14 Ağustos 2022

"Beşiklerimizi soymayı bırakın"

Kanazi, ailesinin Nakba öncesinde göçüyle başlayan kendi hikâyesine belki de bir saygı duruşu niyetine Nakba'yla açıyor kitabı. Terk etmeyen bir kadının hikâyesini anlatıyor. Savaşmayan ama terk etmeyen. Savaşmayan bir savaşçının hikâyesini. Hatıralarla ışıl ışıl göz kırpan bir kadının hikâyesini. Ve "döneceğiz" diyor Remi

"yaşadığın evin önündeki
sayvanda Arapça yazı var
ve avuçlarında onu senin inşa
ettiğini gösteren hiçbir yara yok"

Remi Kanazi'nin ikinci şiir kitabındaki bu dizeler; Filistin'in işgali, Siyonizm, apartheid ve sömürgecilik üzerine yazılabilecek sayfalar dolusu metinden daha etkili, daha vurucu bir şekilde hakikati haykırıyor. Remi, Nakba'dan önce ABD'ye göç etmiş bir ailenin çocuğu. 81 doğumlu. Spoken word sanatçısı. Şiirlerini performansa dönüştürmüş, performansını ise İsrail'in işgaline, ABD'de siyahları hedef alan ırkçılığa, biteviye nefret cinayetlerine, yoksulluğa karşı gerçeğin kısa hikayesini anlatan bir araca çevirmiş genç bir sanatçı.

Kanazi'nin ikinci, İntifada Yayınları'nın ise ilk şiir kitabı "Sıradaki Bomba Düşmeden Önce", "Brooklyn'den Filistin'e Kalkışmak" alt başlığıyla kitabevlerinde. Kitabı çeviren ayşe düzkan'ın 2019 senesinde cezaevinde başladığı çeviri serüveni 2021 Kasım'ında kitaba dönüşmüş. Özgür Gündem Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği davasından cezaevindeyken "uzun uzun yazmaktan ziyade uzun uzun düşünmeyi gerektiren bir şey yapmak için" kitabı çeviren ayşe'nin çevirmenin sunuşundan naklen:

"kanazi'nin bu kitapta yer alan dizeleri, filistin davası kadar abd toplumuyla da ilgili. onun sözlerinin sizleri de benim kadar heyecanlandıracağını umuyorum."

Kitabı elime alıp ilk şiiri okuduğumda o heyecana ortak oldum ben de. Kanazi, ailesinin Nakba öncesinde göçüyle başlayan kendi hikâyesine belki de bir saygı duruşu niyetine Nakba'yla açıyor kitabı. Terk etmeyen bir kadının hikâyesini anlatıyor. Savaşmayan ama terk etmeyen. Savaşmayan bir savaşçının hikâyesini. Hatıralarla ışıl ışıl göz kırpan bir kadının hikâyesini. Ve "döneceğiz" diyor Remi.

"bu ne tehdit
ne dilek
ne ümit
ne de hayal
bu
bir vaat"

Öfkeli bir şair Remi. Şiirlerinde öfkesi dile geliyor. Ezilenin, hayatı ve iradesi elinden alınan öfkesinin ayıplandığı medeniyet kültüründe Remi, öfkesine sahip çıkıyor. O öfkeyi alıyor, eviriyor çeviriyor, öfkesini yaratan düzenin tam kaynağına yolluyor. Irak işgalinde atılan bombalara verilen ismi hatırlatıyor, Gazze'de isim vermeye bile üşendikleri notuyla. Ölenlerin adlarını sıralıyor. Remi, şiiriyle adeta yıkıntılar arasında gezinip, orada bulduğu kemikleri işgalcilerin suratına fırlatıyor. Televizyon ekranlarından izlediğimiz savaşın, atılan bombaların sonuçlarıyla yüzleştiriyor. Sebepleri bol bol anlatan, neden savaşın ve işgalin gerekli olduğunu bir papağanın tekrarları gibi geveleyen savaş endüstrisinin gizlediği sonuçlarla ilgileniyor Remi şiirinde. Bu sonuçlar bazen bir sosyal medya etiketine dönüşen bir isim oluyor, bazen işgalcinin elindeki bir tapu…

"ölüm
heyecanlı oluyor
heyecanı geçene kadar
can sıkıntısı bastırıp
hissizleşmeye başlayana kadar
daha çekici bir yere yapılacak
sıradaki gezinti
görünene kadar"

Remi bir yandan da ABD toplumunun kurucu temellerinden ırkçılığı dert ediniyor. Filistinli bir çocuğu sırtından vuran mermi ile siyah bir çocuğu hapse tıkan düzen Remi'nin dizelerinde yan yana akıyor. ABD toplumuna sesleniyor. "Tüm bunlar senin verginle" diyor.

ABD'de, ırkçılığın tam ortasında büyüyen, memleketi elinden alınmış Filistinli birinin öfkeli olmaması mümkün mü? Mümkün olmadığını o kadar net gösteriyor ki Remi'nin şiirleri. Remi, susanlara, aşırı entelektüellere, teorik konuşup hiçbir şey yapmayanlara, üniversitelere, bir bütün olarak kültür endüstrisine, savaş beylerine, işgalcilere, bir mücadeleye omuz verdiği için madalya bekleyenlere, ganimet gibi bölüştürülmeye, işgali normalleştirenlere, "sivil halkı diyete sokanlara", Filistin mücadelesini bir terapi seansına dönüştürmeye çalışanlara öfkeli.

"seni incittim mi?
gösteriden sonra sarılalım mı?
bu sözler Gazze'ye düşen
bombalardan daha mı incitici?
çocukların içini kül eden
fosfordan daha mı yıkıcı?"

Soykırım ve köle emeği üzerine inşa edilen dünyanın en zengin ulusu diye tarif ediyor ABD'yi Remi. Ve bu ulusla derdi bitmiyor. "Arap yeni siyahtır" diyen bir spikere öfkeleniyor. Nasıl eşitlediği, aynılaştırdığı Remi'nin dizelerinden kaçmıyor. Bunu gidip coptan geçirilmiş milyonlara anlatmasını tavsiye ediyor. Bir yandan İsrail işgalinden bahsederken, ABD toplumunun tam ortasındaki işgal ve sömürgeciliğe gözlerini kapamıyor. Bu haliyle Remi, mücadele ettiği zulmü tasdik etmekten imtinayla kaçınıyor.

"biz limana dönen gemi
kuzey hattındaki
ayak izleri
toprağa renk veren
demiriz
bizler
silinmeyiz"

Yıldız Tar kimdir?

Sıfatsız gazeteci, Boğaziçi terk, Cranberries hayranı, fantastik roman müptelası.
2013 yılında gazeteciliğe başladı. Etkin Haber Ajansı'nda editör, Özgür Radyo'da program yapımcısı ve sunucusu olarak çalıştıktan sonra 2014'ten beri LGBTİ+ internet gazetesi KaosGL.org'ta sırasıyla muhabir, editör ve yayın yönetmeni olarak çalıştı. Halen bu görevi sürdürüyor.

Sol, sosyalist siyasi partilerle LGBTİ+ hakları üzerine röportajları "Yoldaş Ben İbneyim" başlığıyla, trans kadınlarla röportajları "Dönmelere Doyamadık" ve Türkiye'deki LGBTİ+ hareketinin tarihine ilişkin sözlü tarih çalışması "Patikalar: Resmî Tarihe Çentik" ismiyle kitaplaştı. 

Kaos GL Derneği'nin senelik medya izleme raporunu kaleme alıyor. Çeşitli gazete, dergi, kitap ve dijital mecralarda LGBTİ+ hakları, hafıza çalışmaları, edebiyat, nefret söylemi ve medya okur yazarlığı üzerine yazıları yayımlanıyor. 

T24 internet gazetesine “İnsan Manzaraları” başlıklı portre röportajlar yapıyor.

Yazarın Diğer Yazıları

'Dünyaya kafa tutan Türkiye'ye yakından dokunmak: TEKNOFEST'lerle örülen yeni siyaset ne anlatıyor?

"Evet, asgari ücret yetmiyor. Evet, kiralar artıyor. Evet, yaşamak güçleşiyor. Ama TOGG var, İHA ve SİHA’lar var. Teknoloji üzerinden yeni bir hikâye yarattılar. 'Yeni bir Türkiye var 'dediler ve bu yeni Türkiye’nin ekran yüzü de savaş gemisi TCG Anadolu, milli araba TOGG ve savunma sanayiindeki gelişmeler oldu"

"Benim evladım bu şekilde öldürülmeyi hak etmedi, adalet yerini bulsun"

Ecem Seçkin davasında azalarak biten nefret olmadı

Gençler neden intihar ediyor?

TV kanallarında ya intihar eden gençlerin psikolojilerinin ne kadar bozuk olduğunu izliyoruz ya da yine ruh sağlığı uzmanlarının uyarılarıyla, intiharı bir sebebe bağlamamaya çalışan, kişisel hikâyesinden uzak durmaya çalışırken ne diyeceğini bilemeyen bir haberciliği görüyoruz

"
"