10 Şubat 2018

72 yetmez, asıl 73. koşul: Demokrasi

Hem adamların söylediklerini “yok hükmünde” say, hem “vizeyi kaldırın” diye başvuruda bulun...

Sürekli hayal dünyasında yaşayan, her sözü büyük abartı içeren, söylediklerinin çoğu askıda kalan eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun palavralarından biri de, hatırlıyorsunuz, Avrupa ülkelerine “vizesiz seyahat” ile ilgili.

Hatırlıyorsunuz, Davutoğlu’na göre, “vizesiz seyahat eli kulağında”, hani bir kaç ay içinde. Bu sözün üzerinden iki yıla yakın zaman geçmiş bulunuyor. Hikaye.

Vizesiz seyahat ve Türkiye ile AB arasında görüşmelerin yeniden sürdürülmesi için AB Türkiye’ye vaktiyle yerine getirilmesi gereken 72 koşul ileri sürüyor. AB’den sorumlu Bakan Ömer Çelik şimdi bu 72 koşulun yerine getirildiğini, vizenin kaldırılması amacıyla Türkiye’nin girişimde bulunacağını açıklıyor.

 

Avrupa Parlamentosu’nda sert rüzgârlar

 

Ömer Çelik bu açıklamayı yaparken, Avrupa Parlamentosu iki gün önceki toplantısında bir kez daha Türkiye’yi ele alıyor. Hem de, ne ele alma.

İşte, Avrupa Parlamentosu’ndaki grupların Türkiye’ye dönük kürsüden söylediklerinin özeti:

Muhafazakâr ve Reformist Grup (ECR):

“Türkiye’de on binlerce kişi tutuklanmış, işlerinden edilmiş, mal varlıklarına el konulmuştur. Sosyal medya hesaplarına ve web sitelerine yasaklar getirilmiş, basın özgürlüğü ortadan kaldırılmıştır. OHAL süresince alınan önlemler kaygı verici boyutlara uzanmıştır. Haksız gerekçelerle tutuklanan Osman Kavala, Ahmet Şık, Taner Kılıç, Deniz Yücel gibi insan hakları savunucuları, akademisyenler ve gazeteciler derhal serbest bırakılmalıdır”.

Demokrasi ve Özgürlükler Grubu (EFDD):

“Ana muhalefet partisi CHP de dahil olmak üzere, halkın oylarıyla seçilmiş milletvekilleri büyük baskı altındadır. OHAL döneminde 169 bin kişi yasal işleme tabi tutulmuş, aralarında yargıç ve savcıların yanı sıra, darbe girişimi ile hiç ilgisi olmayan sadece yurttaşların da bulunduğu 50.500 kişi tutuklanmıştır. Türkiye’de hukukun üstünlüğünün artık hiç bir uygulanma zemini kalmamıştır. Makul süreleri çoktan aşan ve herhangi bir duruşma olmadan tutuklulukları süren insanların bir an önce serbest bırakılmaları çağrısında bulunuyoruz”.

Yeşiller Grubu (Greens / EFA):

“Yasal bir partinin, HDP’nin yerel yöneticileri görevden alınmakta, aynı partinin milletvekillerinin Meclis üyeliği düşürülmektedir. Bunu kınıyoruz. Ayrıca, başta Adalet Bakanlığı dahil, hukukun çiğnenmesinde rol oynayan kurum ve kuruluşlara verilen yardım fonlarının gözden geçirilmesi gerekmektedir. Fonların doğrudan sivil toplum kuruluşlarına yönelik olması temel tercihimizdir”.

Avrupa Sosyalistleri Partisi (PES):

“Enis Berberoğlu, Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ gibi milletvekillerinin tutuklanmalarına dikkat çekmek istiyoruz. İfade özgürlüğü alanındaki kısıtlamaları kınıyoruz. Başarısız darbe girişimi sonrasında, darbe ile doğrudan ilişkisi saptanmış kişiler hakkında alınan önlemler Türk Hükümeti için hak ve sorumluluktur. Bununla birlikte, askeri darbe girişimi muhalefeti işlevsiz kılmak, sivil toplumun ifade özgürlüğünü kısıtlamak için kullanılmaktadır. Akın Atalay, Murat Sabuncu, Ahmet Şık ve Emre İper dahil tutuklu gazeteciler derhal serbest bırakılmalıdır. Biz ayrıca, AB ülkelerini Türkiye’deki duruşmalara bizzat katılmaya davet ediyoruz”.

Her grup ayrıca Türkiye’nin Afrin harekâtını “kendini savunma hakkı” olarak görürken, harekatın amacını aşmış olduğunu öne sürüyor.

Bu görüşmelere bakılırsa, AB şu sıralarda “vize serbestisi” ya da tam üyelik için fasılların yeniden açılmasına hiç sıcak bakmıyor.

 

Ortak karar metni

 

Görüşmelerden sonra Avrupa Parlamentosu oy çokluğu ile ortak bir metin kabul ediyor.

Grupların dile getirdiği eleştirileri içeren bu metinde, görüşmelerde söylendiği gibi, OHAL’in kaldırılması, insan haklarına dikkat edilmesi, hukukun üstünlüğüne uyulması, kuvvetler ayrılığı ilkesine dönülmesi, basın ve ifade özgürlüklerindeki kısıtlamanın kaldırılması, darbe ile ilgisi olmayan tutuklu akademisyen, siyasetçi ve gazetecilerin serbest bırakılması vurgulanıyor.

Bu metin tavsiye niteliğinde, AB ülkeleri için hukuksal bir yaptırımı yok. Ancak, Avrupa Parlamentosu AB bütçesinde mutlak söz sahibi. Dolayısıyla, yaptırımı olmasa bile, AB ülkeleri ortak metni dikkate almak zorunda.

Parlamento esas olarak, dönüp dolaşıp “demokrasi ve hukukun üstünlüğünü” ısrarla dile getiriyor.

 

“Yamalı bohça”

 

Türkiye’nin bu metne ve Avrupa Parlamentosu’ndaki görüşmelere tepkisi çok sert, öfke dolu.

Metni “yamalı bohça” diye niteledikten ve ağır eleştiriler yönelttikten sonra, ortak metnin ve yapılan çağrıların “yok hükmünde” olduğunu belirtiyor.

Şu işe bakın ki, Avrupa Parlamentosu’nu bir kenara iten, yayınladığı metni “yok hükmünde” sayan Türkiye, tam da bu sırada “biz sizin istediğiniz 72 koşulu yerine getirdik, şimdi siz bize uyguladığınız seyahat vizelerini kaldırın” diyor!..

Hiç bir şey olmamış gibi.

 

Demokrasi ve demokrasi

 

Hangi 72 koşul, adamlar bas bas bağırıyor, “sizin ülkenizde demokrasi ve insan hakları askıya alınmış, hukukun üstünlüğü sürekli çiğneniyor, keyfi tutuklamalar birbirini izliyor, temel hak ve özgürlükler yerle bir olmuş” diyerek.

AB ile görüşmelerin yeniden başlaması, fasılların yeniden açılması ve vizenin kaldırılması için adamların getirdiği 72 değil, şimdi artık bir de 73. koşul var:

“De...mok... ra... si...”

AB ile iplerin yeniden sarpa sardığı bir sırada, vize serbestisi için başvurmak ya herkesle dalga geçmek ya da sorunu her zaman olduğu gibi, iç politika malzemesi yapmaktan geçiyor. Galiba asıl bu.

Hem adamların söylediklerini “yok hükmünde” say, hem “vizeyi kaldırın” diye başvuruda bulun.

73. koşul yani demokrasi, Türkiye böyle giderse, kolay kolay gelmeyeceğine göre, vizenin kalkması filan hikâye.

Davutoğlu’nun hayallerinden farksız.

Yazarın Diğer Yazıları

Zafer çığlıkları gölgesinde parçalanma: Nüfus bilgileri sıfırlandı

İsrail Suriye halkının nüfus, pasaport ve istihbarat kayıtlarının yer aldığı binaları bombalıyor, o kayıtları yok ediyor. Böylelikle kim kimdir, nerede yaşıyor, aidiyeti ne, bunları sıfırlıyor. Bombalayacak başka yer mi yok?

İngiliz + Amerikan planı: Suriye şimdilik Colani’ye emanet

Erdoğan onca kavgadan sonra, nasıl ki Mısır lideri Sisi ile anlaştı, Yunanistan ile anlaştı, AB ile anlaşmaya çalışıyor, diktatör Esad ile de anlaşmak için yollara düştü. Bütün olanların toplamında: İsrail ile yeniden el sıkışırsa... Artık yeni bir “İleri Üçlü” görmeye hazırlanın!.. Türkiye - Amerika - İsrail.

Diyanet imparatorluğunun freni patlamış!

AKP iktidarında artan bütçesi, artan personeli, artan yetkileriyle donatılan Diyanet İşleri Başkanlığı fiili ve sembolik kazanımlarıyla imparatorluk gibi. Kendisine her türlü rolü biçiyor, kendine göre yorumlar icat ediyor, toplumu yanlış yönlendiriyor. Bu kadar yetki tanınırsa, olacağı bu

"
"