Tersane Hazinesi, Zahire (ambarda saklanan yiyecek) Hazinesi, Mansure (Allahın yardımıyla galip gelen) Hazinesi, Redif (yedek) Hazinesi, Darphane Hazinesi. Bunlar Osmanlı’dan örnekler. Maliye dışında, “Paralel Hazine” örnekleri.
1980’lerde çeşitli sosyal amaçlı “fonlar,” 1990’ların ikinci yarısında Erbakan döneminde ise, “Kamu Kaynak Havuzu” bu örneklerin devamı.
Bütçe dışında kamu kesimine ait kaynakları bu gibi “Hazine” ya da “havuzlarda” toplama hastalığı ya da merakı. Bu havuza belli yerlerden kaynak aktarılıyor, ama o aktarma dengeyi bozuyor ve böylece yeniden kaynak arayışı başlanıyor.
III. Selim’den ( 1761-1808) bu yana, iki yüz yıldan daha fazla geride kalan hastalık, şimdi yeniden nüksediyor.
Bu kez yeni “havuzun ya da Hazinenin’’ adı “Türkiye Varlık Fonu.”
“Paralel Hazine” yaratma hastalığı.
AKP ikide bir, “mali disiplin” diyor ya,işte o disiplini kendi elleriyle böyle bozuyor. O disiplini bozmanın sonu belli:
Daha önce kaç kez yaşandığı gibi, “ekonomik kriz.”
“Paralel Hazine” sayısı ne zaman artarsa, önce mali disiplin bozuluyor, ardından “devletin ekonomik çöküşü” geliyor.
Tanzimat Fermanı bile
Osmanlı arka arkaya “paralel Hazineler” oluşturup, ardından önce ekonomik, sonra siyasi çöküntüye giderken, buna “dur” diyen bir ferman var:
Tanzimat Fermanı.
Osmanlıyı siyasal açıdan yeniden düzenleyen Tanzimat Fermanı, 1839, aynı zamanda “tek Hazine sistemine” dönüyor, yani çeşitli isimlerle oluşmuş olan “hazinelere” son veriyor. “Mali disiplini” sağlamak adına.
Osmanlı bunu 1839’da görüyor düzeltiyor, Türkiye 1980’lerde ve 90’larda aynı denemeyi yaşıyor.
2002 kirizinde IMF bu “fonları”, yani “paralel Hazineleri” çoktan fark ediyor ve krizin nedenlerinin başında gelen “paralel Hazinelere”, yani “fonlara” son veriyor.
"Büyük projeler için"
Şimdi o hastalık kendini tekrar gösteriyor, “Türkiye Varlık Fonu” adı altında. O kadar riskli ki...
Geçenlerde yasalaşan bu fonun amacı şöyle tanımlanıyor yasada:
“Hava alanları, otoyollar, nükleer santral gibi büyük alt yapı projelerine kamu kesimi borcu arttırılmadan finansman sağlamak.”
Bu fona para nereden gelecek? Özelleştirmeler ile ihtiyaç fazlası gelirden.
Açık veren bir bütçe varken, hangi ihtiyaç fazlası gelir?
Özelleştirme gelirleri bütçeye aktarılıyor, buna rağmen bütçe açık veriyor. Şimdi özelleştirme gelirleri bu fona aktarılırsa, bütçe açığı daha çok büyüyecek, o da enflasyonu körükleyecek.
"Bizden müteahhitler"
Zaten fona kaynak bulunamadığı için, geçen hafta acele Milli Piyango ve at yarışları gelirlerinin bu fona aktarılmasına ilişkin düzenlemeye gidiliyor. KHK ile.
Piyango bileti alan, at yarışı oynayan artık bu fonu beslemiş oluyor.
Sadece o fonu mu?
Otoyollar, hava alanları, büyük projeleri kimler yapıyor?
“Bizden olan müteahhitler.”
Piyango bileti alan, süper loto, sayısal loto gibi diğer şans oyunlarını oynayan ya da at yarışına para yatıranlar bundan böyle bu fonu besleyecek, yani “bizden olan müteahhitleri.”
Adam diyordu ya, “milletin a... koyacağız” diye, işte onları.
Kriz kapıyı çalınca
Zaten bu nedenle Türkiye Varlık Fonu Sayıştay denetimi dışında bırakılıyor.
Zaten bu nedenle bu fonun yönetim kurulunu Başbakan atıyor.
“Orada bir fon var uzakta,” biz görmesek de, nereden, ne kadar para akacağını bilmesek de, “o fon bizim fonumuz değil”.
Bununla birlikte, biz o fonla tanışacağız. Ne zaman?
Ekonomik kriz çanları çaldığında.
Çünkü, o fon “paralel Hazine” niyetine ve iki yüz yıldır biliniyor ki, “paralel Hazineler” mali disiplini bozuyor.
Böyle bir fon kurmak akla ziyan, şöyle ki:
- AKP iktisat tarihi bilmiyor.
- Bilmediği için geçmişteki ekonomik krizlerden ders almıyor.
- AKP ekonomik krizi sadece dolar, cari açık, artan işsizlik, düşük büyüme rakamları ve benzeri günlük enstrumanlarla anlıyor.
- Mali disiplin lafını sürekli tekrarlıyor ama, o disiplini bozduğunun farkına varmıyor.
III. Selim zamanı 1790’larda, 1980’lerde, 1990’larda ve şimdi... Matrak, matrak olduğu kadar dramatik.
NOT: Bu yazıda değerli iktisatçı, eski Hazine Müsteşarı Mahfi Eğilmez’in Türkiye Varlık Fonu ile ilgili yazısından yararlandım. Bu konuda daha fazla teknik bilgi isteyenler, Eğilmez’in “Kendime Yazılar” sitesinden o yazıyı okuyabilir.