19 Eylül 2022

CHP’den vatandaşlık gelirine kurumsal çerçeve

Seçim sonrasında makroekonomik politikanın rayına sokulmasından daha da önemlisi, yoksulluğu adresleyen ve hızla sosyal desteklerle iyileşme sağlayacak bir programın öncelik olduğunu not etmek gerekiyor. Bu, ekonomi politikalarına sağlanacak güvenin de temel payandası olacaktır

2018 ortalarından itibaren yaşanan ekonomik kriz ve kötü yönetim, Türkiye’de orta sınıfı yoksulluk derecesine indirirken, yoksulu da derin bir yoksulluğa itti. 2022 yılında hızlanmış haliyle, toplumun refahını eriten bir erozyonun 4 yıldır alttan alta devam ediyor olması bugün en büyük sorunumuz. Bugünün en temel sorunu da toplumun en kırılgan kesiminde derinleşen bir yoksulluk ve güvencesizlik.

Pandemi döneminde de görüldü ki; hane halkına doğrudan sosyal destekte en düşük olan ülkeler arasındaydı Türkiye.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, dün İstanbul’da gazeteci ve yazarlara “Aile Destekleri Sigortası’ ile ilgili açıklamalarda bulundu. İlk kez 2011’de seçim bildirgesiyle ilan edilen sisteme birçok yenilik içeren unsur eklenmiş.


CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin Aile Destekleri Sigortası (ADS) modelini anlattı

Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin İLO’nun 9 sigorta dalını (uygulayacağını 1971 yılında taahhüt ettiğini belirterek, sadece Aile Destek Sigortası’nın hayata geçirilmediğini söylüyor.

Aile Destek Sigortası’nın özü, asgari ücretin altında geliri olan ya da hiç geliri olmayan haneleri kapsama alarak; hanenin özel durumuna bağlı olarak (hanede çocuk sayısı, eğitime katılım düzeyleri, yaşlı ve bakıma muhtaç kişi olup olmaması) haneye bir, “aile gelir desteği” olarak tanımlanan kamu mali desteği sağlanmasını içeriyor.

Kim belirleyecek? Bunun için istihdam edilecek “aile hekimi sayısı kadar”, 25 bine yakın sosyal hizmet uzmanı ve sosyolog ile ki tamamına yakını kadınlardan oluşturulacak, hanenin durumunun saptanması için hanelere gidecekler, nihai olarak da bir algoritma ile sosyal destek miktarı belirlenecek.

Destek ödemesi hanedeki kadının adına açılacak bir hesaba yatırılacak. Engelli ya da evde bakım desteği alıyorlarsa bu ödenekler kesilmeden aile gelir desteği de ilave edilecek. Bir kişi bile olsa hanedeki asgari ücret altında geliri olan herkes bu gelire hak kazanacak.

Bu gelir desteği, IMF’nin bile küresel krizde kendini değiştirip “tartışılmalı” dediği, “temel vatandaşlık geliri” aslında.

Anayasa’nın 60. maddesi “Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar” diyor.

CHP hedeflediği bu sistemle, sosyal korumaya alınmayanlar, geliri olmayanlar ile asgari ücretin altında geliri olanları, kurumsal ve hak temelli bir yapıyla güvenceye kavuşturmak istiyor.

Sosyal destek programlarını merkezi hale getirilme planı var CHP’nin. Böylece vatandaşın iktidardaki siyasi partinin il yöneticilerinin eline bakması, kaymakamlıkların kapısında (Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’ndan) yardım alabilmek için her seferinde dil dökmesi gerekmeyecek. İnsan onuruna yakışır, hak temelli bir program olarak hayata geçirilebilecek bir çerçeve oluşacak.

Bu programın tamamlayıcı ayağı ise kamu kesiminde işe alımlarda Aile Destekleri Sigortası kapsamındaki hanelerdeki kişilere pozitif ayrımcılık yapılarak öncelik verilmesi. Böylece, hem hanenin geliri yükseltilirken, diğer taraftan da bu hane kapsam dışına çıkacağından sosyal transfer kalemindeki kamu gideri azalacak. İşe girişte ‘torpil’ arayışı da.

Hacer Foggo’ya göre, çocukların beslenmesine sağlanacak destekle eğitime devam etmeleri, “yoksulluğu devralmadan” haneyi yoksulluktan bir üst lige çekip çıkaracak iş ve gelire kavuşmaları çok önemli.

Kılıçdaroğlu’nun verdiği bilgiye göre, halihazırda yılda 5 milyon 903 bin 515 hane düzenli ya da geçici olarak sosyal yardımlardan yararlanıyor. Kişi sayısı da 9 milyon 940 bin kişi.

CHP’nin web sitesinde de yayına alınan Aile Destekleri Sigortası algoritmasına göre, hak sahibi olan haneler kendi durumlarına uyan gelir desteğini hesaplayabilecekler. Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıklamasına göre, alınabilecek gelir desteğinin bugünkü değerlerle en düşük 1.100 TL, en yüksek 5.500 TL olması öngörülüyor.

Bu desteğin kamu bütçesine maliyetinin ise bütçe giderlerinin yüzde 11’ine kadar çıkabileceği kaydediliyor.

Mevcut bütçe ödeneklerine bakılırsa bütçe giderlerinin yüzde 6.7’si kadar bir “hane halkına transferler” kalemi ödeneği var. Bu da 189 milyar TL. Kılıçdaroğlu’nun söylediği gibi transferlerin bütçe giderlerinin yüzde 11’i olması halinde yaklaşık 283 milyar TL olacak. Aradaki yaklaşık 100 milyar liralık fark da Bu da bugünkü haliyle 8 ayda Merkez Bankası’na yaklaşık 100 milyar TL, bütçeye 75 milyar TL’lik gideri olan, yılsonuna kadar da 230 milyar TL’yi bulması beklenen KKM kur giderinin yarısından az.

Kılıçdaroğlu, Aile Destekleri Sigortası sisteminin istihdamda kayıt dışılığı da azaltacağını düşünüyor.

Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığı sonrası 2011’de ilan edilen sistem, geliştirilmiş ve daha iyi bir işlevsel mekanizmaya yerleştirilmiş.

Seçim sonrasında makroekonomik politikanın rayına sokulmasından daha da önemlisi yoksulluğu adresleyen ve hızla sosyal desteklerle iyileşme sağlayacak bir programın öncelik olduğunu not etmek gerekiyor. Bu, ekonomi politikalarına sağlanacak güvenin de temel payandası olacaktır.

Toplu konutta can alıcı nokta

Geçen hafta hükümet “Cumhuriyet tarihinin en büyük projesi” olarak 5 yılda 500 bin konut projesini duyurdu. Bununla 5 yılda, 500 bin sosyal konut, 250 bin konut amaçlı arsa, 50 bin iş yeri düşük gelir gruplarına üretilecek.

900 milyar TL olarak yatırım değeri hesaplanan bu projenin, ilk etabının 2 yılda; 250 bin sosyal konutu, 100 bin konut arsasını ve 10 bin iş yerini hak sahiplerinin kullanımına sunulmasının planlandığı açıklanıyordu.

Yani yılda ortalama 125 bin konut demek.

Peki Toplu Konut İdaresi (TOKİ) yılda kaç konut inşaatına başlamış, yılda kaç konutu hak sahiplerine teslim etmişti?

TOKİ’nin web sitesinde geçmişte yayımlanmış ama silinmiş verileri bir yerlerden bulduğunuzda (Toplu Konut üretim raporu) yıllık üretimin 2013-2017 arasında yıllık ortalama 45 bin olduğunu görüyoruz.

TOKİ Başkanı Ömer Bulut, TOKİHABER bülteninin Ağustos sayısında şöyle söylüyordu: “Son 3 yılda 213 bin konutu sosyal donatılarıyla şehirlerimize kazandırdık. Bugüne kadar 179 bin konutun dönüşümünü sağlayarak modern yerleşimler kurduk. 775 şantiyemizde 144 bin konut ve sosyal donatının inşasına hızla devam ediyoruz.”

Böylece son üç yılda yıllık ortalama 71 bin konut üretiminin tamamlandığı anlamına geliyor.

Bakan Murat Kurum’un kampanyanın ilanında yaptığı konuşmada, 2016’da 750 bininci konutun teslim edildiğini, 2021’de ise 1 milyonuncu konutun teslim edildiğini söylemesine dayanarak, son 5 yılda 250 bin konutun yani yıllık 50 bin konutun teslim edildiğini anlıyoruz.

Bu yüzden 2 yılda 250 bin konut teslimi iddialı bir hedef. Bu da her şeyin ‘tıkır takır’ çalışacağı varsayımı ile. Oysa biliniyor ki öngörülemez bir inşaat maliyet artışı ile müteahhitler ihalelere girmekten kaçınıyor. Ayrıca İstanbul’un en kalburüstü semtlerinde yürütülen kentsel dönüşüm faaliyetlerinde bile işi yarım bırakan müteahhit öykülerinin geçmişi son 3 yıla uzanıyor.

Son ilan edilen projede en düşük dilimde yer alan konutların aylık taksitlerinin şöyle olacağı duyuruldu: 608 bin lira fiyata sahip 2 artı 1 konutlara, aylık 2 bin 280 liradan başlayan taksitlerle ve 240 ay vadeyle sahip olabilecekler. Bunların yüzde 10’arlık peşinatını da unutmamak gerekiyor.

Asgari ücret ve etrafında ücret alan tek kişilik bir hanenin bu kampanyaya katılması olanaksız.

Varsayımı asgari ücret ve etrafında ücret alan iki kişinin gelirinin olduğu hanelerde, bu kampanyaya katılmak için hem peşinat, hem 2 bin 280 TL taksit ödenecek hem de mevcut hanenin kirası ödenecek demektir. Aylık akışta, en iyi ihtimalle bir asgari ücret gidecek demektir. İki kişi ve varsa çocukları ile ebeveynleri tek asgari ücretle geçinmeleri mümkün mü?

Katılımın 2 milyon başvuruya ulaştığı ifade ediliyor.

En kritik soru

Burada temel soru; ‘düşük gelir’ dilimindeki hanelerin hem taksit hem kira ödemeye ne kadar süre dayanabilecekleridir? 2019’da başlanan ve hâlâ inşaatı bile başlamamış konutlar olduğuna göre, temel sorun budur.

TOKİ şeffaf olsa ve yılda kaç konut inşaatına başladığını, kaç konut tamamladığını, kaç konutu teslim ettiğini paylaşsa bu bize epey ışık tutacaktı.

Peki yoksul ve dar gelirlilere böyle bir konut projesi desteklenmez mi? Desteklenir. Bunun da yapıcı ve zorlayıcı unsurlarla desteklenmesi gerekir.

Muhalefet açısından en doğru noktayı öne çıkararak, can alıcı çözümü sergileyenler arasında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu var.

Kılıçdaroğlu sosyal konutların yaygınlaşmasını canı gönülden istediğini vurgulayarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sesleniyordu: “Sana inanalım istiyorsan bu işe müteahhitlerin girmesi için hazineden gelir güvencesi ver. Beşli çeteleri semirttin, asıl fakir fukaranın konutu için garanti ver. Vermezsen, sen de biliyorsun ki bu proje bitmeyecek.”

İşte en kritik nokta burası; sosyal konutların hızlı bir şekilde zamanında bitirilmesi. Müteahhitlere işe girişebilecek bir plan sunulması ve ipe un sermemesi. Yakın geçmişte 30-50 bin arası bir konut teslimatı yapabilen TOKİ’nin en temel sorununun da müteahhitlerin son yıkıcı enflasyon dalgasında maliyet şoku ile karşılaşması oldu.

Sermayeleri eriyen müteahhitlerin işlerini zamanında yetiştirmesi mümkün mü? Aylık TOKİ taksiti ödeyen dar gelirlilerin uzayan inşaat ve teslimat süresi boyunca hem TOKİ taksiti hem de kira ödemeye güçleri yetmesi mümkün mü?

Kılıçdaroğlu en can alıcı yeri yakalayarak yapıcı bir öneri getiriyor.

Bakalım, kiraların bu projeyle düşeceği propagandasına girişen Ankara ne yapacak?

Şu hali ile sadece ‘umut satan’ ve milyonlarca dar gelirlinin sadece sınırlı sayıda başvuru sahibine ne kadar sürede teslim edileceği belli olmayan bir başlangıç var hali hazırda.

 

Uğur Gürses kimdir?

Uğur Gürses, 1985 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi (Mülkiye) İktisat Bölümü'nden mezun oldu.

Çalışma hayatına 1986 yılında T.C. Merkez Bankası'nda başlayan Gürses; döviz kuru politikası, döviz rezerv yönetimi ve açık piyasa işlemleri alanlarında çalıştı. 

1994-2000 yılları arasında özel ticari bankalarda yöneticilik yaptı. 2001 krizi öncesinde bankacılığı bırakarak TV kanallarında ekonomi yorumculuğu yapmaya başladı.

1999 yılında Yeni Yüzyıl gazetesinde başladığı günlük ekonomi ve finans yazılarına, daha sonra Yeni Binyıl gazetesinde devam etti. 2001-2014 yıllarında Radikal gazetesinde, 2014-2018 arasında da Hürriyet gazetesinde yazdı.

2018'den sonra kişisel blogunda (www.ugurses.net) ekonomik gelişmeleri yorumlayan Uğur Gürses, Aralık 2021’den itibaren T24’te yazmaya başladı.

 

Yazarın Diğer Yazıları

İkinci yüzyılın iktisat kongresinde gelecek inşası

Uzun bir maratonun ardından tüm kesimleri bir araya toplayan İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi 15-21 Şubat günlerinde İzmir’de düzenlenecek

Bütçe hakkı neden paspas edildi?

Bankalara enflasyonun 6’da biri oranlarla zorla kâğıt aldıran yetkili ve siyasiler eğer borçlanma yetkisi için Meclis’e erken gelirlerse ‘Piyasanın bozulabileceğinden’ korkmuşlar

Son dönemecin mottosu

Öyle ya iktidar her şey; kazanılırsa ne âlâ, kaybedilirse gelene yıkılacak bir enkazın ne zararı olabilir? O halde tüm düğmelere basılacak. Girdiğimiz yol bu