Kriz anlarında ne yapıldığı politik karakterin bir aynasıdır.
Krizi çözmek için ne yapıyorsunuz? Yapısal bir önlem mi? Yoksa adımlarınız krizi örtülemek, yan etkilerini gözden kaçırmak için mi uğraşıyor?
Krizi yaratan sebepler bizatihi attığı adımlar olan ve bundan geri atmanın politik mağlubiyet olarak 'tribünlere' yansıyacağını düşünen iktidarların yaptığı şudur; örtülemek. Bunun için elden ne geliyorsa yapmak, harcamak.
2018'de başkanlık rejimi ile Türkiye'de kriz başladı. O günden bugüne krizi çözmek bir yana, örtülemek 'yokmuş gibi' göstermek için her şey yapılıyor. Faiz takıntısı en büyük hikâye; faizi düşük tutmak için, hatta son dönemde olduğu gibi enflasyonun da hayli altında tutmak için tüm araçlar ve dahi 'uydurma araçlar' devreye alınıyor. Buna rağmen 'dikiş tutmuyor'. Her yeni gün yeni karar, yeni düzenleme ardı ardına geliyor.
İşte onlardan biri de şirketlere getirilen Kur Korumalı Mevduat (KKM) yapma imkânının Meclis'e getirilen yasa maddesi ile uzatılması.
Ayrıntıları saklanan ama Meclis'e gelince açıklanan veriler var; kamuoyuna sadece 750 milyar diye tek bir rakam olarak BDDK tarafından açıklanan KKM büyüklüğü, Meclis'te Plan ve Bütçe Komisyonu'nda ayrıntılı biçimde ilgili Bakan Yardımcısı tarafından anlatılmış.
Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı Cengiz Yavilioğlu'nun verdiği bilgiler özetle şöyle:
8 Nisan itibariyle KKM'deki toplam tutar 750.5 milyar TL.
Bunun 363.4 milyar TL'si kur farkı Hazine tarafından üstlenilen hesaplarda. Tam 1 milyon 15 bin kişiye ait.
KKM hesaplarının 387.1 milyar TL'si ise kur farkını Merkez Bankası'nın üstlendiği hesaplarda. Tam olarak 233 bin 368 kişi.
Malum Merkez Bankası'nın desteklediği hesapların bir bölümü tüzel kişilere ait. Bunlar şirketler ve kuruluşlar.
Merkez Bankası tarafından desteklen hesaplarda ise gerçek kişilere ait olan kısım 114.7 milyar TL ve bu 202 bin 728 kişiye ait.
Tüzel kişilere ait hesaplarda ise 272.4 milyar TL, tam olarak 30 bin 640 tüzel kişiye ait.
Aynı toplantıda Gelirler Genel Müdürlüğü yetkilisi kur kazancına getirilen vergi istisnası nedeniyle hesap açan şirket sayısını 10 bin 765 olarak veriyor. Bunların bu imkân nedeniyle kazançlarının, ya da kamu tarafının imtina ettiği vergi gelir kaybının 10 milyar 164 milyon olduğunu anlatıyor.
Bakan Yardımcısı Yavilioğlu, 23 Marttan itibaren vadelerinin dolduğu bilinen hesaplara kur farkı olarak ödenen tutarların 8 Nisan itibariyle şöyle veriyor: Hazine 13.2 milyar TL, Merkez Bankası 1.6 milyar TL.
Şimdiden gerçekleşen kur farkı ödemesi ile vazgeçilen kamu geliri miktarı 25 milyar TL'ye yakın olduğu açığa çıkıyor.
Emekliye enflasyon artışı mı?
İktisat politikası bir tercihler bütünüdür. Yanlış politikaları örtülemek için uydurulan mekanizmaların da maliyeti vardır. KKM hesapları da tam bunun göbeğinde.
Bu haftanın gündem maddeleri içinde emeklilere bayramlarda ödenen ikramiyelerde artış olup olmayacağı, ne zaman ödeneceği idi.
Türkiye'de yaklaşık 13.6 milyon emekli var. Hali hazırda her bayram öncesinde 1.100 TL ikramiye ödeniyor.
İlk defa Haziran 2018'de emeklilere 1.000 TL olarak ödenmeye başlanan bayram ikramiyesi, enflasyon kadar artmış olsaydı bu yıl mart sonu itibariyle 2.360 TL olması gerekiyordu. Geçen yıl 1.100 TL yapıldı. Bu baz alındığında bu yıl 1.695 TL olması gerekiyor.
NTV'de yayına katılan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, "Bu konuda henüz bir kararımız yok. İkramiye bin 100 lira olarak 28 veya 29 Nisan'da ödenecek. İki bayramda maliyeti 25 milyar lira. Bu konu her zaman değerlendirilebilir ama ben şu an mevcut durumu söylüyorum" demiş.
Bir tarafta KKM'de iki haftalık sürede vadesi gelenler için 15 milyar ödeme yapan ve bir çırpıda getirilen 10.2 milyar TL'lik vergi istisnası ile şimdilik üç ayda toplamda 25 milyarı harcamış olan iktidar, 25 milyar TL'lik maliyeti olan ikramiyelere enflasyon kadar artış getirmeyi bile 50 kez düşünüyor, karar verememiş.
10 bin şirkete bir çırpıda verilen istisna ile 10 milyar vergi kaybı bir tarafta, 13.6 milyon emeklinin ikramiyesinde enflasyon kadar artışla kaçınılan 12.5 milyar bir tarafta.
İktisat politikası bu tercihte.