14 Mart 2017

"Yarım ay tutulması"

Hollanda böylesine nazik bir süreçte iken ve Binali Yıldırım bunu tespit etmişken, onları orada zorlamak anlaşılır gibi değil

6 Mart akşamı Başbakan Binali Yıldırım bir TV programında:

“15 Mart’ta Hollanda’da seçim var. İktidar partisi ile aşırı sağcı Wilders arasında çok az fark var. 15’inden önce Hollanda’da bizim bir etkinliğimiz mümkün görünmüyor.”

Yıldırım’ın bu sözünün üstünden dört geçiyor, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya Hollanda’da seçim toplantısı yapma girişiminde bulunuyor. Bu nasıl oluyor?

Bu söze rağmen, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu neden hala Hollanda’ya gitmek için can atıyor?

AKP hükümetinde yönetim kaç başlı? Binali Yıldırım “Bizim ekinliğimiz orada seçimden önce mümkün görünmüyor” derken, herhalde bir bildiği var.

İki bakan, hele biri de Dışişleri Bakanı, orada program düzenliyor, böylelikle sadece Türkiye - Hollanda tarihinin değil, Türkiye - Avrupa tarihinin en sancılı, en akıl almaz, nasıl düzeleceği belli olmayan en hasarlı bunalımı ile karşı karşıya kalıyoruz.

İktidarın oy kaybı

Hollanda’da seçim yarın.

Hollanda meclisi 150 sandalyeli. Yüzde 0.7 oy alan bir parti mecliste bir sandalye kazanıyor. Meclise on dört partinin girmesi mümkün.

İktidar olabilmek için mecliste 76 sandalye gerekiyor. Bugüne kadar Hollanda’da hiçbir parti tek başına iktidar olamıyor, hep koalisyonlar var. Bizdeki talihsiz deneyler, her yerde aynı değil, “uygar ilişkiler” koalisyonları kalıcı kılabiliyor.

Şu anda iktidarda liberal eğilimli Özgürlük ve Demokrasi Partisi (VVD) ile sosyal demokrat eğilimli  İşçi Partisi (PvdA) koalisyonu var. Başbakan Rutte seçimden birinci parti çıkan VVD Başkanı.

Sorun şu.

Yarınki seçimde, anketlere göre, iktidar partileri cddi oy kaybına uğruyor. VVD 25-28 arasında, PvdA ise 13-18 arasında milletvekili çıkartabilecek gibi görünüyor. Toplam sandalye kaybı 30 dolayında gibi. Bu durumda “dört partili koalisyon” beklentisi var.

Çok konuşulan Wilders

Seçimin odağında bu kez aşırı sağcı Geert Wilders var. Wilders’in programına göre, iktidar olursa:

-Hollanda’da camileri ve İslami okulları kapatmak,

-Kur’an’ı yasaklamak,

-Hollanda’da İslami izleri silmek,

-Hollanda’yı AB’den çıkarmak istiyor.

Kendi toplumuna İslam ve yabancı düşmanlığı şırınga ediyor. Hiçbir parti onunla koalisyona girmek istemiyor.

Wilders 2006’da Özgürlük Partisi’ni (PVV) kuruyor.

Şu anda mecliste kendi partisinden sadece kendisi milletvekili. Ancak, bu seçimde yüzde 16 oy alması tahmin ediliyor.

Wilders’in yabancı düşmanlığı ve aşırı sağcı söylemleri iktidar partileri dahil, partilerin tümünü “kim olursa olsun, yabancılara karşı, bu arada Türkiye’ye de, tavır almaya zorluyor.”

Hollanda böylesine nazik bir süreçte iken ve Binali Yıldırım bunu tespit etmişken, onları orada zorlamak anlaşılır gibi değil.

Adamlarda “seçim sancısı” var, tepkileri bu nedenle ölçüyü çoktan kaçırıyor. İşin ucunda “iktidar” var. Adam can derdinde, sen onlara söylemediğini bırakmıyorsun.

Tersi olsa, Türkiye böylesine nazik bir süreçten geçse ve onlar burada benzer propaganda girişiminde bulunsa, şimdi esip gürleyenler, o zaman ne der acaba?

En çok destek Hollanda'dan

Öyle bir kavga ve gerilim var ki, sanırsınız ki, iki ülke birbirine savaş ilan edecek. Oysa:

Yıllar ve yıllar boyu Avrupa Birliği'nde, NATO’da ve Avrupa Konseyi'nde bizi her zaman ve en çok destekleyen ülke Hollanda.

AKP açıp baksın dışişleri arşivine, Hollanda’nın her durumda verdiği destekten ağzı açık kalır. Askeri yönetimden demokrasiye geçişten tutun da, NATO ve Avrupa Konseyi ilişkilerinde her zaman Türkiye’nin yanında yer alıyor.

Neden? En başta ekonomik nedenlerden dolayı. Türkiye’ye son on beş yılda en çok yabancı sermaye girişinde ikinci ülke Hollanda. Yüzlerce Türk firmasıyla ortak, vs.

Buna rağmen, karşılıklı kavga ve gerilim.

Ve bu arada her zamanki gibi çelişkiler birbirini izliyor.

Hollanda konuşmaya izin vermedi diye ortalığı kasıp kavuran AKP, kendi kökeninden geldiği Saadet Partisi’nin konuşmalarına izin vermiyor.

Hollanda izin vermeyince, “faşistler, Naziler” hakaretleri, o zaman sen burada neden izin vermiyorsun, hem de kendi “kardeşlerine?"

Avrupa'dan toplu tavır

Hollanda ile kavga Avrupa’yı toptan Türkiye’ye karşı harekete geçiriyor.

Son zamanlarda hiç bir Avrupa ülkesi Türkiye’den yapılması önerilen yüksek düzeyde bir ziyarete “evet” demiyor. Dışişlerinin tüm çabasına rağmen.

Tam Danimarka Binali Yıldırım’ın ziyaretini kabul etmişken, onlar da “şimdilik gelme” diyor. Dış politikada skandal üstüne skandal. Tam bir dış politika sefaleti.

Orada kalmıyor, bir İsviçre gazetesi manşetten oradaki Türklere sesleniyor, “HAYIR oyu verin” diyor.

Apple Türkiye’de sattığı ürünleri iPhone, iPad gibi, garanti kapsamından çıkartıyor.

AB 2020’ye kadar Türkiye’ye yapacağı mali yardımı ki, 4 milyar 450 milyon Avro, “Türkiye’nin hukuk devleti kurallarından sapmış olması” gerekçesiyle, askıya alıyor.

Avrupa’nın bütün gazeteleri ve TV’leri Türkiye aleyhine yayın yapmakla meşgul.

“Otoriter, hukuk devleti yok, basın ve ifade özgürlüğü askıda, en büyük gazeteci hapisanesi, yargı bağımsızlığı yok, üstelik bir de Başkanlık referandumu” başlıklarıyla.

Der Spiegel kapağı

Ve Alman Der Spiegel dergisinin son sayısı, kapaktaki resim:

Bir ay yıldız, koyu bir karanlık içinde.

Kapaktaki başlık: “Yarım Ay Tutulması, Bir Bölünme Hikayesi.”

Bölünme, Türkiye’nin kendi içindeki kutuplaşması, aynı zamanda Avrupa ile ayrı düşmesi.

Böylesi bir macerayı  daha önce ne Türkiye, ne Avrupa yaşıyor. Yüz yıl önce İttihat ve Terakki dönemi dahil.

 

Yazarın Diğer Yazıları

İngiliz + Amerikan planı: Suriye şimdilik Colani’ye emanet

Erdoğan onca kavgadan sonra, nasıl ki Mısır lideri Sisi ile anlaştı, Yunanistan ile anlaştı, AB ile anlaşmaya çalışıyor, diktatör Esad ile de anlaşmak için yollara düştü. Bütün olanların toplamında: İsrail ile yeniden el sıkışırsa... Artık yeni bir “İleri Üçlü” görmeye hazırlanın!.. Türkiye - Amerika - İsrail.

Diyanet imparatorluğunun freni patlamış!

AKP iktidarında artan bütçesi, artan personeli, artan yetkileriyle donatılan Diyanet İşleri Başkanlığı fiili ve sembolik kazanımlarıyla imparatorluk gibi. Kendisine her türlü rolü biçiyor, kendine göre yorumlar icat ediyor, toplumu yanlış yönlendiriyor. Bu kadar yetki tanınırsa, olacağı bu

Suriye cehenneminde Ankara’nın PKK manevrası

Her ne kadar PKK’nın Suriye’deki kolu olsa bile, YPG’nin yenilmesi PKK’nın Türkiye’de devre dışı kalma sürecini başlatıyor olabilir. Bu da Apo’nun yapacağı muhtemel çağrının önemini azaltıyor olabilir

"
"