"Kadının kocasına ismiyle seslenmesi mekruhtur, edepsizliktir. İslamiyette karı koca arasında ciddiyetin korunması için kadının kocasına ismiyle hitap etmemesi esastır."
"Mekruh", yani iğrenç, İslamiyet'te yapılmaması gereken anlamında. Bu zırva sakallı, sarıklı bir hocanın fetvası, İslamiyet adı altında sözüm ona, ders veriyor, erkeklere yol gösteriyor.
"Kadın akılsızdır, aptaldır, ancak dayakla yola gelir, İslamiyet'te akıllı olan erkektir."
Bu bir başka zırva, bu da bir başka sakallı, sarıklı hocanın fetvası, bu da yine İslamiyet adı altında sözüm ona, erkeklere yol gösteriyor.
Bu ve benzeri saçmalıklar alıp başını giderken, konu "rejim meselesine" geliyor. Yine sakallı, sarıklı, cübbeli bir hoca fetva veriyor:
"Birinci Türkiye Cumhuriyeti artık son bulmuştur. Yeni Osmanlı Devleti kurulmaktadır. Yüzyılın nihayetinde medeniyeyi münevverede kurulan devletin devamı olarak, yeniden ihyasıyla asrı saadetin kokularının geldiği süreci bu ümmet başlatacaktır İnşallah."
Ortalık bu cahil cühela takımıyla dolup taşarken, bu yobazların fetvaları elden ele dolaşırken ve bunların hepsi "İslamiyet" adına yapılırken...
Diyanet Başkanı tüy dikti
Adının önünde "profesör" yazıyor, ilahiyat profesörü imiş!.. Önemli bir görevde, Diyanet İşleri Başkanı imiş!.. Ali Erbaş...
İki gün önce bir Kur’an kursu açılışına katılan Erbaş Hazretleri buyurmuşlar ki:
"Bizim Kur’an kurslarımız insanları kötülükten uzaklaştırma merkezleridir."
Erbaş Hazretleri daha sonra halkımıza "cennetin yolunu" gösteriyor:
"Bir kuş yuvası kadar mescid yapan ve bu mescidlerin yolunu açan Kur’an kurslarında bir tuğlası olana, cennette bir ev verilecek."
İşte size, cennete gitmenin yolu!..
İstediğin yalanı söyle, yolsuzluk yap, hırsızlık yap, çal çırp, başkalarının hakkını ye, sana ait olmayan paralara el koy, adaleti çiğne, başkalarına her türlü kötülüğü yap, hiç dokunmaz, bunlar mesele değil, yeter ki, Kur’an kurslarına yardım et, o zaman cennet garanti!..
Bu sözler bir "ilahiyat profesörüne" ait, adam üstelik Diyanet İşler Başkanı!..
Yalan rivayetler
İlahiyatçılar bu muhteşem "cennet yolu tarifesine" bilimsel tepkiyi elbette veriyor:
"Peygamberin bu türden sözleri yoktur. Açıklamasına meşruiyet kazandırmak için peygambere izafe edilmiş yalan rivayetleri kullanıyor. Kur’an kursunda tuğlası olana cennette ev verilecektir demek, hem dini seviye bakımından, hem akademik düzey bakımından son derece düşüktür. Diyanet İşleri Başkanı, üstelik profesör ünvanı taşıyan birine bu sığ açıklamalar yakışmıyor."
Bence yakışıyor, daha önce de, defalarca "faiz haramdır" fetvaları verdiği halde, bunu İslamiyet'in temel kurallarından biri olarak halka anlattığı halde, iş TOKİ’den ev almaya geldiği zaman, bu kişinin başında bulunduğu kurum ne söylüyor?
TOKİ ve faiz
AKP iktidarı TOKİ evlerini satmak için kampanya başlatıyor, bunun için Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan yardım istiyor. Sakatlık, daha Diyanet'ten yardım istemekle başlıyor. Diyanet açıklaması ise, kendini inkar eden tutumla, iktidara yaranma çabasına dönüşüyor.
O açıklama "İslamiyette faiz kesin olarak haramdır" diye başlıyor, eee, devamında:
"TOKİ aracılığıyla devreye sokulan uygulama sosyal konut projesidir. Bu projede, peşinat haricindeki tutar, kamu bankaları vasıtasıyla kredilendirilmekte olup, devletin amacı faiz geliri elde etmek değil, vatandaşların ev sahibi olmalarına yardımcı olmaktır, bu projeden yararlanmak caizdir."
İslamiyet'te faiz haramdır, ama TOKİ’den ev alırken, ödediğin faiz "caizdir".
Dolayısıyla, "tuğla ve cennette ev" Erbaş’ın ilk macerası değil.
İyi okuma yarışması
Yobaz takımının "kadın, karı koca, Cumhuriyet’in sona erdiğine" ilişkin fetvaları, Ali Erbaş’ın "tuğlası ve cennetteki evi" tesadüf olmayan, dinsel ideolojiyi yerleştirme çabası.
Örneğin, TRT’nin düzenlediği bir yarışma var, "güzel Kur’an okuma yarışı"!.. Her türlü yarışma bitiyor, bu başlıyor!..
"Yarışma" deyince... Bu saçmalıkları günümüzün eğitim düzeyi tamamlıyor.
Yarışma programında, "yarın nasıl doğru yazılır" sorusunu, üniversiteli genç kızımız bilemiyor, haline ağlayacağı yerde, üstelik gülerek, seyirciye danışıyor!..
Ya da yine bir başka üniversiteli genç kızımız, "1930’da Türkiye’nin başkenti neresidir" sorusunu, bilemiyor, o da yine üstelik gülerek, seyirciye danışıyor.
Bu durumda "kadına dayak atmak da caiz, faiz de caiz, kadının kocasına ismiyle seslenmesi de edepsizlik, Cumhuriyet’in sona ermesi de caiz..."
Geriye cennette ev sahibi olmak kalıyor, onu da Ali Bey Hazretleri hallediyor!..