30 Kasım 2014

Adam olma değerleriyle kadını korumak

Kültürel kodlarla söylersek, erkekler zaten “adam olmak”lıklarına dokunulduğu durumlarda öfke patlaması yaşarlar

Bildiğiniz gibi Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü olan 25 Kasım’da kadınlarımız sokağa çıkıp seslerini duyurmaya çalıştılar.

Bu önemli mücadele günü için KADEM (Kadın ve Demokrasi Derneği) adlı dernek de bir kampanya başlatmış, otobüs durağında kampanya afişini dün raslantıyla görünce dehşete düştüm. #onceadamol etiketiyle twitter’da da dolaşan kampanyanın ilanlarında şöyle diyor, “önce adam ol, kadına el kaldıran adam değildir.”  Eve gelir gelmez merakla KADEM’in internet sayfalarına girdim, bir önceki kampanyaları da dudak ısırttı, yine erkek şiddetine karşı yapılmış, başlığı şöyle “Erkeksen öfkeni yen”

KADEM adı yabancı gelmemiştir size, 25 Kasım’dan bir gün önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şu meşhur kadın ve fıtrat meselesine girdiği konuşmayı hatırlayın, işte Cumhurbaşkanı bu konuşmayı KADEM’in düzenlediği 1. Uluslararası kadın ve Adalet Zirvesi’nde yapmıştı. Ne demişti Erdoğan hatırlayalım; “Kadın kadına eşitlik doğru olandır. Erkek erkeğe eşitlik doğru olandır. Eşitlik mağdur olanın mağdur eden seviyesine çıkarılmasıdır. Eşitlikten ziyade eşdeğer olabilmektir önemli olan. Kadın ile erkeği eşit konuma getiremezsiniz çünkü bu fıtrata terstir.” Bununla da kalmayıp Feministlere veryansın etmiş ve onların anneliği filan bilmediklerinden dem vurmuştu. İşte bu konuşma sırasında Cumhurbaşkanı’ndan büyük övgüler alan bir dernek KADEM.

Neyse biz kadına şiddete karşı kampanyaya dönelim.

Geçen yıl yapılmış olmasına rağmen, ben yeni gördüğüm için, önceki kampanya ile ilgili de bir iki şey söylemeden geçemeyeceğim. “Erkeksen öfkeni yen” başlıklı bu kampanya, erkeksen öfkeni yen ve kadına karşı şiddet kullanma diyor. Yani, erkek olmak bazı üstün özelliklere sahip olmak anlamına gelir, eğer gerçek anlamda bir erkeksen, o zaman öfke gibi bir zaafiyet durumunu, bu sana özgü özelliklerinle yenebilirsin. Düşünsene kadın olsaydın, bu durumdan yoksun kalacak ve maalesef öfkene yenilecektin. Şükür ki sen bir “erkeksin” ve öfkeni yenebilirsin. Söylem, birer ‘erkek’ olarak yetiştirilirken zihnimize işlenmiş olan toplumsal cinsiyet rollerine ilişkin kodlardan besleniyor: “erkeksen atla”, “erkeksen korkma”, “erkeksen dışarı çık”, “erkeksen vur”... Oysa kadına yönelik şiddetin geri planında zaten bize yüklenmiş olan bu toplumsal cinsiyet rolleri yok mu?

KADEM’in yeni kampanyasında ise ‘erkek’likten ‘adam’lığa geçilmiş. Hemen söylemeliyim ki, erkekliğe yüklenen bir üst değer olarak “adam olmak” son derece cinsiyetçi bir ifadedir ve kadına yönelik şiddetin temellerinde yatan zihniyet zaten budur bence. Başka bir deyişle kültürel kodlarla söylersek, erkekler zaten “adam olmak”lıklarına dokunulduğu durumlarda öfke patlaması yaşarlar. Adam olmak, erkek olmanın ötesinde anlamlar yüklenmiş bir üst cinsiyettir adeta. Üst cinsiyet derken, kadını da kapsar anlamında söylemiyorum. Kadınlar için de bazı durumlarda “adam gibi” olmaktan söz edilse de, bu tanımlama kadın için en fazla “adama benzemekle” sınırlı kalır. Bu sözün cinsiyetçiliğini görmek için “kadın gibi” deyimiyle karşılaştırmak da yeterlidir aslında. Bir erkeğe “kadın gibi” demekle “adam gibi” demek arasındaki farkı düşünün, ya da “adam ol” demekle “kadın ol” demek arasındaki farkı.

Şimdi, şöyle bir bakalım “adam olmak” bizim kültürel kodlarımızda ne gibi değerleri içerir. İlk anda aklıma gelenler:
Her erkek adam değildir. Adam olmak çaba ister.
Adam gibi adamın, özü sözü birdir. Söyledikleriyle yaptıkları çelişmez.
Su katılmamış erkektir (bu özellikte homofobik bir gönderme de vardır)
Adam gibi adam serttir (tersini düşünebiliyor musunuz?)
Güçlü, cesur ve korkusuzdur.
Gerektiğinde masaya yumruğunu vurmasını bilir (bazen de başka yerlere)
Gururludur. Döneklik yapmaz. Sözünden dönmez.
Delikanlıdır.
Sevmeyi bilir, sevdi mi ölümüne sever. Vazgeçmez.
Asla duygusal değildir, duygularının peşinde koşmaz.
Namusludur, namusuna düşkündür...

KADEM diyor ki: “önce adam ol, kadına el kaldıran adam değildir”
“Adam” diyor ki: “ya kadın benim ‘adam’lığıma zarar verirse; sözünden dönerse, başkasına bakarsa, mesaj atarsa, boşanmak isterse, kadınlık görevlerini yapmazsa, o zaman ne olacak? Beni kim durduracak?”
Ben de diyorum ki:
Eğer “erkek”se döver,
Eğer “adam”sa döver
Eğer “insan”sa eli kalkmaz.

Twitter: @ymbymb

 

Yazarın Diğer Yazıları

Dünya Felsefe Günü’nde kendimize sorabileceğimiz ince sorular

Hiç doğmamış olduğunuzu hayal edin: Bu düşünce sizi rahatsız eder mi? Hiç yaşamamış gibi unutulacağınızı hayal edin: Bu sizi rahatsız eder mi?

“Etkin” olmaya çağrı: “Naturans III, Yeni Gündelik Yaşam” 

Çetin Balanuye, Naturans üçlemesinin bu son kitabında bizi, etkin olmaya ve diğer etkin insanlarla bir arada olmaya, dostluğa davet ediyor. Ben de bu davet doğrultusunda, bir ilk hareket olarak, herkese bu kitabı okumayı öneriyorum

Bergama Tiyatro Festivali’nde “Zaman, Zemin, Zuhur”

İzmir’de sıcaktan bunaldığımız günlerde Bergama’da olmak, her taraftan tarih fışkıran sokaklarında yürümek, rüzgârlı akşamlarında hafif bir ürpertiyle antik tiyatroda oyun izlemek düşüncesi hep çekiciydi benim için. “Zaman, Zemin, Zuhur”la tiyatro izlemeyi ve oyun metinleri okumayı seven biri olarak aslında geç tanıştım sayılır. 2006’da ilk baskısı, 2016’da ikinci baskısı yapılan kitap, bu yıl Kolektif Kitap tarafından yeniden yayımlanmıştı

"
"