Daha bir yıl önce Maliye Bakanı Naci Ağbal Meclis’te kürsüden milletvekillerine söz veriyor:
“Getirdiğimiz son vergi barışıdır bu, bir daha gelmeyecek”.
Daha geçen Mart ayında verdiği bir söz.
O sözün mürekkebi kurumadan yeniden bir “varlık barışı” geliyor.
Nedir “varlık barışı”?
Uzun lafın kısası:
Kara para aklamak.
Hafifçe ayrıntıya girildiğinde:
Para, altın, döviz, menkul kıymet, ne varsa, bunların kaynağını sormadan, nasıl elde edilmiş olduğuna bakmadan, bunları serbestçe ülkeye getirmek. Yeter ki, bu varlıkları ülkeye getir, gerisini merak etme sen.
Varlık barışına ülkeler iki türlü başvuruyor.
Ya ekonomi zorda ise, hani Tayyip Erdoğan’ın geçenlerdeki söylemiyle, “tulumbada su bittiyse”...
Ya da bazı ülkelerde olduğu gibi, bu iş artık o ülkenin neredeyse geçim kaynağına dönüyorsa, sadece varlık barışı ile yani kara para aklayarak ayakta duruyorsa.
Bizdeki uygulama zor zamanlara, yani “tulumbanın su bittiği” zamanlara rastlıyor.
On birinci af
Adı “barış”. Neden barış?
Çünkü, bir “af”.
AKP’nin ekonomi tarihi, on altı yılda büyük ölçüde bu “mali af” ile geçiyor, AKP’nin ekonomi tarihine “mali aflar” damgasını vuruyor.
2002 ile 2018 arasında AKP tam on kez mali affa, varlık barışına başvuruyor.
Şimdi gelen “af”, on birinci “barış”.
Nedir anlamı bunun?
“Tulumbada yine ve yeniden su bitti”.
Tulumbada su neden bu kadar çabuk bitiyor?
AKP iktidarını savurganlığından, ekonomi yönetimindeki beceriksizlikten. “Tulumbada su sürekli bitiyor”, her bitişte “mali aftan” medet umuyor.
O sırada ülkenin itibarı da, yıpranıyor ve yıpranıyor.
35 milyar 600 milyon dolar
AKP’nin “mali af” karnesi çok parlak!
Ne kadar savurgan ise, o kadar parlak.
Dünyada varlık barışını, mali affı, kara para aklamalarını izleyen uluslararası bir kurum var. Küresel Finansal Dürüstlük Örgütü. Bu örgütün verilerine göre:
-Türkiye 2003 ile 2012 arasında 35 milyar 600 milyon dolar para aklıyor.
-Dünyada kara para aklayan ülkelerin önde gelenleri Haiti, Cayman Adaları, Bahama Adaları, Virgin Adaları, Mozambik, Angola, Zambiya, Etiopya gibi ülkeler.
-Türkiye 2002’den bu yana bu alandaki faaliyetleri sonucunda 145 ülke arasında hızla ilerliyor ve 26. sıraya yükseliyor.
Kötü bir performans. İtibar sarsıcı bir basamak sıçrama.
Adı geçen örgütün verilerine göre, bu kadar kısa sürede bu ölçüde itibar yitiren başka ülke yok. Diğer alanlar şu anda konumuz dışında, bu sadece ekonomik alanda geçerli bir ölçü.
III. Ferdinand
Roma İmparatorluğunun üç kıtaya yayıldığı dönem. Avrupa, Asya ve Afrika’ya. O dönemin ünlü ve etkin imparatorlarından III. Ferdinand’ın tarihe geçmiş bir sözü var:
“Ben Kralım, üç kıtaya hükmediyorum, Kral olmasına Kralım ama, yine de aklıma her eseni yapamıyorum...”
AKP İktidarı III. Ferdinand’a taş çıkartıyor, AKP aklına her eseni yapıyor.
Örneğin, aklına her estiğinde “mali affa” başvuruyor.
Ancak, bunun bir nedeni var.
“Tulumbada su çok çabuk tükeniyor”.
Ekonomi yönetimi inanılmaz ölçüde baştan kara.
IMF Raporu
Aslında bugün geldiğimiz ekonomik bunalımı Mart ortasında IMF Türkiye ile ilgili yazdığı bir raporda açıkça dile getiriyor.
“Türk Ekonomisinin kırılganlığını, dış borç yükselişini, Merkez Bankası rezervlerindeki azalmayı, enflasyonun artmakta olduğunu, cari açığın arttığını, Türk Lirasındaki değer kaybının hızlandığını” tek tek anlatıyor.
“Muhtemel bir ekonomik krize” dikkat çekiyor.
Ama, arkadaşlar malum, “IMF’yi takmıyorlar” ya, o raporu es geçiyorlar.
Gerçekten es mi geçiyorlar?
Değil, geçmiyorlar.
O IMF Raporundan hareketle hızla erken seçim kararı alıyorlar. Zaten Erdoğan da, bunu erken seçim açıklamalarında açıkça dile getiriyor, IMF’den söz etmeden elbette.
Londra’ya yolculuk
“Suyu biten tulumbaya” su bulmanın bir yolu vergi barışı.
İkinci bir yolunu daha araştırıyor AKP.
Türkiye’ye sermaye çekmek üzere 13 - 15 Mayıs arasında Erdoğan ve ekonomi kurmayları Londra’ya gidiyor.
Programda bir değişiklik olmaz ise, hemen yarın gidiyorlar.
Telaşla...
Tulumba suyunu çekiyor ve hepimizin kaderini belirleyecek erken seçim geliyor.
Tulumba ve seçim bir arada düşünüldüğünde, çare yok, gelsin varlık barışı.