08 Kasım 2024

“Bankacılığın En Uzun Yılı”: Erdem ve liyakat dolu “eski Türkiye”

“Altınok, Hazine Genel Sekreteri olarak bir genelge hazırlıyor, genelgeyi bütün kamu kurumlarına gönderiyor, ‘yılbaşı ve bayramlarda hediye kabul edilmeyecek’ talimatı içeren bir genelge”

“Bankamızın size küçük bir yılbaşı hediyesi.”

Neydi o hediye?..

İpek bir halı.

Türkiye’de mali yasaları en iyi bilenlerin başında gelenlerden, hatta kendisine “ayaklı mevzuat” adı verilen, mali konularda iktidarların gözdesi bir uzman var:

Tevfik Altınok.

2000 yılı Kasım ayında Türkiye’de bazı bankalar batıyor, mali sektöre dinamit atılmış gibi, ekonomi baş aşağıya gidiyor, tarihimizin en büyük krizlerinden biri.

Önce 10 banka batıyor, derken batan banka sayısı 17’ye çıkıyor. 17 bankaya devletin el koyması kararlaştırılıyor. Ama, nasıl el konulacak, o bankalar sonra ne olacak, o bankalarda parası olan yurttaşlar, bankaların yaptığı işlemler ne olacak?..

Çok çetrefil bir iş. Böylesine büyük ve karmaşık mali krizi yönetmek ve çözüm bulmak için dönemin DSP - ANAP - MHP koalisyonu hiç tereddütsüz Tevfik Altınok’a görev veriyor.

Tevfik Altınok

Ender bir kariyer

Maliye müfettişliğinden gelen Altınok mesleğinde hızla yükselirken, Hazine’ye geçiyor. Orada da yükseliyor, bir ara Washington mali temsilciliğine atanıyor, oradan Hazine Genel Sekreteri olarak dönüyor.

Altınok deneyimli.

1982’de Türkiye’de mali piyasalar yine allak bullak. Her köşe başında bir bankerin türediği o dönemde, hesapsız yüksek faiz veren bankerlerin en büyüğü Kastelli batıyor ve yurt dışına kaçıyor. İnsanlar paralarını kurtarmak amacıyla bankerlere hücum ediyor.

Sorunu mali yasalar çerçevesinde Tevfik Altınok çözüyor. Kimse zarara uğramıyor.

2000 yılı Kasım ayında bankalar arka araya devrilirken, siyasi iktidar banker deneyiminden bildiği Tevfik Altınok’u göreve çağırıyor.

Ama, o artık devlette değil, özel kesimin önde gelen büyüklerinden Koç Holding’de, holdingin mali işlerini yürütüyor.

Meslekte aldığı eğitime göre, “devlet göreve çağırırsa, gidilir”, o da gidiyor ama, ne gidiş, maceralarla dolu!..

Anılar tarih kitabı gibi

Orada geçen bir yılın öyküsünü Tevfik Altınok şimdi yazdığı kitapta anlatıyor.

“Bankacılığın En Uzun Yılı, Batan Bankaların Kısa Hikayesi” başlığını taşıyan kitap geçen hafta yayınlanıyor. Kitabı bir nefeste okuyorum.

Birlikte çalıştığı arkadaşlarını, batan bankaların sahip ve yöneticileriyle yaşadıklarını, mali sisteme yara vermeden bankaların nasıl kurtarıldığını anlattığı kitabı öyle yazmış ki, o konuyu aşan pek çok olayı öğreniyorsunuz. Anılar aynı zamanda bir dönemin tarihi.

Kitap bugün çoktan unutulmuş bir gerçeği sergiliyor.

Şimdiki iktidarın “eski Türkiye” diye küçümsediği yıllarda “bugün adı bile geçmeyen bürokratik ahlakı, devlette liyakati ve devletin işleyişini” anlatan kitap, bir de bu açıdan değerli.

Hediye ve genelge

Batan bankalar arasında İktisat Bankası da var. Tevfik Altınok o bankadan da sorumlu.

İşte, o sırada İktisat Bankası sahibi Erol Aksoy Tevfik Altınok’a yılbaşı hediyesi olarak ipek halı gönderiyor.

Tevfik Altınok ne yapıyor?..

“O bankanın işlemlerinden sorumlu iken, oradan gelen hediyeyi kabul edemem” diyor ve halıyı geri gönderiyor.

Devletin herhangi bir kurumunda, herhangi bir makamında, hele de Maliye Bakanlığı ve Hazine’de görev yapanlara hediye gönderen çok.

Ne yapmak gerek?..

“Altınok Hazine Genel Sekreteri olarak bir genelge hazırlıyor, genelgeyi bütün kamu kurumlarına gönderiyor, ‘yılbaşı ve bayramlarda hediye kabul edilmeyecek’ talimatı içeren bir genelge.” (Adı geçen kitap, s.257.)

Öyle görmüş, öyle yetişmiş, o ahlakı edinmiş, geçmişte de benzer durumlarda, devletle işi olan kişilerin ona gönderdikleri hediyeleri geri çevirdiği gibi.

İkinci ahlak dersi

Bugün kimsenin aklına bile gelmeyen, çoktan unutulan başka bir ahlaki tavır daha var.

Hazine Genel Sekreteri iken Koç Holding’e geçiyor. Koç Holding’den ayrılıp, yeniden Hazine Genel Sekreterliği’ne döndüğünde...

“Koç Holding’in Hazine ile ilgili işleriyle bağlantılı hiçbir toplantıya katılmıyor!..” (A.g.k., s. 191.)

Son yirmi yıldır gördüklerimize, duyduklarımıza ne kadar yabancı!..

Mahkemeler beş yıl sürdü

Bir yıl süren çalışmalar sonunda 17 banka kazasız belasız devlete teslim ediliyor, başarıyı sevinçle kutlarken...

İnanmayacaksınız!..

“Devleti zarara sokmak, emniyeti suistimal, dolandırıcılık” suçlarından 2004 yılında AKP iktidarı Altınok ve arkadaşları hakkında davalar açıyor.

Mahkemeler beş yıl sürüyor, elbette aklanıyorlar.

Daha ne ayrıntılar!..

Çok yönlü büyük bir mali krizin nasıl yönetildiğini öğrenmek ve fakat bugünü anlamak için dünü en iyi anlatan kitaplardan biri.

Derslerle dolu!..

Yalçın Doğan kimdir?

Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi'ni, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi.

Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet'te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı.

1989'da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet'te önce Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003'te Hürriyet Gazetesi'nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24'te köşe yazarlığına devam ediyor.

Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in çeşitli ödülleri yanında, 2014'te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV'nin 'Kırılmayan Kalemler' ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı.

Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almancadan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Demokrasiye darbe: Amerika’da “tek adam” rejimi

Amerika artık demokrasiye gölge düşebilecek, otoriter, tek adam tehlikesi eşiğinde bir ülke. Bu dünya için de tehlikeli bir serüvenin başlangıcı

“Kürt kardeşini” törenle kucakladı, bir hafta sonra hiçe saydı

Enflasyon oranları açıklandığı gün DEM’li belediye başkanlarını görevden alıyor. “Kürt kardeşlerinin iradesini”, fırsat buldukça dile getirdiği, artık çoktan unuttuğu “milli iradeyi” kenara atmayı uygun görüyor

Anayasa, milli irade, hukuk artık hepsi “Gonzales!”

Ajanlık suçlamasının ucu açık, buna paralel, o yasanın bugünlerde getirilmesinin başka bir anlamı var: “Muhalif sesleri daha çok kesmek, toplumu daha çok baskı altına almak, daha çok korkutmaya çalışmak, daha da otoriterleşmek”

"
"