Sanki yeni, sanki farklı, sanki sürpriz bir şey söyleyecekmiş gibi, tüm haber kanalları dün MHP lideri Devlet Bahçeli’nin basın toplantısını canlı yayınlıyor.
Oysa eski tas, eski hamam. Tek bir farklı söz çıkmıyor ağzından Bahçeli’nin. Bla, bla, bla...
Cumhurbaşkanlığı seçiminde elbette Tayyip Erdoğan’a destek veriyor. Nesi yeni?
Tıpkı, bir AKP’li gibi ve hatta ondan da ileri, her zamanki gibi, AKP ağzıyla konuşarak, Abdullah Gül’e nasihat ediyor.
Tıpkı, bir AKP’li gibi ve hatta ondan da ileri, her zamanki gibi, AKP ağzıyla konuşarak, Meral Akşener’e çatıyor, aslında Akşener’den korkusunu dolaylı yoldan dile getiriyor.
Kafası baraj sorunu ile dolu, çünkü MHP’nin barajı geçemeyeceğini biliyor.
Yeni hiç bir laf yok, olamaz da zaten, buna rağmen, MHP sırtını AKP’ye dayamış ya, o nedenle TV haber kanalları onun basın toplantısını baştan sona canlı yayınlıyor.
Yazık o kanalların boşa harcadığı saatlerine. Bir de, üstüne yorumlar patlatılmaz mı, baştan sona komedi.
Oysa yarından sonra
Oysa, Türkiye yarından sonra nefesini tutmuş, gözünü, kulağını Anayasa Mahkemesine (AYM) çevirmiş durumda.
AYM 11 Ocak günü tutuklu gazeteciler Turhan Günay, Mehmet Altan ve Şahin Alpay’ın başvurularını inceleyerek, bir karara varacak.
Bir süre önce AYM Başkanı bu başvurularla ilgili olarak, “pilot kararlar vereceğiz” diyor, yani AYM’nin yarından sonra vereceği kararlar “diğer tutuklu gazeteciler için de geçerli” olabilecek.
AİHM içtüzük değiştirdi
Cumhuriyet’te tutuklu on meslektaşımız 26 Aralık 2016 günü AYM’ye başvuruyor, “hak ihlaline uğradıkları” gerekçesiyle.
26 Aralık 2016... AYM’den olumlu ya da olumsuz, aylarca hiç ses çıkmıyor.
Ses çıkmayınca, meslektaşlarımız, arkadaşlarımız 2 Mart 2017’de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) başvuruyor.
Ancak, şöyle bir sorunla karşılaşıyor AİHM.
AİHM’e başvurmak için iç hukuk yollarının tüketilmesi gerek. Oysa, AYM dosyaya bakmadığından dolayı, iç hukuk yolları tüketilmiş değil, bu durumda AİHM’nin bu başvurulara bakması mümkün değil.
Çareyi yine de AİHM buluyor, dosyalara bakmak amacıyla müthiş bir adım atıyor:
İçtüzüğünü değiştiriyor. Bazı özel durumlarda iç hukuk yolları tüketilmemiş olsa bile, yine de davaya bakabileceği yolunda içtüzük değişikliğine gidiyor.
AİHM davayı bakacağı kesinleşince, bir kaç kez ertelemesine rağmen, AKP Hükümeti ister istemez AİHM’e savunma göndermek zorunda kalıyor.
“Türkiye’de OHAL var, olağanüstü koşullarda özgürlükler kısıtlanabilir” türünden yuvarlak ve çaresiz bir savunma.
AİHM’in içtüzük değişikliği ise, evrensel hukuk açısından tarihi bir adım.
Şimdi AİHM’den her zaman bir karar çıkabilir.
Gelelim yeniden AYM’ye
Onca başvuruya rağmen, AYM yarından sonra, Cumhuriyet’ten neden sadece Turhan Günay’ın, Şahin Alpay’ın ve Mehmet Altan’ın dosyalarını ele alıyor?
Çünkü, efendim “Turhan Günay yönetici değil” miş!..
Yönetici ya da değil, ne fark ediyor, tutuklu gazetecilerin hepsi hak ihlaline uğramış değil mi?
Evet, uğramış.
O halde?
Belki de, bu nedenle AYM Başkanı “pilot karar vereceğiz” diyor. Yani, kararı tüm tutuklu gazetecileri ilgilendirebilecek.
AYM’nin dosyaya bakacağı kesinleşince, Adalet Bakanlığı ister istemez AYM’ye savunma gönderiyor. Savunmanın içeriği, yine aynı nakarat.
Bakanlığın savunması Cumhuriyet’e dört gün önce ulaşıyor.
İktidardan korkmadan
AYM kararını dosya üzerinden verecek, yani avukatlar katılmıyor, duruşmalı değil.
Nasıl bir karar verecek?
Çok net, çok açık.
AYM bir demokrasi, bir hukuk sınavı verecek.
Hukukun “h’sinin” yerlerde süründüğü bir dönemde, AYM hukuk sınavına giriyor.
Hukukun iktidarında emrinde olduğu bir kez daha mı ortaya çıkacak yoksa, her şeye rağmen, hala ayakta kalan hukuk kurumları, hukuk adamları var mı, dedirtecek?
İktidardan korkmadan, vicdanlarının sesini dinleyerek, yeniden hukuk yolunun açılmasına ön ayak olabilecek bir sınav onları bekliyor.
Sadece hak ihlaline uğramış meslektaşlarımız değil, Türkiye’yi düşünen herkesi ilgilendiren bir gün olacak 11 Ocak.