“Tek adam rejiminde” kurullardan bol bir şey yok.
O kurul, bu kurul, tıpkı ekonomide açılan ve hiçbir işe yaramayan “paketler” gibi. Bir ara on iki kurul oluşturuluyor, tarımdan eğitime, sağlıktan turizme, oralara atamalar yapılıyor, atanan üyeler adam başına on - iki bin lira aylık alıyor. O kurullar acaba bir kez toplandı mı, emin değilim. Toplandıysa ne çıktı, kimse bilmiyor.
O kurullar bitiyor, başkası başlıyor. Aslında sistemin tıkandığının, işlemediğinin, aczin açık işareti.
Son olarak, “Yüksek İstişare Kurulu” (YİK) diye, eski Meclis Başkanlarından oluşan bir kurul icat ediliyor.
“Reis” gerektiğinde, “danışacakmış”!..
Bir kez danışsın, dişimizi kıralım hep birlikte!.. Ayrıca ne danışacak?.. Her kararı tek başına almıyor mu?.. Danışsa ne olur, danışmasa ne olur?..
Maksat kurul murul, göz boyamak.
YİK’te ilk danışmanlık
Bu kadar kurul bolluğunda son oluşturulan YİK’in üyelerinden biri de, Bülent Arınç. Hani, bir ara Bakanlar Kurulu’nu terk eden, Başbakan Yardımcılığı’ndan istifa etmeye kalkan, TV’lerde Tayyip Erdoğan aleyhinde konuşan, ona küsen Bülent Arınç.
Ne zaman ki, Erdoğan onun oğlunu milletvekili yapıyor, Arınç yelkenleri indiriyor, yeniden Erdoğan’a yanaşıyor.
Şimdi YİK üyesi!..
Bu YİK’te üyelerin aylıkları önceden 13 bin lira olarak belirleniyor. Neden 13 bin, o da ayrı.
YİK’in ilk toplantısında Erdoğan YİK üyelerine danışıyor, “siz ücretiniz ne olsun?”
Üyeler “ilk danışmanlıklarını” yapıyor, ilk toplantıda aylık ücretleri 13 bin liradan 18 bin liraya çıkıyor.
Ne de olsa, “danışmanlık” kolay değil!..
Arınç bey kendini kaybetti
Bu aylık artırımı halkın tepkisini acayip çekiyor. Arınç Bey’in, TV’de söylediği sözler sosyal medyada yeniden gündeme geliyor:
“Ben ne alacağımı düşünmüyorum, bazı edepsizler bunun üzerine yorum yapıyor. Ne maaş alıyorum, seni ne ilgilendiriyor kardeşim”.
Arınç Bey, Arınç Bey şunları bilmen gerekiyor:
1-Bunu sorgulamak herkesin hakkı, elbette herkesi ilgilendiriyor.
2-Senin paranı, o “edepsiz” diye hakaret ettiğin insanlar veriyor.
3-Madem,”ne alacağını düşünmüyorsun”, o zaman o parayı alma!..
4-Hangi üretim faaliyetinde bulunuyorsun da, dindar adamsın, o parayı hak ettiğine inanıyorsun?..
5-Daha hiçbir faaliyette bulunmadan, daha ilk toplantıda aylıkları 18 bin liraya çıkarmak, dindar adamsın, sıkıştın mı “kul hakkı” dersin, seni hiç mi rahatsız etmiyor?..
6-Olayı sorgulayan insanlara “edepsiz” diye hakaret etmek hakkını nereden alıyorsun?..
Arınç Bey’in bu hakareti, aslında AKP’nin halktan nasıl koptuğunun kendi çapında bir örneği. Artık hiçbir gerçeğin farkında değiller.
Yukarlarda ye, iç, harca, ne gam, aşağıda milyonlarca insan kuruşu hesaplıyor, geçim sıkıntısında.
Elbet sorgular!..
İsrafın sonu yok
Ne Saray’a, ne hükümete para yetişiyor.
Geçen yılın verilerine göre, 2018 başında bütçede öngörülen rakamlar hiç bir biçimde tutmuyor, alabildiğine artıyor.
Cumhuriyet’teki habere göre, merkezi hükümet için geçen yıl ayrılan başlangıç ödeneği 763 milyar lira iken, gerçekleşen 831 milyar lira.
Benzer biçimde Saray’a ayrılan ödenek yılın başında 845 milyon lira iken, gerçekleşen 1 milyar 600 milyon lira.
Bu nasıl bir israf?..
Nereye harcanıyor o paralar, hiç bir denetimi yok. Meclis bile denetleyemiyor.
Ayrıca, geçen yıl “hane halkına” yapılan transferler 51 milyar 800 milyon lira. Hangi hane halkına, ne amaçla?..
“Derneklere” 818 milyon lira aktarılıyor. Hangi derneklere, ne amaçla?..
Zamlar
Dolar düşüyor, aslında benzin ve motorinin fiyatlarının düşmesi gerek.
Hayır, tam tersine benzin ve motorin arka arkaya zamlanıyor.
Bu yılın başından beri benzin ve motorinde bu beşinci zam, benzin 27 kuruş zamla birlikte, 7 lirayı geçiyor.
Elektrik, doğalgaz, şeker, çay zaten zamlanıyor. Bunları zincirleme zam furyasının izleyeceği ortada.
Bu zam furyası karşısında, AKP iktidarı “işçinin, memurun, emeklinin Temmuz zammı yüzde 5 mi olsun, yüzde 6 mı” diye hesap yapıyor. Yüzde 5 olsa ne olur, 6 olsa ne olur, o artış yapılan zamlarla zaten çoktan erimiş bulunuyor.
Halil İnalcık’ın kitabı
Gelmiş geçmiş en büyük tarih hocalarından Halil İnalcık’ın pek çok eseri arasında, bir de “Has - Bağçe’de ayş u tarab” isimli bir kitabı var. Mutlaka okunması gereken, 450 sayfalık büyük boy bir kitap.
Halil Hoca o kitabında Türk Devletlerinde hükümdar meclislerini anlatıyor. “Has bağçe” ya da bugünkü Türkçe ile “Has Bahçe” saraylarda hükümdarlara ait olan, sadece hükümdarların ve çevresinin girebildiği yer ya da yerler.
“Ayş u tarab” ise, “müzikli eğlence, ziyafet” anlamında.
Eski Türk Devletleri yıkılırken ya da Osmanlı sonbaharını yaşarken, “Has - bağçede Ayş u tarab!..”
AKP’nin sonbaharı gibi.
Yukarıda israf ve “ayş u tarab”, aşağıda millet harap ve bitap!..