26 Eylül 2014

Devletin katil koruma taktikleri...

Devletimiz her zaman olduğu gibi, devletin yüce çıkarları için suç işleyen, öldüren katliam yapan görevlileri olur da birgün yakayı ele verirlerse, onları, her zaman aynı yöntemlerle koruyor

IŞİD’in acımasız saldırı ve cinayetlerinin yol açtığı vahşet ortamı ve bu saldırılardan kaçanların Irak ve Suriye sınırlarımızda yarattiğı dramatik görüntüler arasında, ‘güvenli’ bir orta anadolu ilimizde haber ajanslarına pek yer tutmayan bir duruşma yapıldı.

Önemli bir davanın önemsiz bir duruşmasıydı bu. Mümkün olsa bütün duruşmalarının önemsiz kılınmak istendiği bir davaydı bu.

Kırıkkale Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün görülen bu dava, bu ülkede yaşayan ve her hangi bir ideolojik çerçeveden bakmayan bütün insanlar için, Kürt’leri, Kürt sorununu anlamak için çok büyük bir önem taşımaktaydı. Bu davaya neden olan ve 21 yıl önce yaşanan bu olay da, tıpkı Uğur Kaymaz, Ceylan Önkol cinayetleri, Lice, Roboski Katliamı gibi, 1984 Diyarbakır Cezaevi’nde yaşananlar gibi, bu ülkede yaşanan sayısız cinayet ve katliamı anlamak, onlar üzerine düşünüp olası bir barış söylemi üretebilmek için mutlaka aydınlatılması gereken bir olaydır.

Muş’un Vartinis (Altınova) beldesine 1993 yılında gerçekleşen ve 21 yıl sonra şimdi Kırıkkale’e Ağır Ceza Mahkemesi’nde konuşulan olay ve davanın hikayesi şöyle:
Muş iline bağlı Hasköy Jandarma Komutanlığı 2 Ekim 1993 günü PKK’ya karşı bir operasyon yapar.
Operasyonda çıkan çatışmada, bir astsubay ve bir PKK’lı ölür.
Çatışma sonrası, beldeyi basan asker, belediye binasını tarar, “gece gelip beldeyi yakacağız” der.
Gerçekten de gelirler, önce Ardong (Konakdüz) köyüne gelinir ve korucu olmayan herkesin evi, ahırları ve ot yığınları yakılır.
Sıra Vartinis(Altınova) Köyüne gelir. Aynı şeyler burada da yapılır. Yakılan evlerden biri Nasır Öğüt’e aittir. Nasır Öğüt, hamile karısı ve 7 çocuğuyla beraber tek göz evindedir. Ev içindeki birisi henüz doğmamış bebek, 7 çocuk ve anne baba olmak üzere 10 canla birlikte cayır cayır yakılır. Ateşten kaçan çocuklar dipçikle içeriye itilir. Bunları, evin bir diğer çocuğu, evli kızı olan Aysel Öğüt gözleriyle izler. Aysel Öğüt babasının tek göz evinde yer olmadığı için amcasında kalmıştır o gece.
Öğüt ailesinin tek kurtulanı, ailesinin yanışını gözleriyle izler.

Şimdi lütfen Nasır Öğüt, hamile eşi ve yedi çocuğunun aşağıdaki fotoğrafına dikkatlice bakın. Bu fotoğraftaki herkes, o gece tek göz evde yakılır.

Köydeki hiç kimse, evde insanlar varken evlerin yakılabileceğini tahmin edemez.
Sabah olduğunda tanınmaz halde bulunan cesetler, Vartinis Köyü’nün kalan sağları tarafından topluca gömülür.
Aslında ortada karışık bir durum yoktur. Köyde çatışma filan olmamıştır. Köy ve köylüler göz göre göre yakılmıştır.
Ame beklenen açıklama gelmekte geç kalmaz.
Hasköy Jandarma Komando Bölük Komutanı tarafından hazırlanan tutanakta olayın PKK tarafından yapıldığı, PKK’nın askerlerin beldeye girişini engellemek amacıyla beldeyi ateşe verdiği ileri sürülür.

Aysel Öğüt aynı yıl, gözlerinin önünde gerçekleşen olay için Muş Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurur. Başsavcılık soruşturmayı Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi'ne (DGM) gönderir ve olayın PKK tarafından yapıldığını iddia ederek davada görevsizlik kararı verilmesini ister.
Diyarbakır DGM, görevsizlik kararı vererek, dosyayı kapatır.
Yapacak bir şey yoktur.
Aradan 10 yıl geçer ama bu unutulabilecek, üstü kapanabilecek bir olay değildir.
Aysel Öğüt, 2003'de Muş Cumhuriyet Başsavcılığı'na bir kez daha müracaat ederek davanın yeniden açılmasını ister.
Başsavcılık, soruşturma için valiliğe başvurur.
Aradan 3 yıl daha geçer.
22 Mayıs 2006'da valilikten ''kamu yararı olacağı'' gerekçesiyle soruşturmaya izin çıkar.
Başsavcılık bu sefer Elazığ 8. Kolordu Askeri Savcılığı'na ismi geçen kişilerin askeri görevde bulundukları gerekçesiyle soruşturma yapması için müracaat eder.
Aradan 7 yıl daha geçer, askeri savcılık yürüttüğü soruşturmayı bir türlü bitiremez ve bu nedenle dava açılamaz.
2011 yılında Öğün ailesi ve avukatları tarafından Muş Cumhuriyet Başsavcılığı'na tekrar başvuru yapılır ve talep sonunda kabul edilir.
Savcılık tarafından hazırlanan ve Muş Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen iddianameyle dönemin Hasköy Jandarma Karakol Komutanı Yüzbaşı B.K, Üsteğmen H.A, Gökyazı Jandarma Karakol Komutanı Başçavuş T.N. ile İl Emniyet Müdürlüğü Özel Harekat Şube Müdürü Vekili Ş.U. hakkında “Kasten ev yakmak suretiyle birden çok kişinin ölümüne sebebiyet vermek” suçundan dava açılır. Sanıkların dokuzar kez müebbet hapsi istenir.

4 Eylül 2013’te ilk duruşma olayın 20 yıl sonrasında Muş’ta nihayet başlar.
Başlar ama, adalet için azıcık umutlanmak boşunadır bu ülkede.
Sanıklar gelmezler zaten mahkemeye ( pek görülmez bizde devlet görevlilerinin zorunda kalmadıkça mahkemeye gelmeleri) tutuklanmaları isteği reddedilir ve beklenen karar çıkar.
Duruşmalar “güvenlik” gerekçesiyle Kırıkkale Ağır ceza mahkemesine gönderilir.
(Kimin güvenliği tehlikededir anlaşılmaz tabi burada, 9 kişiyi tek göz odaya kapatıp yakmakla suçlanan insanların mı, yoksa katliamdan geriye kalanların mı?)
21. yılında da, her şeye rağmen dava bir türlü ilerlemez. Mahkemenin bir önceki duruşmada verdiği keşif kararı yerine getirilmez.
Son duruşmada yine ortaya bir şey çıkmaz, sanık avukatları, "Her gün adli suçlular gibi karakola gidip imza vermeleri müvekkillerimiz için aşağılayıcı bir durum" diyerek adli kontrolün kaldırılmasını isterler. Mahkeme isteği haklı bulup, tamamen kaldırmasa da (kısmet, belki bir sonraki duruşmaya), bir haftalık süreyi 15 güne çıkarır.

Daha önce de alınıp yapılmamış olan keşif kararı 12 Ekim 2014 günü için bir daha alınır ve duruşma 12 Ocak 2015 tarihine ertelenir.

Değişen bir şey yok.
Devletimiz her zaman olduğu gibi, devletin yüce çıkarları için suç işleyen, öldüren katliam yapan görevlileri olur da birgün yakayı ele verirlerse, onları, her zaman aynı yöntemlerle koruyor.

 

Buyrun, devlet katil koruma taktikleri

 

Öldür, “teröristler yaptı” de,
İnsanları birbirinin üzerine sal, “çatıştılar” de,
Bir şekilde seninkilerin yaptığı açığa çıkarsa, “soruşturma sürüyor” de,
“Sorumlular en kısa zamanda cezalandırılacaktır.” diye açıklama yap,
Olur da mahkemelik olursa, görevsizlik kararıyla bir başka mahkemeye gönder,
Dosyaları bir süre mahkemeler arası dolaştır,
Mahkemeyi mutlaka “güvenlik” gerekçesiyle uzak bir yerlere taşı,
Mahkemenin istediği bilgi ve belgeleri verme, süresini uzat,
Olabildiğince zaman kazan, zaman aşımı olsun, olamıyorsa uzadığı kadar uzasın,
Ah zaman en güzel ilaçtır unutma,
Sorumlular bu arada işlerine güçlerine baksınlar, terfi alsınlar,
Hayat devam etsin,
Asla katilin ceza almasın...

@ymbymb

 

Haber kaynakları
http://www.radikal.com.tr/turkiye/yakilarak_oldurulen_9_kisilik_ogut_ailesinin_bitmeyen_davasi-1214055
http://www.diclehaber.com/tr/news/content/view/420881?page=1&key=a56e8402dfe32a5df6c6f220692fe635

 

Yazarın Diğer Yazıları

Dünya Felsefe Günü’nde kendimize sorabileceğimiz ince sorular

Hiç doğmamış olduğunuzu hayal edin: Bu düşünce sizi rahatsız eder mi? Hiç yaşamamış gibi unutulacağınızı hayal edin: Bu sizi rahatsız eder mi?

“Etkin” olmaya çağrı: “Naturans III, Yeni Gündelik Yaşam” 

Çetin Balanuye, Naturans üçlemesinin bu son kitabında bizi, etkin olmaya ve diğer etkin insanlarla bir arada olmaya, dostluğa davet ediyor. Ben de bu davet doğrultusunda, bir ilk hareket olarak, herkese bu kitabı okumayı öneriyorum

Bergama Tiyatro Festivali’nde “Zaman, Zemin, Zuhur”

İzmir’de sıcaktan bunaldığımız günlerde Bergama’da olmak, her taraftan tarih fışkıran sokaklarında yürümek, rüzgârlı akşamlarında hafif bir ürpertiyle antik tiyatroda oyun izlemek düşüncesi hep çekiciydi benim için. “Zaman, Zemin, Zuhur”la tiyatro izlemeyi ve oyun metinleri okumayı seven biri olarak aslında geç tanıştım sayılır. 2006’da ilk baskısı, 2016’da ikinci baskısı yapılan kitap, bu yıl Kolektif Kitap tarafından yeniden yayımlanmıştı

"
"