24 Kasım 2020

Cumhuriyetin ikinci yüzyılına çağrı

İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi, bir yandan Millet İttifakı’nın ortak değerlerinin bir tezahürü olduğu gibi ittifakın genişlemesine de zemin oluşturuyor; katılacak partilerin benimsemesi gereken değerler çerçevesini ortaya koyuyor

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin 25 Temmuz 2020 tarihinde gerçekleştirilen ve İktidar Kurultayı olarak adlandırılan 37. Olağan Kurultayında İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi’ni açıkladı. Medyanın, akademinin, entelektüel dünyanın özgür olduğu çağdaş bir ülkede, geniş bir zeminde ve derinlemesine tartışılacak bu beyanname ne yazık ki ülkemizin içinde olduğu otoriter baskı ikliminde hak ettiği düzeyde ve sürede kamuoyunun ilgisine sunulamadı. Bu yazı, dile getirilen bu eksikliğin giderilmesine dönük olarak naçizane bir adım atmayı hedefliyor. Bu hedefe doğru, İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi’nin CHP geleneği ve tarihinden hareketle ve içinde bulunduğumuz özgün koşullar bağlamında önemini vurgulamayı, Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP kurmayları tarafından hazırlanan metnin içeriğini ve oluşturduğu çerçeveyi irdelemeyi ve beyannamenin misyonunu ve siyasal yaşantımızın şekillenmesinde üstlenmesi mümkün olan işlevini ortaya koymayı amaçlıyor. 

I. İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi Neden Önemli?

CHP tarihinde beyannameler, tüzükler, bildirgeler, programlar, deklarasyonlar her daim önemli olmuştur. CHP, toplumun sorunlarını programatik bir çerçevede çözmek üzere çalışan, geniş kesimlere hitap etmeyi hedefleyen, sınırlı bir menfaat grubunun ya da bir sınıfın çıkarlarını savunmayı reddeden ve sınıflar üstü siyaseti ilke edinen bir siyasal hareketin sonucu olarak kurulmuştur. Bağımsızlığın kazanıldığı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurulduğu ve köklü reformlar ile birlikte büyük toplumsal değişimlerin gerçekleştiği kuruluş döneminde CHP, bu büyük değişimlere kaynaklık eden, tarihi önemi büyük metinler hazırlamıştır. Sivas Kongresi kararlarından 9 Umde’ye, ilk Halk Nizamnamesi’nden İlk Hedefler Beyannamesi’ne, Bu Düzen Değişmelidir’den Ak Günlere’ye kadar pek çok CHP fikri metni Türkiye’de milli iradenin tecellisi, iktisadi kalkınmanın sağlanması, yurttaşlık kültürünün yerleştirilmesi, çok partili düzene geçiş, sosyal adaletin geliştirilmesi gibi büyük adımların atılmasında önemli rol oynamıştır. 

İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi, bu tarihsel zemine referansla, yalnızca büyük bir dönüşüme kaynaklık etme potansiyeline binaen dahi ilgiye mazhar olmayı hak etmektedir. Zira CHP, bu metinle, Cumhuriyetimizin ilk yüzyılında ülkemizi ileriye götüren pek çok adımın CHP’nin eseri olduğu gerçeğinden hareketle ikinci yüzyılda da Türkiye’yi daha iyi bir geleceğe taşıyacak olanın CHP olduğu iddiasını ortaya koymaktadır. Elbette CHP tarihinde Türkiye’nin siyasal yönelimini belirlemekten uzak, unutulup gitmiş fikri metinler de mevcuttur. İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi’nin bu metinlerden biri olmadığı iddiamın temel dayanakları, içinde bulunduğumuz iktisadi, toplumsal ve siyasal koşulların büyük bir dönüşüme gebe olduğuna dair inancım ve bu metnin bu dönüşüm ihtiyacına cevaben oluşturulmuş, yaşayan bir metin olduğuna dair kanaatimdir. 

II. İkinci Yüzyıl İçin CHP Vizyonu 

Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP Genel Başkanı olarak seçildiği 2010 yılından itibaren parti tarafından hazırlanan metinlerin tamamına yakınında Türkiye’nin bugün içinde bulunduğumuz koşullara doğru ilerlediğine dair uyarılar ve söz konusu gidişatın önlenmesine dönük çözüm önerileri mevcuttu. Ancak 2017 Anayasa Referandumu’ndan itibaren bu anlatı biçimi kaçınılmaz olarak bir gidişatın tasvirinden öte mevcut durumun tespiti halini aldı. CHP metinleri Türkiye’de artık bir otoriterleşme sorunundan bahsetmek yerine iktidarın hiçbir biçimde sınırlanamadığı ya da dengelenemediği bir tek adam rejiminde yaşadığımızı vurguluyor. Çözüm önerilerini de bu gerçeğin zorunlu kıldığı üzere çok daha kapsamlı bir dönüşüme doğru, önleyici ya da restoratif değil ilerlemeci bir anlayışla sunuyor. Bir başka deyişle CHP, yurttaşlara yıllar sonra yeniden “bu düzenin nasıl değişeceğini” anlatıyor. 

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem ve Özgürlükçü Demokrasi

Anayasa’nın çiğnendiği fiili durumu çözmek için, fiili durumu ortadan kaldırmak yerine Anayasa’yı değiştirmeyi tercih eden irade Türkiye’yi büyük bir rejim krizine ve diktatoryal bir yönetime mahkûm etti. İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi’nin temel odağı bu büyük sorunun aşılması ve Türkiye’de özgürlükçü demokrasinin tesisi olarak karşımıza çıkıyor. CHP özgürlükçü demokrasinin Türkiye’nin özgün koşulları içerisinde ancak güçlü bir parlamenter sistemin hayata geçirilmesi ve geniş bir toplumsal mutabakat ile çağdaş bir anayasanın yazılması ile mümkün olduğunu savunuyor. 

CHP, yeni anayasa ve ilgili kanunlarla güvence altına alınması gereken temel öncelikleri ise Beyanname içinde şu şekilde sıralıyor:

  • Cumhurbaşkanlığı makamının tüm toplum kesimlerine ve siyasi partilere eşit mesafede duracak, tüm milletimizi ve devletimizi tarafsız olarak temsil edecek biçimde yeniden tanımlanması
  • Çağdaş demokrasilerin dört temel gücü olan yasama, yürütme, yargı ve medyanın ayrılığının ve bağımsızlığının sağlanması
  • Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yasama, denetim ve bütçe haklarının güvence altına alınması, yasama süreçlerinin şeffaf ve katılımcı hale getirilmesi
  • Başta düşünce, ifade, örgütlenme ve basın özgürlüğü olmak üzere tüm insan haklarının ve özgürlüklerinin korunması ve geliştirilmesi
  • İktidarın devlet gücünü kullanarak yurttaşlar, sivil toplum örgütleri ve meslek kuruluşları üzerinde baskı kurmasının önlenmesi
  • Millet iradesinin tam anlamıyla parlamentoya yansıması ve temsilde adaletin sağlanması için seçim sisteminin yeniden düzenlenmesi, seçim barajının kaldırılması, siyasi partiler kanununda yapılacak düzenlemelerle parti içi demokrasinin tecelli ettirilmesi, kadınların siyasette hak ettikleri yeri bulması
  • Tüm işe alım ve atamalarda liyakati hâkim kılarak yönetimde yetkinliği artıracak yeni bir kamu düzeninin kurulması
  • Yönetimde verimliliğin ve etkinliğin artırılması için merkez yerel dengesinin sağlanması ve yerel yönetimlerin yetki ve sorumluluk alanlarının, gelir ve kaynaklarının güvence altına alınması
  • Yolsuzluklara ve kayırmacılığa son verilmesi, kamu yönetiminde şeffaflığın, hesap verebilirliğin ve adil denetimin sağlanması için Siyasi Ahlak Yasası çıkarılması, Kamu İhale Kanunu’nun yeniden AB normları düzeyine getirilmesi, Sayıştay’a yeniden işlev kazandırılması, başkanlığı ana muhalefet partisi tarafından yapılacak bir Kesin Hesap Komisyonunun kurulması 

Toplumsal Barış, Birlik ve Huzur

Tek adam rejimi iktidarını perçinlemek ve ne olursa olsun iktidarda kalmak için toplumumuzun fay hatlarını tetikleyerek milletimizi pek çok aksta ikiye böldü ve bir “biz ve onlar” kültürü yaratarak ulusal birliğimizi aşındırdı. Kutuplaştırma, ayrıştırma, yaftalama, itibarsızlaştırma, gözetim, ihbar ve kriminalizasyon gibi araçlarla çalışan bu siyasi anlayış toplumumuzun hassas dengelerini bozdu ve kardeşlik bağlarımızın çözülmesine neden oldu. İktidara yakın olan ve iktidara biat edenlerin her koşulda makbul, iktidarın yanlışlarına karşı çıkan, boyun eğmeyen, doğru bildiğini çekinmeden söyleyenlerin hain, terörist, dış mihrakların maşası ilan edildiği bir düzen hayata geçirildi. 

İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi, toplumsal barış ve huzuru sağlamak ve tek adam rejiminin bizi içine sürüklediği sosyal buhrandan ülkemizi çıkartmak için temel yöntem olarak sorunlarımızın demokrasi temelinde ve TBMM öncülüğünde çözülmesini öneriyor. CHP, etnik, inanç temelli, bölgesel, cinsiyete ve cinsel yönelime, yaşam tarzına dayalı tüm ayrımcılıkların ve toplumsal sorunların milletin meclisinin çatısı altında yürütülecek meşru, kapsayıcı ve şeffaf süreçler ile sona erdirilmesini benimsiyor. Bu sayede üniter devlet yapımızın, eşit yurttaşlık ilkesinin ve ulusal birlikteliğimizin ve bütünlüğümüzün de güvence altına alınacağını savunuyor. Öte yandan demokratik süreçlerin yürütülmesi ile birlikte, suç ve suçlularla, terörle mücadelenin de büyük bir kararlılıkla sürdürüleceğini vurguluyor.  

Sürdürülebilir Kalkınma, Sosyal Adalet ve Yeşil Ekonomi

2017 referandumunda Türkiye’yi uçuracağı vaadiyle yurttaşların onayını talep eden tek adam rejimi, ülkemizi işsizliğe, yoksulluğa, gelir adaletsizliğine, orta gelir ve orta teknoloji tuzağına, kısacası büyük bir ekonomik buhrana mahkûm etti. Otoriter liderin, ailesinin ve çevresindeki rant gruplarının çıkarlarına hizmet eden talan düzeni sonucunda ülkemiz üretemez, ekonomimiz büyüyemez hale geldi. Sınırlı kaynaklarımız yolsuzluklarla, israfla heba ediliyor. Tek adam rejiminin uyguladığı neo-liberal politikalar neticesinde başta eğitim ve sağlık olmak üzere kamu hizmetlerinin bütçedeki payı giderek geriliyor, yoksulluk, eşitsizlikler ve bölgesel geri kalmışlık hızla artıyor. Ekonomimiz uluslararası sermaye gruplarının ve faiz lobisinin spekülatif kazanç kapısı haline geldi. Paramızın değeri hızla düşerken yurttaşlarımızın alım gücü de düzenli biçimde geriliyor. 

İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi’nde CHP, bu ekonomik krizden çıkışın sürdürülebilir kalkınmayı önceleyen, çevreye duyarlı, yüksek katma değerli üretimi, yüksek verimliliği merkeze alan bir iktisadi modelin yerleştirilmesi ve sosyal adaleti sağlayacak yeni bir devletçilik anlayışının benimsenmesi ile mümkün olduğunu vurguluyor. Bu anlayışa koşut olarak atılacak bazı adımları ise şöyle sıralıyor: 

  • Bilimi, araştırmayı ve teknolojik gelişmeyi esas alan, ihracat odaklı ve katma değeri yüksek üretimin teşvik edilmesi
  • Üniversitelerin aktif rol oynayacağı yeni bir sanayileşme hamlesinin gerçekleştirilmesi
  • Etkin ve güçlü kooperatifler ve tarım işletmeleri ile tarımsal üretimimizin artırılması ve yurttaşlarımızın gıda güvenliğinin sağlanması
  • Üretim ekonomisine planlı geçişi mümkün kılmak için güçlü bir Stratejik Planlama Teşkilatı kurulması
  • Adil bir vergi rejimi oluşturulması ve bu amaca hizmet edecek bir Ulusal Vergi Konseyi kurulması
  • Kamu kaynaklarının adil biçimde dağıtılması ve adil bir rekabet ortamının oluşturulması
  • Sosyal politika uygulamalarında ve sosyal hizmetlerde hak temelli anlayışın hâkim kılınması, Aile Destekleri Sigortası Kurumu kurulması ve yurttaşlarımızın asgari bir gelire kavuşturulması
  • Sürdürülebilir yaşam hakkının anayasal güvence altına alınması

Yurttaş Odaklı, Barışçıl ve İlkesel Dış Politika

“Sıfır sorun” düsturu ile başlayan AKP’nin dış politika serüveni tek adam rejiminde sorunsuz bir dış politika alanı, kavgalı olmadığımız bir komşu ülke bırakmayacak bir noktada zirvesini yaptı. Ekonomi yönetiminin merkezine tek adamın ve çevresinin çıkarlarını koyan yeni rejim aynı anlayışı dış politikada da sergiliyor. Kişisel çıkarlarını ülkemizin, yurttaşlarımızın çıkarlarının önüne koyanlar, tutarsız, hayalperest, mezhepçi politikalar sonucunda ülkemizin uluslararası saygınlığını yok ediyor. Egemen güçlerin emelleri doğrultusunda hareket eden tek adam rejimi yurttaşlarımızın güvenliğini, esenliğini ve refah seviyesini tehlikeye atıyor. Geçmişi 100 yıla yaklaşan barışçıl ve saygın Cumhuriyet dış politika geleneğimizi hiçe sayan politikalar neticesinde ülkemiz tarihinde görmediği bir göçmen akımına maruz kaldı. Sınırlarımız yolgeçen hanına döndü. Ülkemiz terör örgütlerinin arka bahçesi haline geldi.  

CHP, AKP iktidarı süresince izlenen dış politikanın 180 derece değişmesi gerektiğini uzun süredir vurguluyor. İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi’nde bu değişimin somut ifadesi olarak akılcı, barışçıl, gerçekçi, uluslararası hukuka ve meşruiyete önem veren bir dış politika izleneceği vurgulanıyor. Bölgemizde güvenlik, huzur, barış ve istikrarın sağlanması için kurulacak “Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı” (OBİT) ile bölgenin sorunlarının bölge ülkelerinin iradesiyle, diyalog ve uzlaşıyı esas alarak çözüleceğinin altı çiziliyor. 

Çağdaş Eğitim ve Bilgi Toplumu

Eğitimi iktidara biat edecek kindar nesiller yaratmanın aracı olarak gören, istediği insan modelini yetiştiremediği için eğitim sistemini defalarca değiştiren, gençlerimizin geleceği ile hiç düşünmeden oynayan tek adam rejimi Türkiye’nin en büyük zenginliği olan genç nüfusunu ve insan kaynağını tüketiyor, geleceğimizi karartıyor. Eğitimde en temel sorunlarımız olan eşitsizlik ve nitelik eksikliği sorunları küresel pandemi ortamında daha da derinleşiyor. Milyonlarca gencimiz eğitim hayatından erken yaşta kopuyor. Okula giden gençlerimiz başka ülkelerdeki akranlarının çok gerisinde bir nitelikte ve çok kısıtlı olanaklarla eğitim alıyorlar. 

CHP, İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesinde eğitimi ideolojik saiklerden arındıracağının sözünü veriyor. Eğitimin amacını çağın gerektirdiği yetkinliklere sahip, özgür ve eleştirel düşünebilen yurttaşlar yetiştirmek olarak tanımlıyor. Eğitim politikalarının tüm paydaşların katılımıyla ve stratejik bir perspektifle planlanacağının altını çizen CHP, eğitim kurumlarımızın, çocuklarımızın ve gençlerimizin hayatları boyunca kendilerini gerçekleştirmek için ihtiyaç duyacakları tüm olanakları onlara sunacak altyapıya, donanıma ve insan kaynağına sahip olacaklarını vaat ediyor. Eğitimin yeni yüzyılda Türkiye’nin kalkınma stratejisinin temel taşı olacağını vurgulayan CHP, eğitim ile işgücü uyumunun yeniden sağlanması ile işsizliğin azalacağı, kalifiye işgücü talebinin karşılanacağı bir geleceğin sözünü veriyor. Eğitim kurumları ve eğitimciler üzerindeki 12 Eylül’den kalma baskı düzenine son verilmesi gerektiğini savunan CHP, YÖK’ü kaldırarak üniversiteleri yeniden özgür düşüncenin ve bilimin merkezi haline getirileceğini iddia ediyor.

III. Beyannamenin Misyonu ve Temel İşlevi

İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi CHP’nin 2010 yılından itibaren pek çok alanda ortaya koyduğu gelecek vizyonu ve sayısız politika önerisinden süzülen bir metin. Çok daha geniş bir perspektifin ve söylem bütününün içinden çıkan görece dar bir çerçeve. Siyasi partilerin bu tarz özet metinleri genellikle yurttaşlara daha kolay ulaşabilmek için iletişim pratiklerinin bir sonucu olarak oluşturduklarına sıkça şahit oluyoruz. Ancak söz konusu manifestonun bu niteliği iletişim kolaylığının ötesinde bir saik neticesinde beliriyor. İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi, CHP’nin öncü rolü üstlendiği Millet İttifakı’nın ve hatta yakın dönemde kurulan ve Cumhuriyet değerleriyle sorunu olmayan siyasi partileri de içeren daha geniş bir demokrasi platformunun benimsediği ortak değerler olarak görülebilir. 

2018 Genel Seçimi sonunda AKP’ye yakın çevreler, seçim sonuçlarını değerlendirirken Millet İttifakı’nı oluşturan partilerin ortak değerler ve müşterek bir ideoloji çerçevesinde bir araya gelmediği, tek ortak noktalarının Erdoğan karşıtlığı olduğunu vurguluyordu. Millet İttifakı’nın seçimde bu sebeple başarısız olduğu ve seçim sonrasında dağılacağı iddia ediliyordu*. 2018 Genel Seçiminin sonuçlarının Millet İttifakı açısından başarısızlık olarak değerlendirilmesinin yanlışlığı bir yana, İttifakı bir arada tutan tek olgunun Erdoğan karşıtlığı olduğunu iddia etmenin de gerçekçi bir siyasal analiz olmaktan çok AKP yanlısı bir hüsnükuruntu olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. 

Millet İttifakı, iktidarı koruma ekseninde bir araya gelen Cumhur İttifakı gibi bir çıkar ortaklığı değil, Türkiye’nin tüm kesimlerden demokratlarını bir araya getiren bir değerler birlikteliği. Bu birlikteliğin ortaya koyduğu değerler, 2019 Yerel Seçimleri’nde özellikle büyük kentlerde seçmenlerden oldukça yüksek düzeyde bir takdir gördü. Yani Millet İttifakı dağılmak bir yana dursun, benimsediği değerlerle güçlenerek konsolide oldu. Anketlerin gösterdiği üzere geldiğimiz noktada Millet İttifakı giderek daha fazla yurttaşın desteğini kazanıyor. Üstelik ittifakın genişleme potansiyeli de Cumhur İttifakı’na göre çok daha yüksek. 

İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi, bir yandan Millet İttifakı’nın ortak değerlerinin bir tezahürü olduğu gibi ittifakın genişlemesine de zemin oluşturuyor. Katılacak partilerin benimsemesi gereken değerler çerçevesini ortaya koyuyor. Bu doğrultuda Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı ya da adaylarının da seçim bildirgelerinin ana hatlarını ve değişmez ilkelerini de oluşturma potansiyeline sahip. Bu açıdan bakıldığında İkinci Yüzyıla Çağrı, bir CHP beyannamesi olarak değil, genişleme potansiyeli ile birlikte bir Millet İttifakı beyannamesi olarak ele alınmalı ve değerlendirilmeli. 

IV. Sonuç Yerine

İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesini değerlendirmeyi bitirirken ifade etmeliyim ki 13 maddeden oluşan bir metne atfettiğim anlam kimilerine fazla abartılı gelebilir. Metnin, yüklenen bu misyonu taşıyacak derinlikte olmadığı ya da içerik olarak gereken zenginliğe sahip olmadığı da iddia edilebilir. Bu iddialara metnin içeriğine girmeksizin yanıtım bu metnin daha önce de belirttiğim üzere yaşayan bir metin oluşu. Bununla kast edilen İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesinin bitmiş bir metin olmadığı, bu çağrıya Türkiye demokratları tarafından yanıt verildikçe metnin gelişeceği, genişleyeceği ve derinleşeceği düşüncesi. Zira CHP 37. Olağan Kurultayı’nda tezahür eden haliyle yeni olsa da metnin içeriği uzun bir süredir CHP Genel Başkanı ve kurmayları tarafından farklı biçimlerde geliştiriliyor. Kemal Kılıçdaroğlu’nun 2016 yılında “dördüncü devrim” olarak adlandırdığı özgürlükçü demokrasinin hayata geçirilmesi hedefi İkinci Yüzyıla Çağrı metninin içeriğinin somut biçimde oluşturulmaya başlandığı ilk adımlar arasında görülebilir. Metnin Türkiye’nin içinde bulunduğu buhranı ortaya koyduğu bölümünü oluşturan ve 5 temel soruna işaret eden giriş bölümü Kemal Kılıçdaroğlu tarafından 2017 yılında ilk kez zikredildi ve CHP 2018 Seçim Bildirgesi’nin de omurgasını ve ilk 5 bölümünü oluşturdu. Yine Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhuriyet Gazetesi’nde yazmış olduğu Alçakgönüllü Bir Uygarlığın İnşasına Çağrı makalesinde de beyannamede yer alan pek çok fikir ayrıntılı biçimde seslendirilmişti**. 37. Olağan Kurultayda karşımıza çıkan manifestonun burada zikredilmeyen pek çok başka Kemal Kılıçdaroğlu konuşmasından ve CHP raporu, politika notu ve bildirisinden de esinlendiği görülüyor. Bu açıdan bakıldığında İkinci Yüzyıla Çağrı’nın bu Beyanname ile sınırlı kalmayacağı ve CHP’nin ve Millet İttifakı’nın önümüzdeki dönemde kamuoyu ile paylaşacağı temel metinlerde gelişerek devam edeceğini iddia etmek yanlış olmayacaktır. 


*Bu minvaldeki analizlere iyi bir örnek olarak Nebi Miş ve Hazal Duran tarafından SETA için yazılan 24 Haziran Seçim Sonuçları Analizi incelenebilir.

**Beyannamede yer alan fikirlerin izleri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhuriyet Gazetesindeki diğer dört yazısında da görülmektedir. İlgili yazılara şu bağlantıdan ulaşılabilir