26 Ağustos 2015

Zeytinli Rock Festivali, Mustafa Kemal’in askerleri ve rock ruhunun ölümü

Rock müzik dinleyicilerinden güçlü bir 'barış' mesajı beklerken, askerlik ve savaş sesleri yükseldi bir anda meydandan

Kaz Dağları’nın zeytin ağaçlarıyla süslü eteklerinin denizle buluştuğu noktada, Balıkesir’in, Edremit ilçesi Zeytinli Dalyan Sahili’nde gerçekleşen Zeytinli Rock Festivali bu yıl 20-23 Ağustos tarihlerinde yapıldı.

Festival yaptığı çağrıda deniz, kum, güneş ve müzik vaad ediyordu. Tatilimin son günleri için, çok etkileyici bir birleşim olarak önümde gelen bu fırsatı kaçırmadım.

İyi ki de öyle yapmışım.

“Ülkemizin içinde bulunduğu, her gün yeni bir acı haberle uyandığımız bu günlerde...” diyerek başlayan ve sonu “yas”la biten cümleler duyuluyordu her taraftan. Evet, 7 Haziran seçimleri sonrasında beklediği sonucu alamayan saray ve onun güdümlü hükümetinin türlü marifetleri sayesinde, bir anda üç yıldır çatışmaların durduğu, kimsenin ölmediği savaş yeniden başlamış ve arka arkaya ölüm haberleri alır olmuştuk.

Söylenenler doğru olmasına doğruydu, çok mutlu zamanlar yaşamıyorduk. Fakat söz konusu olan bir “rock” festivaliydi. Rock müzik bir anlamda, barışın, dayanışmanın, isyanın sesiydi. Festival tam da böyle bir ortamda neden “barış” için bir çığlık olmasın diye düşündüm, hem de genç bedenlerin, savaşa, mermilerin önüne sürülen genç bedenlerin haykırdığı çok güçlü bir çığlık.

Bu duygularla yerleştim, çadırım için güçlükle yer bulabildiğim kamp alanına.

10 bini aşkın kişinin kamp alanında olmak üzere, yaklaşık 20 bin kişinin coşkuyla katıldığı festival hakkında herkesin ilk kullandığı sözcük “çok kalabalık” olduğuydu. Biri ana sahne diğeri ise “keşif sahnesi” olarak adlandırılan iki sahnenin yer aldığı konser alanı, 4 gün boyunca aralarında Teoman, Feridun Düzağaç, Pinhani, Aylin Aslım, Duman, Bulutsuzluk Özlemi, Şebnem Ferah, Redd, Demir Demirkan, Pentagram, Hayko Cepkin, Pilli bebek, Kurtalan Ekspres’in de yer aldığı onlarca grubu ağırladı.

Öncelikle bu kadar müzisyeni bir araya toplamak, 20 bin kişinin izlediği 4 günlük bir festival organize etmek çok büyük bir emek ve çalışma gerektirir. Bu bağlamda herhangi ciddi bir sorun yaşanmadığını, organizasyonu genel olarak başarılı bulduğumu söylemek isterim.

Bunlar biraz teknik işler ama, benim derdim biraz başka.

Festivalden dönerken, yol boyunca, oraya giderken içimde götürdüklerim, orada bulduklarım ve eğer varsa ‘rock müziğinin ruhu’ hakkında düşünceler uçuştu kafamda.  

Organizasyon için büyük destek verdiği söylenen ve 2. Gün Festival koordinatörü Umut Kuzey tarafından büyük bir coşkuyla sahneye çağrılan Edremit Belediye Başkanı Kamil Saka yaptığı konuşmayla, benim festivalle ilgili başlangıçtaki umutlarımı ilk anda toprağa gömdü. Saka, tahmin edeceğiniz gibi sözü “ülkemizin içinde bulunduğu” zor günlere getirip, bu ülkenin 3-5 eşkiyaya bırakılmayacağını, festival yaparak bu eşkiyaları topraklarımızdan kazıyıp atacaklarını, hepimizin “Mustafa Kemal’in askerleri” olduğunu ilan etti. MHP’li bir politikacı söylemiyle, bağıra çağıra konuşan başkan, seyirciyi de kısa zamanda coşturmayı başardı. Rock müzik dinlemeye gelmiş gençler bir anda “en büyük asker bizim asker” ve Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganlarını atmaya başladı.

Buyrun rock ruhunun cenazesine.

Her türlü otoriteye karşı, başkaldırının, aşkın ve umudun müziği rock müzik dinleyicilerinden güçlü bir “barış” mesajı beklerken, askerlik ve savaş sesleri yükseldi bir anda meydandan. Bunda kuşkusuz mikrofona “laik demokratik cumhuriyet”, “İstiklal Savaşı’nda olduğu gibi...” diye bağırarak gençlere gaz veren Kamil Saka’nın payı büyüktü. Kendince bir kahramanlık hikayesi yazıyordu, sanki ihtiyacımız olan tam da oydu bu günlerde.

Bununla kalmadı. Üç gün boyunca arka arkaya dinlediğim bazılarını çok sevdiğim, gruplardan da içinde yaşadığımız gündeme ilişkin duyarlı bir ses, bir “barış” sesi duymadım. Bir-iki cılız denebilecek gezi göndermesi her zamanki gibi alkışlarla karşılandı. Gruplar şarkılarını söyleyip söyleyip ayrıldılar sahneden.
Söylediyse biraz, şarkılar söyledi söyleyeceklerini. Eski şarkılar...

Yetmez mi? Yeter, ama şarkılarda dile gelen ‘rock ruhu’ yoktu Zeytinli’de.

Barışın sesi yoktu.

Festival alanı bazı bakımlardan çok yetersiz kaldı. Gündüz saatlerinde gölge bulabilmek neredeyse olanaksızdı. Bu nedenle sabahın erken saatlerde güneşin kızgın ışıklarıyla çadırı terk etmek zorunda kalan kampçılar, festival alanından sokaklara taştılar. Sokaklar, kaldırımlar, evlerin bahçeleri insanlarla ve onlarla beraber büyüyen çöplerle doldu taştı, yine de o kadar insana yeterli oturma alanı sağlayamadı. Gündüz saatleri için kamp alanında çok daha fazla gölge alanlar oluşturulmuş olmalıydı.

Neredeyse sabah 9 dan 17 ye kadar geçen 8 saat için, yine kamp alanında, çeşitli aktiviteler düşünülüp organize edilebilirdi. Saatler gençler için, orda burda zorlukla bulunmuş bir gölge veya kahve köşelerinde beklemekle geçti. (Bu noktada Rock-A festivalini anmak isterim. Gün boyu yapılan çeşitli aktiviteler ne güzeldi ve çok büyük ilgi görmekteydiler.)

Daha çok, “ye, iç, eğlen ve tüket” anlayışının öne çıktığı festivalde çöp toplama yerleri çok yetersiz kaldı. Böylece gençler “doğal olarak” bol bol tükettiler fakat buna koşut ortaya çıkan çöpler ortalığa saçıldı ve biraz da “kirletilmiş” oldu dünya. Çöp konusunda  hem düzenleme komitesinde hem de gençlerde genel anlamda bir duyarsızlık vardı sanki. Plastik bira bardakları ortalıktan uçuşup uçuşup körfezin mavi sularına karıştı. Güneşin gökyüzünü binbir renk tonuna bulayarak batışını, rock müziğin isyankar sözleri eşliğinde, maalesef kumsalda çöplük içinde oturarak izlemek zorunda kaldık. O çöpler de tez zamanda denize kavuştular zaten... Kimsenin de buna aldırdığı yoktu.

Kamp alanına su bile sokamıyorken, alanda tek içki seçeneğinin bira olması, insanları sokaklarda içmek ve yaratıcılıklarını zorlamak durumunda bıraktı.

Kamp alanında ve hatta Zeytinli’de vejeteryanlar için yemek seçeneği hemen hemen yoktu.

Ana sahnenin iki yanına kurulmuş olan dev ekranlara, sahnedeki grubun görüntülerini değil de sponsör reklamlarının yansıtılması anlaşılmaz bir durumdu.

Zeytinli esnafı genel olarak halinden memnun görünüyordu.

Festivale yakın evlerde oturanların kötü kokular duyup, tatsız şeyler görmelerine rağmen şimdilik hoşgörü sınırlarında kaldıklarını söyleyebilirim.

Zeytinli Rock Festivali 2015 bitti.

Çok mu kötüydü? Hayır.

İyi ki gitmişim. Güzel müzikler dinledim.

Ah bir de...

 

@ymbymb

 


Edremit Belediye Başkanı Kamil Saka’nın konuşmasını buradan dinleyebilirsiniz.

Fotoğraflar festival sayfasından alınmıştır
https://www.facebook.com/zeytinlirockfest/photos_stream

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Dünya Felsefe Günü’nde kendimize sorabileceğimiz ince sorular

Hiç doğmamış olduğunuzu hayal edin: Bu düşünce sizi rahatsız eder mi? Hiç yaşamamış gibi unutulacağınızı hayal edin: Bu sizi rahatsız eder mi?

“Etkin” olmaya çağrı: “Naturans III, Yeni Gündelik Yaşam” 

Çetin Balanuye, Naturans üçlemesinin bu son kitabında bizi, etkin olmaya ve diğer etkin insanlarla bir arada olmaya, dostluğa davet ediyor. Ben de bu davet doğrultusunda, bir ilk hareket olarak, herkese bu kitabı okumayı öneriyorum

Bergama Tiyatro Festivali’nde “Zaman, Zemin, Zuhur”

İzmir’de sıcaktan bunaldığımız günlerde Bergama’da olmak, her taraftan tarih fışkıran sokaklarında yürümek, rüzgârlı akşamlarında hafif bir ürpertiyle antik tiyatroda oyun izlemek düşüncesi hep çekiciydi benim için. “Zaman, Zemin, Zuhur”la tiyatro izlemeyi ve oyun metinleri okumayı seven biri olarak aslında geç tanıştım sayılır. 2006’da ilk baskısı, 2016’da ikinci baskısı yapılan kitap, bu yıl Kolektif Kitap tarafından yeniden yayımlanmıştı

"
"