30 Nisan 2015

Taranta-Babu’ya (yazılıp saraya karşı okunası) mektuplar

Diktatörler çok konuşurlar, olur olmaz her yerde, buldukları her topluluğa, muhtarına, öğrencisine, parmağını sallaya sallaya konuşurlar

Nazım Hikmet 1935 yılında yazdığı Taranta–Babu’ya mektuplar adlı eserinde, İtalyan Faşizmini özel bir kurguyla, bir dizi şiir-mektupla anlatır. Kitap, İtalya’ya resim öğrenmek için gelen Habeşistanlı (Etiyopya) bir delikanlının, karısına yazdığı mektuplardan oluşur. Mektuplar, faşistler tarafından tutuklanan delikanlının odasını kiralayan “kendi ülkesinde kendi dilini istediği gibi kullanamadığı için, Asya ve Afrika dillerine merak saran” bir İtalyan tarafından ulaştırılır yazara.

Taranta-Babu’ya yazılmış ve sahibine ulaşamamış olan bu mektuplar aracılığıyla Nazım, İtalya’da hüküm süren faşizmi neredeyse bütün yönleriyle önümüze sermeyi başarır.
“Babasının yirmi beşinci kızı 
      benim üçüncü karım, 
          gözlerim, dudaklarım 
             TARANTA - BABU. 
                Sana bu 
                    mektubu 
                        içine yüreğimden başka bir şey komadan  yolluyorum 
                              Roma'dan.” 

dizeleriyle başlayan kitapta, 12 mektup bir de son mektup bulunur. Mektuplar, faşizmin tarihe olan aşkıyla, Roma’nın geçmişiyle, Remüs ve Romilüs ve dişi kurt efsanesi ile başlar. İtalya’da faşizmin yükselme koşullarını, her türlü gösterişin altında yatan yoksulluğu, ahlaki çürümeyi, hümanist İtalyan sanatının yerinde Sezar’ların dolaşmasını, Papalık, büyük toprak sahiplari, ve sermayenin Mussolini’yi parlatmak için giriştikleri işbirliğini, faşizmin kalemşörlüğünü yapan yazarları, “kör olmayı” tercih ederek faşizmi görmemeyi tercih eden yazarları, Mussolini’nin Afrika’da giriştiği  sömürge savaşlarını, faşizmin görünmeyen kanlı yüzünü anlatır.

Taranta-Babu’ya Sekizinci Mektup, kısa ama çok şey anlatan bir mektuptur. Mussolini özelinde bütün diktatörlerin ortak özelliklerini yakalarız bu dizelerde. Okumak, bir daha, bir daha okumak iyidir bu mektubu.

 

Taranta-Babu’ya sekizinci mektup 

 

Mussolini çok konuşuyor TARANTA - BABU! 
Tek başına 
      yapayalnız 
              karanlıklara 
bırakılmış bir çocuk gibi 
                                  bağıra bağıra 
kendi sesiyle uyanarak, 
korkuyla tutuşup 
               korkuyla yanarak 
durup dinlenmeden konuşuyor. 
Mussolini çok konuşuyor TARANTA - BABU 
çok korktuğu için 
               çok konuşuyor!. 

 

Nazım ne kadar da haklı ! 

 

Diktatörler çok konuşurlar, olur olmaz her yerde, buldukları her topluluğa, muhtarına, sanayicisine, meclisine, öğrencisine, turizmcisine parmağını sallaya sallaya konuşurlar. Kendilerini alamayıp bütün dünyaya konuşurlar. Söylediklerinin büyük büyük yalanlar olmasına aldırmazlar. Dini, ahlaki, siyasi, ekonomik, bilimsel her konuda fikirleri vardır ve bu fikirleri herkese dayatmak isterler. Vazgeçilmez ve hatasızdırlar. Eleştirilmekten hiç hazzetmezler. Hep görünür olmak isterler.  Bulundukları zirvede yalnızdırlar. Kendisine yaklaşan herkesi tehlike görürler. Kimseye güvenmezler. Etrafları düşmanlarla çevrilidir. Düşmansız yapamazlar,  yoksa yaratırlar.  Kızgındırlar. Herkese kızgındırlar. Gözlerinden öfke saçılır. Konu komşu demez herkesi tehdit ederler.

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son iki günlük konuşma performansı

 

"İstanbul’da 8 alan gösterilere açıktır. Taksim yasaktır. İlla Taksim dersen bu aracın tekerine çomak sokmaktır” 

"Sayın Akıncı'nın ağzından çıkanı kulağının duyması lazım. KKTC'ye yavru vatan olarak bakmaya devam edeceğiz, mücadeleyi tek başına sürdüreceklerini mi sanıyorlar" 

"Kıbrıs'ta garantör ülkeyiz. Cumhurbaşkanı müzakereleri kafasına göre götürecek değil"

“Kürt sorunu var demek artık ayrımcılıktır. Kürt sorunu, bizzat Kürt sorunu vardır diyenlerden kaynaklanıyor. Ülkemizde artık bir Kürt sorunu yoktur.”

"HDP illegal yollarla işimizi sıkıntıya soktu.”

 “Ya devletin varlığını kabul edecekler ya da yok olacaklar” 

“Bunların hukukla filan alakası yok. Tamamen hukuk dışı ve Pensilvanya'dan aldıkları talimatla, yapılmış olan dualarla yönlendirme söz konusu.”

“Bu örgütün içinde yer alanların A'dan Z'ye bedelini ödemesi lazım.”

“Zaman zaman taraflar diyorlar, sen kim oluyorsun da taraf diyorsun. Bu ülkede devlet vardır.”

"Sırtında yumurta küfesi olmayanlar ne diyor, asgari ücreti 'şuralara getireceğim' diyor, kuru sıkı atıp tutuyor" 

 

Nazım ne kadar da haklı !

 

---

YAŞAMAK.. 
Ne acayip iştir ki 
bu ne mene gidiştir ki TARANTA - BABU 
bugün bu 
«bu inanılmıyacak kadar güzel» 
bu anlatılamıyacak kadar sevinçli şey: 
böyle zor 
bu kadar 
dar 
böyle kanlı 
bu denlü kepaze... 


@ymbymb

Yazarın Diğer Yazıları

Dünya Felsefe Günü’nde kendimize sorabileceğimiz ince sorular

Hiç doğmamış olduğunuzu hayal edin: Bu düşünce sizi rahatsız eder mi? Hiç yaşamamış gibi unutulacağınızı hayal edin: Bu sizi rahatsız eder mi?

“Etkin” olmaya çağrı: “Naturans III, Yeni Gündelik Yaşam” 

Çetin Balanuye, Naturans üçlemesinin bu son kitabında bizi, etkin olmaya ve diğer etkin insanlarla bir arada olmaya, dostluğa davet ediyor. Ben de bu davet doğrultusunda, bir ilk hareket olarak, herkese bu kitabı okumayı öneriyorum

Bergama Tiyatro Festivali’nde “Zaman, Zemin, Zuhur”

İzmir’de sıcaktan bunaldığımız günlerde Bergama’da olmak, her taraftan tarih fışkıran sokaklarında yürümek, rüzgârlı akşamlarında hafif bir ürpertiyle antik tiyatroda oyun izlemek düşüncesi hep çekiciydi benim için. “Zaman, Zemin, Zuhur”la tiyatro izlemeyi ve oyun metinleri okumayı seven biri olarak aslında geç tanıştım sayılır. 2006’da ilk baskısı, 2016’da ikinci baskısı yapılan kitap, bu yıl Kolektif Kitap tarafından yeniden yayımlanmıştı

"
"