refahın da açıkça artmasını sağladı. Aynı zamanda Birlik'in acil olarak ele alması gereken sorunları da gösterdi. Avrupa, müzakere yeteneği olan bir aktör olarak uluslararası arenada yer almak istiyor mu? Birlik sınırsız olarak genişlemeye devam edebilir mi? Hâlihazırda 28 üye ülkeyi bile ortak bir görüşte birleştirmek çok zor. AB, tam üyelik altında birleştirici alternatifler bulmalı.”
Westfälische Nachrichten, 1 Mayıs İşçi Bayramı kapsamında istihdam piyasasına ilişkin bir yoruma yer veriyor:
“İstihdam piyasasının ne kadar güçlü temsil edildiğini düzenli bir işi, yani sosyal sigorta yükümlülüğü bulunan çalışan sayısının artması gösterir. Bu, 1 Mayıs'ta tüm çalışanlar için iyi bir sinyal. Ancak cesaret verici perspektifler yine de rahatlatıcı değil. Nitelik ve daha fazla eğitim, ekonomideki nitelikli eleman açığını kapatmak için gündemin üst sıralarında yer alıyor.”
Thüringische Landeszeitung'da da Almanya'daki işçilerin durumuna dikkat çekiliyor:
“Aslında uğruna savaşacak hiçbir şey olmayan bir mücadele günü. Bu 1 Mayıs'ta sendika temsilcileri geri yaslanıp başarılarını kutlayabilir. Asgari ücret yasalaşma yolunda ve 63 yaşında emeklilik de benimsendi. Çok ender olarak bir federal hükümet şimdiki Hrıstiyan Demokratlar ve Sosyal Demokrat Parti koalisyonu kadar sendika dostu oldu.”
ABD'de 19 yaşındaki bir kadını öldürdüğü gerekçesiyle idama mahkûm edilen Clayton Lockett'ın cezası, Oklahoma Eyalet Hapishanesi'nde bir ilaç karışımıyla infaz edilmek istendi. Ancak işlem başarısız olunca 38 yaşındaki mahkûm, yaklaşık 43 dakika boyunca can çekiştikten sonra kalp krizinden öldü. Aachener Nachrichten yorumunda idam cezasını eleştiriyor:
“Hiçbir demokratik, modern devlet bir ceza olarak ölüm emri veremez. Bu gücü dâhilinde değildir. Ölüm cezasını savunanların sıkça dile getirdiği argüman ise mahkûmun yaşam hakkını kaybettiği şeklinde. Ancak yaşam hakkını veren ve alan bir devlet değildir. Tam aksine bu, insan haklarının birine doğuştan bahşettiği bir şeydir. Ve bu Batı dünyasında pek övülen bir konu... Ölüm cezası modası geçmiş ‘göze göz', ‘dişe diş' zihniyetidir.”