“-Maaşlar ödenmeyecek miş...
-Bankalardaki paralara el konulacak mış...
-Devlet dış borçları ödemeyecek miş...”
Bunlar halkın ağzında dolaşan “panik” sözleri.
Hiç biri doğru değil.
Ancak, halk arasında bu sözler dolaşıyorsa, iktidarın bu söylentiyi ciddeye alarak, gerekli açıklamayı yapması “zorunludan da öte”, kaçınılmaz.
Var mı bir açıklama, yok.
Pardon, var.
Yeni enflasyon oranının açıklanmasından sonra ekonomiden sorumlu Bakan Berat Albayrak’ın demeci var.
Piyasa yine satın almadı
Ancak, o sözler halk arasında dolaşan söylentiyle bağlantılı değil. Enflasyon bağlamında sözler.
Bir kez daha test ediliyor ve bir kez daha netleşiyor:
“Ekonomiden sorumlu Bakan Berat Albayrak’ın açıklamalarını piyasa hiç bir biçimde satın almıyor”.
Ekonomideki bu klasik deyimin Türkçesi, “piyasa Albayrak’ın açıklamalarını iplemiyor”, dikkate almıyor.
Dikkate almış olsa, örneğin dolar hafif de olsa, aşağıya inebilir. Ya da piyasa en genel anlamda kendine yeni bir denge arar ve bulur. Fiyatlar genel seviyesi aşağıya doğru kıpırdar.
Ama yok, tersine dün bu satırların yazıldığı öğleden sonraki saatlerde dolar 6.68 TL dolayında. Fiyatlar ise, bildiğiniz gibi.
İstifa mı, şaka gibi
Aslında, normal işleyen demokratik bir yönetimde, ekonomiden sorumlu bir bakanın açıklamalarına piyasa bu ölçüde duyarsız kalıyorsa, o bakana düşen tek bir görev var:
“İstifa etmek”.
Şimdi sesinizi duyar gibiyim, “sen nerede yaşıyorsun?”
İşte, insan ara sıra klasik düşünceyi, olağan düşünceyi, normal demokratik işleyen bir sistemi dikkate alınca, aklı böyle olmayacak şeylere takılıyor.
İstifa mı?.. Şaka gibi.
Aylardır yok
Enflasyon tüketici fiyatlarıyla yüzde 18’e göz kırpıyor, hele de üretici fiyatlarıyla yüzde 33’ü aşıyor. Albayrak hala “gerekli önlem alınacak” demekle meşgul.
Hani, nerede?.. Hangi önlem?..
İnsanları rahatlatacak, insanlara ve piyasaya güven verecek, piyasayı dengeleyecek hangi adım var?..
Aylardır yok, aylardır.
Albayrak “sıkı para politikasına devam edilecek” diyor.
Doğru değil.
Albayrak tek bir ama, tek bir örnek göstersin:
İktidarın savurganlığı önlediğine ilişkin tek bir örnek.
“Biz hükümet olarak şu harcamadan vazgeçtik, şu harcamayı azalttık” desin, tek bir örnek göstersin. Temsil giderlerinde, kiralarda, makam araçlarında...
Kamu harcamaları, yani devletin harcamaları öyle yüksek ki, bütçe açığı artıyor, enflasyonu körüklüyor, sosyal adaleti de bir kez daha yaralıyor.
Asıl tehlike: Yüzde 32.13
Bu arada güme giden ve aslında altının tekrar tekrar çizilmesi gereken bir olgu var.
Üretici fiyat endeksi.
Halka ilk anda doğrudan yansıyan fiyatlar “tüketici fiyat endeksi”, o yüzde 18’e dayanıyor.
Asıl tehlike başka yerde, gelecekteki tehlike başka:
Üretici fiyat endeksinde. O şu anda yıllık yüzde 32.13 artış gösteriyor, aylık artış yüzde 6.60 gibi çok yüksek bir oran.
Bu yüksek oran gelecek ayların, orta vadedeki enflasyonun işareti. Şu anda halka yansımıyor ancak, yansıyacak.
Üretici fiyat endeksi tüketici fiyatlarının tohumu gibi. Tüketici fiyatlarına yol açan endeks. Ne yazık ki, şu anda pek dikkate alınmıyor ya da öyle gösteriliyor.
Hatta, bazı “yandaşlar” ağzına almaktan bile kaçınıyor. Saklamak, sanki çözüm. Ama, saklamak AKP’nin ana özelliklerinden biri, olduğundan farklı göstermek, saklamak, v.s.
2001’e baksınlar
Aslında, çözüm öyle gökyüzünde bir yerlerde saklı filan değil. Öyle karmaşık da değil.
2001 krizinde neler yapılmış, onlara bakmak yetiyor.
IMF’ye gitmeye gerek yok. Zaten IMF’ye her fırsatta giydiren bir yönetimin şimdi IMF’ye gitmesi tam çuvallama olur.
2001 krizinde getirilen çözüm ki, gerçekte IMF imzalı, o zamanki ekonomiden sorumlu Bakan Kemal Derviş eliyle geliyor.
AKP 2002’de iktidara gelince, 2011 seçimlerine kadar o ekonomik paketi dikkatlice uyguluyor.
Sonra işler tavsıyor, yatırımlar düşüyor, olağanüstü harcamalar biniyor, dış borç hızla yükseliyor. Gelir olarak ÖTV’ye yüklenen bir sisteme gidiliyor, yani doğrudan halka bindirilen vergilere. Özelleştirmelerden elde edilen gelir de, cabası.
İki ay az zaman değil
Bugün 2001 krizini çoktan geride bırakan bir durum var.
Albayrak görevi işinin ehline teslim etse iyi olacak.
Albayrak bu görevi üstleneli iki ay oluyor. İki ay az zaman değil. Ve bu iki ay içinde kriz azalmıyor, tersine her geçen gün kendini daha çok hissettiriyor.
Bırakır mı?.. Bırakmaz, zaten “kayınpederi” de böyle bir adım atmaz.
O zaman, derinleşen bir krize doğru, hep birlikte...