13 Haziran 2017

“Beraber yürürken bu yollarda” neler oluyor, neler

Meclis’teki gündem dışı konuşmalar” gerçekte Türkiye’nin manzarasını çiziyor

Kimsenin ilgi duymadığı, medyada yüzde 99.9999 hiç bir biçimde yer almayan “Meclis’teki gündem dışı konuşmalar” gerçekte Türkiye’nin manzarasını çiziyor.

O manzara aynı zamanda bize “AKP’nin Türkiye’yi nasıl yönettiğini” gösteriyor. Rastgele bir Meclis tutanağına bakıyorum, en son olması nedeniyle, 8 Haziran 2017 tarihli tutanak ibret verici manzaralar içeriyor. Bazı örnekleri aktarıyorum.

“Avrupa Birliği Türkiye’ye yapılan mali yardımın nasıl harcandığını denetleme kararı aldı. AB 2007 yılından bu yana Türkiye’ye 2.19 milyar Avro mali kaynak aktardı. Denetleme kararıyla AB Türkiye’ye olan güvensizliğini ortaya koydu.

AB Bakanı’na sesleniyorum: Sayın Bakan, AB’den gelen 2.19 milyar Avro nerelere harcanmıştır”. (Selina Doğan, TBMM Tutanak, 8 Haziran 2017, s.4).

Konu şimdi polislere verilen söz ile ilgili.

“Siyasi iktidar son üç seçimde polislere ek göstergelerin 3600’e çıkarılacağına ilişkin söz vermişti. Ama, verdiği bu sözü tutmadı, aynı evsaftaki askerin göstergesini 3600 yaptı, polislerin ek göstergesini 3600 yapmadı”. (Mahmut Tanal, aynı tutanak, s.6).

 

Yol, yordam

 

Biraz köprü ve yol çalışmaları. Genel olarak çok fazla kişiyi ilgilendirmeyebilir, ama o bölgede yaşayanlar için hayati sorun.

“Kocaeli Çayırova-Bayramoğlu sapağında aylardır devam eden yol çalışması halen bitmemiştir. Gündüzleri nüfusu bir milyonu aşan Gebze’de yolun bitmemesi nedeniyle vatandaşlarımız saatlerce trafik çilesi çekmektedir”. (Tahsin Tarhan, aynı tutanak, s.6).

Yollar, köprüler, biri bitiyor, biri başlıyor, Türkiye sanki büyük bir “şantiye”, öyle diyorlar. Şantiyenin diğer yüzü de var. Diğer yüzünde “ihale” hikâyesi var:

“Ayvacık - Taşova - Erbaa yolu on yıl önce ihale edilmiş, biraz toprak çalışması yapılmış, onun ötesinde hiç bir iş yapılmamş. O ihale on yıl önce Karayolları Bölge Müdürlüğünden emekli olmuş bir bölge müdürünün oğluna verilmiş. İhale nasıl olmuştur, bilgim yok. Ancak, ihaleyi alan müteahhit taşeronlara yeteri kadar ödeme yapmadığı için bugüne kadar oraya gelen hiç bir taşeron çalışmamış. Bizzat kendim gidip, gördüm.

Yine Havza - Vezirköprü arası önemli bir yoldur. Çok riskli, kayma riski var ve çok yoğun olmasına ve “yapılacak” diye söz verilmesine rağmen, otuz yıl önceki haliyle duruyor”. (Erhan Usta, aynı tutanak, s.10).

 

Çocuklar ve çocuklar

 

Sırada çocuklar var. Birlikte poz vermek iyi de, onların sorunlarıyla uğraşmak nerede?

Bu konuda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı en çok eleştiriye hedef olanların başında geliyor. Meclisin toplandığı günlerde bu bakanlıkla ilgili eleştiriler, yazılı ve sözlü sorular eksik değil. Bir örneği şöyle:

“TÜİK’in verilerine göre, 2009 ile 2013 arasında çocukların uyuşturucu madde bağımlılığı yüzde 657.7 oranında artmış.

On bir yaş altı çocuklar bunlar.

Aile Bakanlığı çalışmıyor, ayrıca uyuşturucuyla mücadele etmiyor”. (Özcan Purçu, aynı tutanak, s.2).

Feci bir gerçek.

 

Damad-ı şehriyari

 

“Damatların” FETÖ’den gözaltına alınıp, üç gün sonra serbest bırakılmasına gösterilen tepkiler Meclis genel kurulunda da dile getiriliyor.

“Damad-ı Şehriyari” meselesi, yani “hanedana mensup damat” vaziyeti varsa, suçun ne olursa olsun, yırtıyorsun.

Hatta, “FETÖ’cülükten” içeri alsınlar, madem ki, “damad-ı şehriyari” vaziyeti var, o zaman hiç dert etme, üç günde çıkarsın. Örnek mi, işte Bülent Arınç’ın damadı, Kadir Topbaş’ın damadı. Buna karşılık:

“15 Temmuz darbe girişiminin en büyük mağdurlarından birileri de, Harp Okulu öğrencilerinin er ve erbaşları. Onların bir bölümü hala tutuklu. Onlar ve aileleri perişan. Öğrenciye talimat vereni değil, öğrenciyi hapse atıyorsunuz. İstediğinizin iddianamesini bir kaç günde hazırlayıp, serbest bırakıyorsunuz da, bu gençler on bir aydır neden tutuklu?

Sadece bu değil, geçtiğimiz ay Atatürk’e hakaret suçlamasındaki iddianame hızından da söz ediyorum”. (İbrahim Özdiş, aynı tutanak, s.6).

 

Ah ekonomi

 

Biraz ekonomiye gelirsek, orada da söylenecek söz var:

“Türkiye Odalar ve Boralar Birliği verileri ülke ekonomisinin durumunu gözler önüne sermektedir. 2017 Nisan ayında, geçen yılın aynı dönemine göre, kapanan şirketler yüzde 18.64 oranında artmıştır. Buna paralel olarak işsizlik de, artmaktadır”. (Zülfikar İnönü Tümer, aynı tutanak, s,7).

Bu ekonominin neresinde istikrar var?

 

Ya kadın cinayetleri

 

İşte, bir başka facia.

“2016 yılının ilk beş ayında kadın cinayetleri 137 iken, bu yılın ilk beş ayında 173 kadın öldürülmüştür. Siyasal artışın yanında, işleyiş biçimi, daha vahşi cinayetle, işkence ve çocuklarının gözleri önünde veya çocuklarıyla birlikte öldürmeler artmıştır. Basına baskı yaparak, bunları kapatmaya çalışmak çare değildir”. (Sibel Özdemir, aynı tutanak, s.8).

Her gün farklı bir yönünü yaşadığımız şiddet toplumundan bir kesit.

 

“Çevreciyiz evvel Allah”

 

Her fırsatta “çevre dostu” propagandası, ancak gerçek başka. İşte örnek:

“Dört tarafımızı saran taş ocakları, sayısı her gün artan termik santrallarla zehirlenirken, kaderine terk edilen, kanal görünümünden kurtulamayan Asi Nehri’mizle, yok edilen ağaçlarımızla tarihin en büyük katliamı yapılmaktadır.

İnsan sağlığını olumsuz etkileyen partikül madde değerlerine baktığımızda, AB’de geçerli limit değer günlük maksimum 50 mikrogram iken, İskenderun’da 130 mikrograma ulaşmaktadır”. (Birol Ertem, aynı tutanak, s.9).

Çevre ile bir başka örnek hiç unutulmayacak türde. KHK orada da iş başında:

“Amasya - Tokat arasında Yeşilırmak yatağında, Keçili HES diye anılan bir HES var. Samsun Bölge İdare Mahkemesi itirazı kabul olmamak üzere bu santralın yapımını durdurdu.

Hangi el uzandı bilmiyorum, son yayınlanan KHK ile mahkeme kararı yok sayılarak, o HES’e izin verildi. HES’i yapan firma Yeşilırmak yatağında on dönüm arazi satın aldı, ekili araziye şimdi hafriyatı yığıyor”. (Kadim Durmaz, aynı tutanak, s.10). 

Daha çok hazin sahneler var. Hepsi de, ayrı ayrı “nasıl yönetildiğimizin” aynası.

Yazarın Diğer Yazıları

Colani-Türkiye: “Maslahata destek!”

Colani, bir röportajında “Türkiye ve Suriye’nin arasında geçmişten gelen tarihi ve coğrafi bir bağlılık var. Bunu çok iyi idrak ettik. İki halkın maslahatına destek vermek istiyoruz” diyor. Burada kullandığı “maslahat” sözcüğü İslami bir kavram. Türkiye ile kurmak istediği ilişki diplomatik olmaktan çok İslami temelli bir ilişki mi?

Zafer çığlıkları gölgesinde parçalanma: Nüfus bilgileri sıfırlandı

İsrail Suriye halkının nüfus, pasaport ve istihbarat kayıtlarının yer aldığı binaları bombalıyor, o kayıtları yok ediyor. Böylelikle kim kimdir, nerede yaşıyor, aidiyeti ne, bunları sıfırlıyor. Bombalayacak başka yer mi yok?

İngiliz + Amerikan planı: Suriye şimdilik Colani’ye emanet

Erdoğan onca kavgadan sonra, nasıl ki Mısır lideri Sisi ile anlaştı, Yunanistan ile anlaştı, AB ile anlaşmaya çalışıyor, diktatör Esad ile de anlaşmak için yollara düştü. Bütün olanların toplamında: İsrail ile yeniden el sıkışırsa... Artık yeni bir “İleri Üçlü” görmeye hazırlanın!.. Türkiye - Amerika - İsrail.

"
"