14 Kasım 2024

“An itibarıyla” geri çekildi: Uçuk kaçık etki ajanlığı

Dezenformasyon Yasası, Sıkıyönetim ve Savaş Yönetmelikleri, Ceza Yasasında değişiklikler, avukatlara getirilen ek yükümlülükler, şirketlere kayyım atanması, belediyelere kayyım atanması, Anayasa Mahkemesi kararlarını hiçe saymak derken... “Devletin güvenliği, iç ve dış yararları” başlığı altında otoriter düzeni kurmaya girişiyorlar

Bir akademisyen yurt dışında doktora yapıyor, herhangi bir ülkeden aldığı bursla tez yazıyor. Tezin konusu Türkiye’de tarım politikaları. Bilimsel tezinde “yanlış tarım politikaları nedeniyle, Türkiye’de gıda fiyatları artmıştır” sonucuna varıyor.

İşte o akademisyen “etki ajanlığı” yapıyor:

“Tezinde yanlış tarım politikaları diyerek,

devletin güvenliği ve iç siyasal yararları aleyhine faaliyet göstermekten,

Tezini yurt dışından aldığı bursla yazmış olması nedeniyle de,

devletin dış siyasal yararları aleyhine davranmaktan, casusluk suçuyla hapse atılabilir.”

Bu örnek Antalya Milletvekili Anayasa Profesörü Serap Yazıcı Özbudun’a ait. Özbudun 22 Ekim günü TBMM Adalet Komisyonunda “etki ajanlığı” görüşülürken dile getirdiği itirazında “tasarıdaki ifadeler yargıya geniş takdir yetkisi sunan, muğlak kavramlardır” dedikten sonra:

“Bu düzenleme,

-İfade hürriyetini,

-Basın hürriyetini,

-Bilim ve sanat hürriyetini,

-Toplantı ve gösteri hürriyetini keyfi olarak sınırlamakta, Anayasa’nın 26, 27, 34. maddelerine aykırılık içermektedir. Bunun sonucunda toplumsal muhalefet üzerinde baskılarla birlikte otoriterleşme eğilimi artacaktır.”

Kanal İstanbul Projesi

Ya da başka bir örnek.

“Kanal İstanbul Projesi’ne karşıyım” diyorsunuz, eyvah!..

Adalet Komisyonunda Kars milletvekili İnan Akgün Alp bu örneği verdikten sonra devam ediyor:

“Kanal İstanbul altyapı projesidir, gerekçeye göre, devletin iç yararı vardır. Sen devletin iç yararına karşı çıktın, sen etki ajanısın.

Ayrıca, kanalın yapılmamasında birçok devletin stratejik yararı vardır, yabancıların çıkarını savundun, sen casussun.” (22 Ekim 2024, TBMM Adalet Komisyonu Tutanağı, s.33.)

Bu gibi gerçek örneklerin sonu yok.

Toplumsal gösteriler

İnan Akgün Alp’in verdiği bir başka örnek var.

“Gezi Parkı davasının iddianamesinde Gezi olayları kalkışma olarak, olaylara katılanlar da etki ajanı olarak değerlendirilmektedir. Şimdi bu değişiklikle, yarın toplumsal bir olaya katılanlar hakkında etki ajanlığı suçundan işlem yapılabilecek.” (Aynı tutanak, s.34).

Bunun gibi, akla hayale gelmeyecek konuşmalar, yazılar, yorumlar, gösteriler tanımı muğlak ve çok geniş nitelikteki madde kapsamında etki ajanlığı yaftasıyla suç sayılacak.

Yani, doğru hapishaneye!..

Bütün amaç, toplumsal muhalefeti susturmak, bastırmak!..

Efkan Ala ve sessizlik

Etki Ajanlığı tasarısı Meclis’e doğrudan gelmiyor. “Noterlikle ilgili” düzenleme içeren bir “Torba Yasa” kapsamında geliyor. Prof. Özbudun vurguluyor, “Torba Yasa Anayasa’ya aykırı.”

1 Ekim’de Meclis’in açılış resepsiyonunda AKP Genel Başkan Vekili Efkan Ala, yani AKP’deki İki Numaralı yetkili gazetecilere şunu söylüyor:

“Etki Ajanlığı konusunun sakıncalar içerdiğini gördük, onun için geri çektik.”

Efkan Ala AKP’de en aklı başında siyasetçilerden biri. Batman ve Diyarbakır Valiliği, Başbakanlık Müsteşarlığı, İçişleri Bakanlığı’nda bulunmuş, sözünün ağırlığı olan biri. AKP hiyerarşisi içinde Tayyip Erdoğan’dan sonra geliyor.

Etki Ajanlığı dün yeniden geri çekiliyor. Efkan Ala’nın payı var mı, bilinmez.

Zaten Adalet Komisyonu’nda yer alan AKP’liler de, tasarıyı savunamıyorlar, sade suya tirit laflar, sessizlikle geçiştirme denemeleri.

“An itibariyle”

CHP Grup Başkan Vekili Murat Emir’in dün duyuruyor:

“Etki Ajanlığı’nı an itibariyle geri çektiler.”

AKP ikinci kez geri çekiyor. Her gün bir felaketin yaşandığı, ekonominin çakıldığı, dış politika çıkmazında bir yönetimin halkı sindirmek için bir fırsatını bulup, her yolu deneyeceğine kuşku yok.

Buraya adım adım geliyoruz.

Dezenformasyon Yasası, Sıkıyönetim ve Savaş Yönetmelikleri, Ceza Yasasında değişiklikler, avukatlara getirilen ek yükümlülükler, şirketlere kayyım atanması, belediyelere kayyım atanması, Anayasa Mahkemesi kararlarını hiçe saymak derken...

“Devletin güvenliği, iç ve dış yararları” başlığı altında otoriter düzeni kurmaya girişiyorlar.

“An itibariyle geri çekmenin” kalıcı bir geri çekme mi yoksa geçici bir manevra mı olduğu kısa sürede anlaşılır.

Yalçın Doğan kimdir?

Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi'ni, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi.

Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet'te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı.

1989'da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet'te önce Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003'te Hürriyet Gazetesi'nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24'te köşe yazarlığına devam ediyor.

Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in çeşitli ödülleri yanında, 2014'te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV'nin 'Kırılmayan Kalemler' ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı.

Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almancadan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Ordudan atılmalara şerh düşen bunlar değil miydi?

Şimdiye kadar komünistlikten, Kürtçülükten, irticadan dolayı ihraç edilenlere ilk kez Atatürkçüler ekleniyor. Bu da otoriter rejimin niteliğinde yeni bir aşama

Gezi ile “Ahmak” davalarına AYM yol gösterdi

Yılmaz Tunç ikide bir “burası hukuk devletidir” diyor, al hadi kanıtla!..

Binlerce hukukçuya çağrı: Bunun adını siz koyun!..

Anayasa’ya aykırı olduğunu bilerek, yasa teklifi hazırlıyorlar. Çünkü, Anayasa ve Anayasa’ya aykırılık artık bir şey ifade etmiyor. Hukuk başta, bütün idari ve siyasi kavramların içi boşalıyor

"
"