20 Eylül'e 4 gün kaldı.
20-27 Eylül tarihlerinde bütün dünyada iklim grevleri yapılacak.
Greta Thunberg'in geçen yıl tek başına başlattığı iklim grevleri, bir yılda dünya çapında yaygınlaştı küresel bir çap kazandı.
Son 50 yılda artan oranda insanlığın gündeminde olan çevre ve iklim sorunları bugün artık "iklim krizi" olarak adlandırılıyor. Dünyanın değişik bölgelerinden bine yakın yerel yönetim aldıkları resmi kararlarla "İklim Acil Durumu" ilan etmiş bulunuyorlar.
Çünkü durum gerçekten "acil" artık.
23 Eylül'de BM tarafından düzenlenen iklim zirvesi yapılacak. Bu zirvenin tarihlerini esas alarak planlanan iklim grevleri için dünyanın birçok ülkesinde siyasi partiler, sendikalar, sivil toplum örgütleri, bilim adamları, sanatçılar, duyarlı halk kitleleri harekete geçmiş durumdalar.
BM raporlarına göre, atmosferdeki karbon oranı açısından artık geri dönülmez seviyeye ulaşmamıza sadece 12 yıl kalmış durumda. Bunu 12 yıl sonra birdenbire kıyamet kopacak olarak algılamamak gerekiyor, çünkü kıyamet kopmaya başladı bile ve dünya son yıllarda gelmekte olan cehennemin belirtilerini fazlasıyla yaşıyor zaten. Tarihinin en sıcak zamanlarını yaşadık, yaşıyoruz. Kutuplarda yangın çıkıyor, buzullar eriyor, ormanlar yanıyor, sel felaketleri yaşanıyor... Çevre felaketleri birbirini izliyor ve binlerce insanın hayatına mal oluyor.
Önlem alınmadığı takdirde, insanlığı nasıl bir felaketin beklediği çok önceden yazılıp söylenmekte oysa. Konuya özellikle basın alanında duyarlılık kazandırmak için organize edilen ve geçtiğimiz günlerde açılışı yapılan 'İklim Krizini Ele Almak, Hemen' ('Covering Climate Now') proje kapsamında çok etkileyici bir konuşma yapan deneyimli TV habercisi Bill Moyers, 1965 yılında okyanus bilimci Roger Revelle tarafından ABD başkanı Johnson'a sunulan bir rapordan söz ediyor. "Şimdi diyordu Revelle, insanlar "muazzam bir jeofiziksel tecrübe" ile karşı karşıyalar. Önümüzdeki birkaç nesil boyunca, Dünya üstünde 500 milyon yıl boyunca yavaş yavaş birikmiş olan fosil yakıtları tüketeceğiz. Bu kadar çok petrol, gaz ve kömür yakmak, atmosfere muazzam miktarlarda karbon dioksit salgılayacak, ve uzay boşluğuna dağılması istenen bu karbon dioksit, atmosfer tarafından yeryüzünde sıcaklık olarak hapsedilecek. Dünya'nın ısısı artacak, kutup buzulları eriyecek, deniz seviyeleri yükselerek dünyanın sahil bölgelerini seller altında bırakacak." (Konuşmanın tamamı için tıklayın)
Bugün 2019 yılındayız. Sanayi devrimiyle birlikte katlanarak artmaya başlayan karbon salınımı bugün 65 yıl öncesinin çok üstünde. Sayılar şöyle söylüyor: Atmosferdeki karbondioksit seviyesi iki bin yıl boyunca 270 – 285 ppm (milyonda bir partikül) arasındayken, 1985 yılında 350, 2012 yılında 400 ppm'e ulaştı 2019 itibariyle de 400 ppm düzeyini aştı.
Bilim dünyası, bilim adamları, çevre örgütleri, BM raporları çok uzun yıllardır, yaklaşan bu felakete tartışmasız bir şekilde işaret ediyorlar.
Hani sosyal medyada çok dolaşan bazı fotoğraflar vardır ya, biraz sonra başına gelecek felaketten habersiz insanların gülümseyerek çekilmiş fotoğrafları, ya da felaket öncesinde söyledikleri son sözleri… Biraz aptalca gelir bize, güleriz ama bir yandan da içimiz bir tuhaf olur. Şimdi bana hepimiz, bu son anlar fotoğraf karesindeyiz gibi geliyor, tek farkımız bunun bilincinde olduğumuz ve durdurabileceğimiz gerçeği. Durdurabilecek miyiz?
Evet, bu felaketi hala durdurabiliriz.
Gezegenimizin bu hale gelmesinin nedeninin insan kaynaklı olduğunu çok iyi anlamış durumdayız. Bir türlü durdurulamayan, azaltılamayan fosil yakıt tüketimi, dünyanın altını oyan maden şirketleri, gıda endüstrisinin kontrolünde her geçen gün artan oranda et tüketimi ve bunun için ormanların yok edilmesiyle açılan tarım alanları… Bütün bu ticari alanlarda üretimi ve parasal gücü elinde tutan topu topu 100 büyük küresel şirket. Bu şirketler dünya çapında siyaseti, politikacıları hem de basını kontrol altında tutuyorlar.
Sorun sistem sorunu. O yüzden de bugün, sistemi değiştirmekten söz ediliyor.
Peki bu dev güçler karşısında Greta'ların nasıl bir etkisi olacak? Bu soruyu, Greta'nın geçen yıl tek başına şu anda ise milyonlarca insanla birlikte olduğunu söyleyerek yanıtlayabiliriz. Dünyanın her yerinde, her geçen gün daha çok insan harekete geçiyor.
Greta'nın sesi hızla güçleniyor.
Güçlenecek de, çünkü "Evimiz yanıyor" diyor Greta. Eviniz yanarken en önemli şey evinizin yandığı gerçeğidir ve onu söndürmeye çalışmaktan daha önemli bir şey olamaz. İnsanlık iklim felaketlerini bir bir yaşarken bu gerçeğe daha zor duyarsız kalacak.
Dünya bizim evimiz ve yangın epeydir başlamış durumda. Ateşin bacayı sarıp artık söndürülemez hale gelmesine çok az zaman kalmış durumda.
İklim artık acil bir sorun.
20-27 Eylül grevleri bu yüzden çok önemli.
Bu tarihlerde bütün dünyada duyarlı insanlar her nerede olurlarsa olsunlar, okulda, işte, sokakta, evde "grevdeyiz" diyecekler.
Grevdeyiz. İklim için grevdeyiz. Gezegenimiz ve insanlık için bundan daha acil bir sorun yok.
İzmir yaklaşık iki aydır bu eylem için hazırlanıyor. "Sıfır Gelecek İzmir" adıyla bir araya gelen her kesimden duyarlı insan, her hafta İzmir Tabip Odasında bir araya geliyor, tartışarak, konuşarak, ilmek ilmek 20 Eylül'de başlayacak grev haftası için örgütleniyor.
Kısıtlı olanaklarla dövizler yazıyor, sloganlar üretiyor, insanları harekete geçirmeye, kamuoyu desteği almaya çalışıyorlar.
20 Eylül'de saat 15.00'te önce öğrenciler Gündoğdu Meydanı'nda, saat 17.00'de ise herkes iklim grevi için Alsancak İskelede toplanacak. Sonrasında Kültürpark'ta iklim şenliği var. Müzikler, danslar, gösteriler…
Haydi İzmir, 20 Eylül'de iklim grevi var.
İklimi değil, sistemi değiştirmek için harekete geçme zamanı.
Biz sistemi değiştirmezsek, sistem, içinde hepimiz olmak üzere dünyanın canına okuyacak çünkü…
Sıfır Gelecek İzmir Facebook sayfası
Sıfır Gelecek İzmir Instagram sayfası