"Darbelerin bilimsel açıdan incelenmesi, topluma ekonomik, sosyolojik, psikolojik etkilerinin yanı sıra dış politika üzerindeki etkilerinin araştırılması, topluma maliyeti, darbelerin bir daha yaşanmaması, bir daha böyle bir denemeye dahi girişilmemesi, darbeye teşebbüs eden kişi ve kurumların bilimsel verilere göre aydınlatılması, darbeler üzerine tezler yazılmasını teşvik etmek amacıyla gönderilen bir genelgedir.”
Bu açıklama YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç’a ait.
Aldığım bir duyum üzerine dün sabah saatlerinde YÖK Başkanı Prof. Saraç’ı arıyorum. Yurt dışında olduğunu öğreniyorum. Öğleden sonra Saraç beni arıyor, “Bangladeş’ten geliyorum” diyor. Bunun üzerine aramızda sekiz, on dakika süren bir görüşme başlıyor.
Üniversitelere genelge
Kısa süre önce YÖK Başkanı Prof. Saraç üniversitelere bir genelge gönderiyor. “15 Temmuz darbe girişiminin bilimsel açıdan incelenmesi” amacıyla.
Saraç genelgenin amacını dönüp dolaşıp aynı kavramla açıklıyor, “yurt içinde ve dışında bilgilendirme.”
Kimler bilgilendirilecek? Saraç’ın verdiği bilgiye göre, YÖK genelgesinde bu üç noktada toplanıyor:
- Üniversitelerin kendi içlerinde darbeleri, bütün neden ve sonuçlarıyla tartışmak.
- Tek tek akademisyenlerin, bireysel olarak darbeler üzerine çalışmalarının yanı sıra, onların bağlantı halinde oldukları yabancı akademisyenlere 15 Temmuz’u ve genel olarak darbeleri anlatmalarını sağlamak.
- Nihai olarak, bizim üniversitelerin diyalog halinde bulundukları yabancı üniversitelere, kurum olarak, 15 Temmuz’u ve darbelerin anlatılmasını sağlamak.
Öneri kimden
Genel anlamda “darbeler” olsa bile, 15 Temmuz darbe girişiminin birinci yılını doldurmasına kısa süre kala, YÖK genelgesi asıl ve özellikle 15 Temmuz’un anlatılmasını, 15 Temmuz üzerine tezler yazılmasını öngörüyor.
Saraç’a “bu önerinin kimden geldiğini” soruyorum, örneğin “Milli Eğitim Bakanlığı'ndan ya da Başbakanlık'tan veya Cumhurbaşkanlığı'ndan mı?”
Saraç:
“Kimseden gelmedi, YÖK özerk bir kurum, bilimsel araştırmaları teşvik eder. Üniversitelerin böyle bir çalışma yapmasını YÖK olarak biz düşündük.”
Sorum şundan kaynaklanıyor. Hani, herhangi bir Bakanlar Kurulu toplantısında ya da Milli Eğitim Bakanlığı çerçevesinde herhangi bir biçimde bir araya gelindiğinde, herhangi bir kişiden çıkmış bir düşünce olabilir.
Prof. Saraç bir kaç kez aynı vurguda bulunarak, “konuyu YÖK’ün düşündüğünü” belirtiyor.
Şaşırtıcı değil
Türkiye gibi “darbeler dizisi” yaşayan bir ülkede, üniversitelerde çeşitli zamanlarda yapılmış pek çok araştırma var.
27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubat ile ilgili anı, roman, film, TV dizisi yanı sıra, üniversitelerde bilimsel anlamda çalışmalar eksik değil. Darbeleri, nedenlerini ve sonuçlarını inceleyen tezler ya da makaleler.
Ancak, YÖK genelgesi belli ki, özellikle 15 Temmuz girişiminin araştırılmasını, yerli ve yabancılara anlatılmasını öngörüyor.
YÖK bu anlamda iktidarla bütünleşiyor.
Bu da şaşırtıcı değil.
Kendisine yapılınca
YÖK genelgesi bir çağrışım yaptırıyor.
AKP iktidarı darbeleri yapan komutanları, 12 Eylül ve 28 Şubat’ın önde gelen generallerini yargılıyor. Onlar bir süre hapis yatıyor, sonra serbest kalıyor.
2010 referandumu “darbelerden hesap sormak” faslı altında, özellikle liberal kesimden ciddi destek alıyor ve hatta soldan aynı slogan öncülüğünde, “yetmez ama evet” yanılgısı altında, o tarihte AKP’ye çiçek atan atana.
O tarihte TV’lerde AKP özellikle 28 Şubat’ın tartışılmasını istiyor. “Darbe" denilince, TV’lerde o dönemde en çok ve sürekli 28 Şubat tartışılıyor.
Neden? Çünkü, 28 Şubat bir zamanlar Refah Partisi, 2002’de kurulan AKP’nin önde gelen kadrolarına yapılmış olduğu için.
15 Temmuz’un hedefi doğrudan doğruya AKP. Şimdi, böyle bir çalışmayı “kendisi düşündüğüne göre”, YÖK “durumdan vazife çıkartarak” 15 Temmuz’la ilgili özellikle yurt dışındaki aleyhte propagandayı üniversiteler üzerinden dengelemeye çalışıyor.
Yeni değil
Türkiye’de “merkezi otoritenin” kendisine bağlı kurumlarına, üniversiteler YÖK’e bağlı olduğuna göre, YÖK’ün üniversitelere görev vermesi aslında yeni değil.
Örneğin, bir zamanlar ASALA tehdidi ve Ermeni Sorunu başımıza çok ciddi dertler açtığı, hatta dert ötesi, terörist cinayetlere mal solduğu dönemlerde YÖK üniversitelere “Ermeni Sorunu'nun araştırılması” yönünde “tavsiyelerde” bulunuyor.
Demokrasinin oturmadığı ülkelerde merkezi otorite her türlü görevi vermeye çok alışkın.
30 Temmuz'a kadar
Salt demokrasi açısından bakıldığında, YÖK’ün üniversitelere 15 Temmuz ya da herhangi başka bir “siyasi görev” vermesi, akademik özgürlüklerle bağdaşmıyor. Ama, veriyor.
Üniversiteler de, bunu yapmak zorunda. Sadece “günümüz siyasal ortamındaki mecburiyetler” açısından değil, aynı zamanda üniversiteler her yönüyle YÖK’e bağlı. Öğrenci kontenjanından tutun da, bölüm ve program açmaya, kadro almaya kadar, üniversiteler adım atsa, YÖK’ten geçmek zorunda.
Buna dayanarak, YÖK açıkça talepte bulunuyor:
“15 Temmuz darbe girişimine ilişkin üniversitenizde yaptığınız ve yapacağınız yurt içi ve yurt dışı çalışmalarla ilgili 30 Temmuz tarihine kadar YÖK’e bilgi vermeniz...”.
İstenen zorunlu bir faaliyet, bir direktif. Kaçarı yok.