29 Haziran 2019

Bizde kaç “AYM” var...

Deniz Yücel için “hak ihlali vardır” diyen AYM, diğer meslektaşlarımızla ilgili nasıl oluyor da, tam ters karar veriyor?..

Alman basını dün haberi verirken, davul çalıyor:

“İstanbul seçimlerinden sonra Erdoğan’ın ikinci yenilgisi. Tayyip Erdoğan’ın terörist diye suçladığı...”

Almanya’da yayınlanan Die Welt gazetesinin Türkiye muhabiri, Türk kökenli Alman yurttaşı Deniz Yücel hakkında Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) gerekçeli kararı dün açıklanıyor. Gazete habere yukarıdaki cümlelerle başlıyor.

Almanların davul çalmasının nedeni olan AYM kararı özetle:

“Deniz Yücel örgüt üyeleriyle röportaj yapmış olsa bile, bu gazeteciliktir. Basın ve ifade özgürlüğüdür. Deniz Yücel’in tutuklanması onun temel hak ve özgürlüklerinin ihlalidir, kişisel hakları ihlal edilmiştir”.

Harika!..

Anayasa Mahkemesi’nin aklına “gazetecilik, basın ve ifade özgürlüğü ihlalleri” gibi kavramlar geliyor!.. Ne güzel, ne güzel!..

Ya diğer meslektaşlarımız

Aynı Anayasa Mahkemesi bundan önce yine gazetecilerle ilgili kararlar veriyor.

Cumhuriyet’ten Akın Atalay, Murat Sabuncu, Önder Çelik, ayrıca Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak hakkındaki kararlarda “hak ihlali yoktur” hükmünde varıyor, yani onlar suçlu!..

Bu hükme varan AYM üyelerinin çoğunluğu tek bir cümlelik gerekçeye sığınıyor:

“Suçlamaya konu yazı, haber ve sosyal medya mesajlarında kullanılan dil yayınlandıkları tarihte toplumda algılanışı ve insanlar üzerindeki etkisi, yazıların bağlamıyla birlikte dikkate alındığında soruşturma makamlarının başvurucunun suç işlediğine dair kuvvetli belirti bulunduğu değerlendirmesinin keyfi ve temelsiz olduğu söylenemez”.

Neymiş o “kuvvetli belirti”?..

Bu gerekçenin insanları ikna etmekten ne kadar uzak olduğunu anlamak için hukukçu olmaya gerek yok.

Ya da Osman Kavala 607 gün tutuklu kalıyor, ancak ondan sonra ilk kez yargı önüne çıkıyor, tutukluluğu hâlâ devam ediyor ve AYM Kavala ile ilgili “hak ihlali yoktur” diyor.

Fark nerede?

Deniz Yücel ile o meslektaşlarımızın “yaptıkları iş” arasında ne fark var?.. Hepsi gazeteci değil mi?.. Hepsi haberlerinde ya da yorumlarında, asla şiddete başvurmadan sadece düşüncelerini açıklamıyor mu?..

Deniz Yücel için “hak ihlali vardır” diyen AYM, bu meslektaşlarımızla ilgili nasıl oluyor da, tam ters karar veriyor?..

Nasıl oluyor?..

AYM bu farkı açıklasa, ne kadar iyi olur!..

Deniz Yücel ile ilgili iyi ki, böyle bir karar veriyor, orası ayrı.

Ama, fark nerede?..

Akın Atalay komedisi

AYM kararında Akın Atalay ile ilgili akıl almaz bir gerekçe daha var.

Cumhuriyet’e düzenlenen operasyon sırasında, Akın Atalay yurt dışında. Diğer meslektaşlarımız tutuklanıyor, Akın Atalay hakkında da tutuklama kararı veriliyor.

Bunu bile bile, Akın Atalay yurda dönüyor ve hava alanında önce gözaltı, sonra hapishaneye gönderiliyor.

Akın Atalay AYM’nin gerekçeli kararını değerlendirdiği uzun tweetlerinde şunu ekliyor:

“Tutuklanacağımı bilerek ve kamuoyuna deklere ederek yurda döndüm. Hâlâ, kaçma şüphesi demek, ayıp değil mi?”

AKP’li mahalleler

Öte yandan... Çok başka bir konu ve fakat çok güncel.

“Tek adam rejimi” zam yağdırmaya devam ediyor.

Çay, şeker derken, en acı zamlardan biri yüzde 15 oranında elektrik zammı.

Elektrik zammı, öyle bir zam ki, elektrik üretimin temel girdilerinden biri. Ne demek bu?..

Elektrik pek çok malın üretiminde kullanılıyor. Türkçesi, iğneden ipliğe, her türlü tüketim malında siz şimdi zam furyasını izleyin!..

Ardından bunun enflasyona etkisini...

Ayrıca, zamlar yağdıkça, hukuktan uzaklaştıkça...

Son zamanlarda ne oluyor biliyor musunuz?..

AKP seçmenlerinin oturdukları mahallelerde...

Gidip, o mahalleleri şöyle bir dolaşın...

Tayyip Erdoğan ekrana çıktığı anda, o mahallelerde artık TV’ler kapatılıyor!..

Çöküşünün fotoğrafı.

Canan Kaftancıoğlu

Buna rağmen, “tek adam rejimi” dört nala, bildiğini okumaya devam ediyor.

Örneğin, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu yedi yıl önce attığı söylenen tweetler nedeniyle yargılanıyor. Bilmem kaç yıl hapsi isteniyor.

Canan Kaftancıoğlu İstanbul belediye seçimlerinde olağanüstü başarı gösteriyor, CHP örgütünü müthiş harekete geçiriyor, Ekrem İmamoğlu’nun başarısında “gizli” değil, “açık kahramanlardan” biri.

Şimdi onu yargılamaya kalkmak...

İşte, hâlâ aynı kafa... Hiç ders almak yok... Sözde toplumu korkutma çabası...

Bu yurt dışına nasıl yansıyor?..

Avrupa sosyal demokratları “Canan Kaftancıoğlu yalnız değildir” diye hashtag oluşturuyor.

İnatlaşma her alanda sürüyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Colani-Türkiye: “Maslahata destek!”

Colani, bir röportajında “Türkiye ve Suriye’nin arasında geçmişten gelen tarihi ve coğrafi bir bağlılık var. Bunu çok iyi idrak ettik. İki halkın maslahatına destek vermek istiyoruz” diyor. Burada kullandığı “maslahat” sözcüğü İslami bir kavram. Türkiye ile kurmak istediği ilişki diplomatik olmaktan çok İslami temelli bir ilişki mi?

Zafer çığlıkları gölgesinde parçalanma: Nüfus bilgileri sıfırlandı

İsrail Suriye halkının nüfus, pasaport ve istihbarat kayıtlarının yer aldığı binaları bombalıyor, o kayıtları yok ediyor. Böylelikle kim kimdir, nerede yaşıyor, aidiyeti ne, bunları sıfırlıyor. Bombalayacak başka yer mi yok?

İngiliz + Amerikan planı: Suriye şimdilik Colani’ye emanet

Erdoğan onca kavgadan sonra, nasıl ki Mısır lideri Sisi ile anlaştı, Yunanistan ile anlaştı, AB ile anlaşmaya çalışıyor, diktatör Esad ile de anlaşmak için yollara düştü. Bütün olanların toplamında: İsrail ile yeniden el sıkışırsa... Artık yeni bir “İleri Üçlü” görmeye hazırlanın!.. Türkiye - Amerika - İsrail.

"
"