26 Eylül 2018

Yarın: En tartışmalı ziyaret

Türkiye ile Almanya arasında bir ziyaret, Erdoğan’ın daha önceki Almanya ziyaretleri dahil, sanıyorum ilk kez bu kadar tartışmalı bir zeminde gerçekleşiyor

Anketler farklı başlıklarla ama, aynı mantıkla hemen her büyük gazetede:

“Türkiye diktatörlüğe mi kaydı?”

Son anketin başlığı bu.

Daha önce yine benzer anketlerle halka soruluyor:

“Türkiye’de demokrasi var mı?”

Anketlerin yanı sıra, büyük gazetelerin bazılarında yazı dizileri başlıyor:

“Erdoğan’ı körü körüne destekleyenler kimler?”

Bugünlerde çeşitli yorumlar ve makaleler aynı konuya odaklanıyor:

“Türkiye ekonomik krize nasıl geldi, krizden nasıl çıkar?”

Bunlar günümüz Alman Basınında, hele de son günlerde sık sık karşımıza çıkan anketler, haberler, yorumlar.

İki tür protesto

Türkiye ilgisi her zamankinden daha fazla olarak, neden bu kadar yoğun?..

Çünkü, yarın Tayyip Erdoğan’ın üç günlük Almanya resmi ziyareti başlıyor. Erdoğan’ı Alman Cumhurbaşkanı Steinmeier davet ediyor.

Bu davet Almanya’da çeşitli protestolara yol açıyor. Protestolar bir yandan Berlin, Düsseldorf, Hannover, Bielefeld gibi kentlerde miting biçiminde, bir yandan da çeşitli partilerin milletvekillerinden gelen tepkiler biçiminde. Ayrıca orada yaşayan Türklerin bir bölümünden.

Sokaktaki protestolar “Erdoğan’ın gelmesini istemeyenler” bağlamında. Örneğin, geride kalan hafta sonunda sokak mitingleri, yine farklı kentlerde, yoğun biçimde kendini gösteriyor.

Alman ya da Türk asıllı Alman milletvekillerinin protestoları ise, ya demeçlerle ya da eğer Erdoğan’ın bulunacağı resmi toplantı ve yemeklere davetli iseler, oraya katılmayacaklarını ifade biçiminde.

Alman Basını son bir kaç gündür bu haberlerle dolu.

Ekonomik kriz

Geriye dönük bakıldığında, son iki aydır ama, asıl son on gündür Türkiye’deki ekonomik krizle ilgili pek çok yorum çıkıyor Alman Basınında.

Kriz nasıl geldi, neye mal oluyor, nasıl çözülecek, krizin Alman ve Avrupa ekonomisine etkileri

üzerine bankacılar, ekonomistler tarafından verilen demeçler ve gazeteciler tarafından yazılan yazılar var. Bunlar hem ekonomik analiz içeriyor, hem siyasal analiz.

Örneğin, siyasal analizlerden biri Die Welt’in dünkü Internet sayfasında şu başlıkla yer alıyor:

“Ekonomik kriz Erdoğan’ın tek adamlığını sarsıyor”.

Karşılıklı restleşme

Ekonomik kriz, Türkiye - Amerika çekişmesi, Türkiye’nin sınır ötesi operasyonları, tutuklamalar, kuvvetler ayrılığının sona ermesi, yargı bağımsızlığı gibi konular Almanya’da sık sık işleniyor.

Gerçekte, Alman Basınında son bir kaç yıldır Erdoğan lehine hemen tek bir haber ya da yorum yok. Dergilerde kapak olduğu zaman, yine fena halde aleyhte.

Hepsinin ortak noktası, dönüp dolaşıp odaklandığı konu şu:

“Türkiye’de demokrasi askıya alınmış durumda”.

Bu yayınların yanı sıra, Almanlar ya da Almanya’da yaşan Türklerin büyük bölümü Erdoğan karşıtı demeçleriyle öne çıkıyor.

Türk - Alman ilişkileri bir ara iyice geriliyor, Erdoğan’ın “Nazi hatırlatmasına” kadar uzanıyor.

İlişkilerin gerilmesinden “Almanya’da hortlayan ırkçılığın Türklere düşen payını” ihmal etmek yanlış olur. Örneğin, orada yaşayan Türkler yıllar sonra kendilerini “yabancı ve dışlanmış” hissediyor. Bu oran günümüzde yüzde 81’e kadar çıkıyor.

Temel sorunlardan biri bu. Tatsız olan, bu hissiyatı orada yaşayan Türklere günlük ilişkilerde Alman Halkının aşılamakta oluşu. Ancak, Alman siyasetçileri bu eğilimi yine “Erdoğan’ın tutumuna ve politikalarına” bağlıyor.

Deniz Yücel’den tazminat davası

İki ülke arasında bir ara iyice derinleşen kirizin nedenlerinden biri, Die Welt gazetesi muhabiri Deniz Yücel’in tutuklanması.

Yücel bir yıla yakın hapis yatıyor, bunun on ayı hücrede geçiyor. Olay Alman Başbakanı Merkel’in gündemine girecek kadar dikkat çekiyor. Erdoğan bu yönde “resmen” bir kaç kez uyarılıyor.

Bir yıla yakın hapislikten sonra, bırakın yargıç önüne çıkmayı, ortada iddianame bile yok, bir gece ansızın serbest bırakılıyor.

Deniz Yücel’in avukatı şimdi Türkiye aleyhine tazminat davası açıyor. 2 milyon 980 bin lira tutarındaki tazminat davası hukuksuz biçimde tutuklanmak, hapiste kaldığı süre içinde elde edebileceği gelirden mahrum bırakılmak, on ay hücrede yaşamaya mahkum edilmek gibi konuları içeriyor.

Tedirginlik

Son bir kaç yılda Türkiye ile Almanya inişli çıkışlı bir serüven yaşıyor. Almanya Erdoğan’ı hiç bir biçimde onaylamıyor ancak, yine de davet ediyor, çünkü “ilişkilerin kesilmesinin Türk Halkına zarar vereceğinden” kaygı duyuyor.

Almanya:

-Türkiye’nin AB üyeliğine karşı,

-Erdoğan’a karşı,

-Demokrasiden uzaklaşmasından tedirgin,

-Almanya’da yaşayan Türklerden tedirgin,

-Ekonomik krizden tedirgin,

yine de davet ediyor.

Yarın başlayacak ziyaretin akla gelebilecek her yönden ses getirmesi sürpriz olmaz. Pek çok kişi ve kurum yaklaşık bir aydır bu ziyareti farklı yönlerden tartışıyor.

Türkiye ile Almanya arasında bir ziyaret, Erdoğan’ın daha önceki Almanya ziyaretleri dahil, sanıyorum ilk kez bu kadar tartışmalı bir zeminde gerçekleşiyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Diyanet imparatorluğunun freni patlamış!

AKP iktidarında artan bütçesi, artan personeli, artan yetkileriyle donatılan Diyanet İşleri Başkanlığı fiili ve sembolik kazanımlarıyla imparatorluk gibi. Kendisine her türlü rolü biçiyor, kendine göre yorumlar icat ediyor, toplumu yanlış yönlendiriyor. Bu kadar yetki tanınırsa, olacağı bu

Suriye cehenneminde Ankara’nın PKK manevrası

Her ne kadar PKK’nın Suriye’deki kolu olsa bile, YPG’nin yenilmesi PKK’nın Türkiye’de devre dışı kalma sürecini başlatıyor olabilir. Bu da Apo’nun yapacağı muhtemel çağrının önemini azaltıyor olabilir

Tespit öncesinde Türk-İş’ten AKP’ye armağan: Yüzde 0.64

Türk-İş’e bir soru: Gıda fiyatlarındaki artışın yüzde 0.64 olduğunu nasıl hesapladınız?.. İktidarın emrindeki bir kuruluş bile yüzde 5.10 bulurken, siz hangi verilerden yola çıkarak yüzde 0.64 buldunuz?..

"
"