Kim olursa olsun, çocuk seven bir lider, politikacı, devlet büyüğü gördüğümde rahatsız olurum.
Nedense bu sevmeler bana hep gösteri, hep yalan gelir.
Naylon bakışlar, naylon dokunuşlardır bunlar.
Devlet kokarlar.
Devletin çocuk sevgisini hepimiz çok iyi biliriz aslında.
Sevgisi olmayan bir sevgidir o.
Okul bahçesinde bağırtarak, kara tahtanın önünde titreterek, ders kitapları arasında kurutup kalıplayarak sevmiştir o bizleri...
Erdal, Uğur, Ceylan, Berkin gibi, Roboski’li çocuklar gibi sevmeyi de bilir.
Ne zaman çocuk seven bir lider, politikacı, devlet büyüğü görsem rahatsız olurum.
Aklıma Gilles Deleuz gelir.
Ünlü düşünür, Fransız yönetmen Godard’tan alıntılayarak “Çocuklar siyasi tutuklulardır” der ve bu saptamanın bir metafor olarak görülmesi gerektiğini söyler.
Çocuklar eğitim sistemi aracılığıyla egemen ideolojiyi almakla hükümlü mahkumlardır aslında. Okul sistemi, çocuk mahkumlarına her gün ama her gün geçerli ve gerekli saydığı bilgileri emirler olarak verir. Deleuz’e göre bu noktada “Dil, bir enformasyon aracı değil; bir buyruklar sistemidir.”
Devlet için “Çocuklar siyasi tutuklulardır”
Onlar özenle biçimlendirilirler.
Güçsüzdürler.
Söz dinlerler.
Dinlemezlerse zorla dinlettirilirler.
Sevilmek istendiklerinde de, sevileleceklerdir mecburen.
Aslında hepimizden, büyüklerden de beklenir, “çocuk” gibi olmamız.
Devlet çocuklar üzerinden hepimizi “sever” bir bakıma.
Çocuk sevmeye çok meraklıdır siyasiler, liderler, diktatörler.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mekke ziyareti sırasında bir çocuk sevdi.
Ne sevmek ama...
Çocuk Erdoğanın uzun boyuna kadar havalandırılmış, neye uğradığını anlamamış durumda.
Erdoğan çocuğun yüzünü tek eliyle avuçlamış, başparmağı ve diğer dört parmağı arasında yanaklarını sıkıyor.
Çocuk acı içinde çevresine bakıyor, ağladı ağlayacak.
Erdoğan’ın ne dokunuşunda bir sevgi kırıntısı var, ne bakışında.
Bu nasıl bir sevgi?
Nasıl bir çocuk sevgisi?
Bir insan bir çocuğa bunu neden yapar ki?
Hani severken ısırır, tırmalar, kanatırya bazı insanlar.
Erdoğan öyle seviyor.
Severken eliyle acıtıyor, bakışlarıyla ısırıyor.
Bu eğer “sevgi”yse, olmaz olsun dedirtecek bir sevgi.
Sevgi karşı tarafı, sevilen tarafı bir tür kabul ediştir, ona saygı göstermektir öncelikle.
Sevilene zarar veren, onun istemediği bir şeyi ona dayatan bir sevgi nasıl olabilir?
Hatırlarsanız Davutoğlu’da çocuk sevmişti, IŞİD’ten kurtarılan bir rehinenin çocuğunu kafasından tutup kendi seviyesine kadar yükseltmiş, ayakları yerden kesilmiş zavallı çocuğu öpmüştü.
Güya öpmüştü.
Tarz aynı tarz.
Böyle çocuk sevmeyin lütfen.
Anneler, babalar sizler de lütfen çocuklarınızı Erdoğan’ın, Davutoğlu’nun, bilimum devlet büyüklerinin “sevgi”sinden koruyun.
Onların “sevgi”si soldurmasın çocukları.
@ymbymb