Odasında görev yaptığı dönemler itibariyle, Türkiye’de başbakan ve bakanlık yapmış kişilerle çekilmiş fotoğraflar var. Büyükelçi olarak görev yaptığı için cumhurbaşkanları ile de fotoğrafları var. Onları sıra sıra odasına diziyor ve övünüyor:
"Ben hep büyük insanlarla çalıştım."
O oda ve bu söz AKP milletvekili, Avrupa Birliği (AB) eski Bakanı, emekli büyükelçi Volkan Bozkır’a ait.
Oysa, "büyük insanlarla" çekilmiş benzer fotoğraflar, görevdeki her büyükelçinin, emekli her büyükelçinin arşivinde yer alıyor.
Yurt dışına göreve giderken, yurt dışında gittiği ülkenin devlet başkanına güven mektubunu sunarken ya da görev sırasında diplomatik ilişkileri yürütürken, cumhurbaşkanları, başbakanlar ve dışişleri bakanları ile bir araya gelmek, onlarla aynı fotoğraf karesinde yer almak görev tanımı, hatta "olması gereken, rutin" bir olay. Fark yaratan bir olay değil.
Volkan Bozkır o fotoğrafları abartıyor.
Abartı sürüyor
Bozkır aynı abartıyı bugün başka bir konuda sürüyor. İki gün önce yapılan bir oylamada Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurul Başkanlığına "seçiliyor".
Bu "seçilme" olayının üzerinde durmak gerek. Volkan Bozkır "seçildikten sonra" Anadolu Ajansı’na demeç veriyor ve ilk cümlesi şöyle:
"Türkiye Cumhuriyeti tarihinde böyle bir olayda 178 oy almak hemen hiç görülmedi. 192 ülke arasında 178 oy almak büyük başarı."
Doğru, "böyle bir olayda" bence de hiç görülmüyor. "Hiç görülmediği" tam bir abartı, gerçeklere aykırı.
Çünkü, Başkanlık 75 yıldır hiç oylanmıyor, ilk kez oylanıyor. 74 yıldır oylamaya gidilmiyor, Başkan adayı hangi ülkeden, kim ise, ismi genel kurulda okunuyor ve ardından sadece alkışlarla "seçilmiş" oluyor.
Birleşmiş Milletler her yıl bir başkan seçiyor. Dünyada ülkeler coğrafi bölgelerine göre gruplara ayrılıyor. Bu yıl BM Başkanlık sırası Türkiye’nin yer aldığı grupta, aday da Türkiye’den çıkıyor, Volkan Bozkır.
Tartışmalı
Volkan Bozkır’ı çok eskiden tanıyorum. Başbakan Turgut Özal’ın dış politika danışmanı sonradan TRT Genel Müdürlüğü’ne atanan, Cenevre ve Brüksel’te AB Büyükelçiliği'ne getirilen Cem Duna. Volkan Bozkır o tarihte Cem Duna’nın yardımcısı.
Mesut Yılmaz Başbakan iken, AB Genel Sekreteri olmak istiyor, çok uğraşıyor, olamıyor, aynı göreve Büyükelçi Murat Sungar atanıyor.
Brüksel’de AB Büyükelçisi iken, Ankara’ya geliyor, Egemen Bağış’ın AB Bakanlığı döneminde AB Müsteşarlığı'na getiriliyor, sonra da AKP’den milletvekili seçiliyor. AB Bakanlığı'na atanıyor.
Son dönemde TBMM Dışişleri Komisyon Başkanı.
Çekirdekten Dışişleri mensubu. Ancak, 80’li, 90’lı, 2000’lerin ilk yıllarındaki Dışişleri çalışanları Volkan Bozkır’ı ne kadar benimsiyor, tartışmalı.
Başkalarının hiç mi suçu yok?
Anadolu Ajansı’na verdiği demeçte, seçilmesiyle ilgili olarak şöyle diyor:
"Bu seçimin ülkemin dünya çapında saygınlığının tezahürü olarak görüyorum."
Uzak yakın ilgisi yok!..
Tam tersine, 75 yıldır hiç bir oylamaya gidilmeden "alkışlarla seçilen" başkan, şimdi ilk kez "oylamayla" seçiliyor.
Çünkü, Türkiye’ye itiraz eden ülkeler var.
İtiraz eden ülkelerin Türkiye ile sorunları olabilir, tarihten gelen anlaşmazlıkları olabilir, yıllardır Türkiye’ye her konuda sürekli karşı çıkmış olabilir... O nedenlerle bu adaylığa itiraz etmiş olabilirler.
Ancak, şu var...
Bundan önceki 74 ülkenin adayları ortaya çıktığında, o ülkelerlerin başkalarıyla hiç mi sorunu yok?.. Hiç mi anlaşmazlıkları yok?.. Elbette var. Ama, bundan önceki 74 ayrı ülkeden gelen başkana yine de hiç bir ülke itiraz etmiyor, başkanlığı alkışlarla onaylıyor.
Eğer şimdi oylamaya gidilmiş ise, "dünya çapındaki saygınlıkla" ilgisi yok, tam tersine!..
Başkanın adını bilen var mı?
Birleşmiş Milletler’de başkanlık bir yıl sürüyor ve her yıl bir başka ülkeye, bir başka ülke gurubundan çıkacak ülkeye geçiyor.
BM Başkanı ne yapar?
Sadece protokol görevi.
74 başkan gelip geçiyor, o başkanlardan birinin bile adını bilen var mı? Yok!..
Çünkü, BM’de asıl etkin olan, yönetimi asıl elinde tutan BM Genel Sekreteri.
Dış politikayı iyi, kötü izleyen bir gazeteci olarak, size yedi, sekiz tane genel sekreter adı sayabilirim. Ama, tek bir BM Başkanı adı bilmiyorum, çünkü teknik etkinliği yok.
Volkan Bozkır’ın hem Türkiye’yi övmesi, iktidarın tepelerine bir kez daha göz kırpması ki, bunu iyi yapar, hem de "şahsım ve ülkem adına gurur duyuyorum" demesi normal.
Ancak, kendisinin ya da herhangi birinin bundan dolayı "Türkiyenin dış politikasına" övgüler düzmesi, fırsat kullanmaya çalışmaktan öteye geçmiyor. Kimse yanılmasın.
Mademki, ortada geleneksel olarak 74 yıldır asla yaşanmamış, 75 yıl sonra yapılması zorunlu hale gelmiş bir oylama var...
O zaman, Aristo’nun Büyük İskender’e verdiği unutulmaz yanıt gibi:
"Zafer veya hiç!.."