05 Şubat 2021

Clubhouse ile imtihanım | Valentino ve Özcan Deniz | Cihangir'deki Malatyalılar

Bu haftanın şarkısını Fatsalı, bol ödüllü oyuncumuz Kadir İnanır seçti. Bizden, Boğaziçililere gitsin...

Anneannem gençliğinde Rudolph Valentino'ya bayılırmış - Özcan Deniz ve İrem Helvacıoğlu da çöllerde - Şarlo'dan süslemeli mesaj - Kadir İnanır, İstanbul dışında

Odalarda çaresiz

En sonunda ben de tongaya bastırıldım. Biliyorsunuz ben hiç sosyal medya kullanmıyordum, Twitter'ım, Facebook'um, Instagram'ım yok ve bununla pek gururlanıyordum.

Hafta içinde Posta ekler yayın yönetmeni ve öğrencim Işıl Cinmen'le "Tuhaf" girişimci Nurhak Kaya altımdan girip üstümden çıkarak beni "Clubhouse"a soktular. Kendime "Master of Cihangir" adını seçtim ve "Toplumsal cinsiyet deyip geçmeyin" adında bir oda açtım, tabii onların yardımıyla.

Felaketler de o an başladı zaten. Sarı noktalı gözlerimle, mikrofonu aç, şuna söz ver gibi komutların hiçbirini icra edemedim. Çünkü on dakika içinde karşımda yüz tane kelle fotoğrafı belirmişti. Çocukların yardımıyla üç beş cümle ettim ama gelin de bana sorun. Onlar gider gitmez, başa çıkamayınca kendi odamdan çıktım.

Durun daha bitmedi. Cinmen ve Kaya ertesi gün de ısrarla yardımcı olmaya geldiler. Birinci saatin sonunda önce Nurhak Kaya, yarım saat sonra da Işıl Cinmen beni kaderimle baş başa bırakarak evi terk ettiler. Gazeteci Ece Çelik telefon üzerinden yardımcı olmaya çalıştı ama nafile. Hiçbir şeyi o kadar beceremedim ki (çıkma dâhil) selameti telefonu tamamen kapatmakta buldum.
 
Sonuç olarak çok kesin konuşmayayım ama bir daha Clubhouse'a girip bir oda açacağımı sanmıyorum. Yine de dinleyici olabilirim, sadece benden mikrofonumu açıp konuşmamı istemeyin. 
 
Clubhouse'a girerseniz telefonunuzda böyle görüntüler göreceksiniz

68'lilerden kardeşlerine

Dünyanın sevgilisi, büyük sinemacı Şarlo, 70 yıl önce söylemiş: "Eğer yere bakıyorsanız asla bir gökkuşağı yakalayamazsınız."

Mülkiye’den arkadaşım akademisyen Fatmagül Berktay’a teşekkürlerle

Hollywood'dan dizilere oryantalist dokunuşlar 

Seni Çok Bekledim 2021'de çıktı, Şeyh ise 1921'de

Milliliği tartışılabilir ama yerliliği asla tartışılamaz bir gonzo gazeteci olarak evimde sadece Kablo TV var. Her yeni diziye mutlaka bir takılırım baştan.

Geçen cuma akşamı Özcan Deniz'in "Seni Çok Bekledim" dizisinin ilk bölümü için ekran karşısına oturdum. Yok hemen paniğe kapılmayın TV eleştirisi değil, dizinin bende bıraktığı izlenimleri yazacağım.

- Özcan Deniz uzaydan gelmiş bir genç adamdan çok, yine uzaydan gelmiş bir olgun beyefendi havasındaydı.
- İrem Helvacıoğlu dizideki tek fonksiyonunun Deniz'e hayran hayran bakmakla sınırlandığı izlenimi veriyordu.
-  Atın terkisinde İrem Helvacıoğlu ile Arabistan çöllerinde at koşturan Özcan Deniz kaçınılmaz olarak akla Rudolph Valentino'yu getiriyordu. Hani Şeyh Ahmed filminin jönü, ilk dünya starı Valentino. Yıl 1921'di. Dizi ise 2021'de gösterime girdi. Tesadüf diyeceğim ama Deniz itiraz edecek, ben "tevâfuk" ya da "butterfly effect" diyeyim onun gibi. Anlamadıysanız sözlüğe bakın. Ben baktım.
 
Fakat bu arada popüler kültürcü Prof. Dr. Orhan Tekelioğlu beni at konusunda uyardı. Türkler için atın ne kadar önemli olduğuna dikkati çekti. Hani derler ya, pardon kadın okurlarım, "At, avrat, silah". "O yüzden hikâyeyi yazan cip değil, atı tercih etmiştir" dedi. Bunun üzerine at merakımız için son istatistiklerine baktım. Bakın Türkiye'nin at sayısı nasıl hızla düşmüş. Zaten dünyada da ancak 47. sıradaymışız, 107 bin at (FAO 2019).
 
 

Alın size iki yakışıklı

Kaktüs'ün kaldırımlarında kahve ve paket servis için yalnızca Upper Cihangir elitlerinin buluştuğunu sanıyorsanız yanılıyorsunuz.
 
Geçen gün, yapımcı Sevilay Demirci ile bankta otururken birden yanımızda beş kişi belirdi. Fizyoterapistinden avukatına, oradan iş insanı ve oyuncusuna "Malatya çetesi". Yaklaşır yaklaşmaz akıllarınca bana laf attılar, "Biz sizin radarınıza girmeyiz!" diye. Fakat fena hâlde yanıldılar çünkü gruptaki iki genci gözüm bir yerden ısırıyordu.
 
Demirci derhal imdadıma yetişti, gençlerden ikisi de şu aralar daha çok Almanya'da çalışan iki Türkiyeli oyuncu idi: Aziz Çapkurt ve Erol Afşin. Aziz Çapkurt, Antalya'da Altın Portakal ödülü almıştı, Erol Afşin ise hem Homeland'de oynamıştı, hem de senaryo yazıyor. Tabii bu magazini kaçırmam beklenemezdi, oyuncuları magazin değeri zayıf olanlardan ayırarak fotoğraflarını Sevilay Demirci'ye çektirdim.
 
Bu arada çocukların yakışıklı olmalarına rağmen heteronormatif olmadıklarını öğrenmekten de keyif alıyorum. 
Heteronormatif olmayan iki yakışıklı oyuncu, Aziz Çapkurt ve Erol Afşin. (Fotoğraf: gizli Malatyalı Sevilay Demirci)

Tarihimden yapraklar

İzmir'in yollarında dereler akar

Karşıyaka sel altında

Bu hafta yine "memleket"im Karşıyaka ile övünecektim. İnsani Gelişme Vakfı İMGEV'e göre, Karşıyaka Türkiye'nin en gelişkin yedinci ilçesi (Ertuğrul Özkök'ten iktibas-intihal ettim). Ama hafta ortasında İzmir'i seller götürdüğünü görünce az kaldı hevesim kursağımda kalacaktı.

Fakat ikinci bir kıyas tablosu daha vardı. Kadın-erkek eşitliğinde ilk sırayı Karşıyaka almıştı. Hiç şaşırmadım, aklıma 60'ların ilk yarısında yaptığımız kızlı-oğlanlı cumartesi öğleden sonra partileri ve Çamlık'ta birlikte yaptığımız bisiklet turları geldi. Yaşasın eşitlikler ilçesi 35-buçuk.

Bu linkler ihmâl edilmesin

* Bu hafta link vererek değil iki isim vererek başlayacağım. Adlarını YouTube'a yazın çıkıyorlar. Nevşin Mengü ve Ruşen Çakır. Kıskana kıskana her gün mutlaka takılıyorum. 

* Tarih Obası. Hem bilgilendirici hem de insana tepeden bakmayan bir tarih programı. Bir örnek "Otoriteye karşı dervişler".

* Boğaziçi'nde protestolar ve sergiye müdahale, Yenikapı Tiyatrosu'nun gözaltı açıklaması, 28 Ocak-2 Şubat sansür gündemi ve daha fazlası Susma Platformu'nda. 

* Sivil topluma da kayyum

Sıkça sorulan sorular ve cheap shots

* Evet, haklısınız. Sağımız solumuz dijital platform oldu. Netflix, Blutv, Gain derken şimdi de Disney Platformu Türkiye'ye geliyor. Dünyanın önde gelen medya grubu Disney, şimdiden siparişlerini vermeye başlamış. Kötü haber, Disney'in FX'i de bünyesine katacak olması.

* Evet, Oya Baydar T24'teki heteronormatif yapıyla mücadele için hücremize katılacağını bildirdi. Hem de "Böyle bir bozgunculuk fırsatını tabii ki kaçırmam" diyerek. Söylemeye gerek yok hücremiz, hepinizin bildiğini İsimler dışında ( AE. HC. MYY. DA. FB. YD. MS...) tüm T24'e açık olacak, özellikle kadınlara... 

Oya Baydar'ın da bize iltica etmesinden sonra sırtımız yere gelmez 

Advertorial (!)

Bu hafta advertorial'ların birincisi Datça muhabirim Figen Kumru'dan

9 yıldır Datça’da yaşayan Nokta dergisinde birlikte çalıştığım Korhan Atay'ın "Serteller” kitabı İletişim Yayınları’ndan bugün çıktı.

Atay'ın İstanbul’dan Budapeşte’ye uzanan 4 yıllık araştırma ve yazım sürecinin ardından raflara çıkan biyografik kitap; bir ülkenin, bir toplumun doğuş, yükseliş ve tökezleme anlarını; bizzat yaşayan Sabiha ve Zekeriya Sertel’in mücadele dolu yaşam öyküsü paralelinde ele alıyor.

İkinci advertorial ise Diyarbakır muhabirim Sedat Yılmaz'dan 

Ma Müzik ve Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası (DTSO) işbirliğiyle bir süredir bölgenin inanç ve kültürel değerlerini yansıtan dijital konserler düzenliyor.

Geçmişin Sesi Amida Konserleri olarak düzenlenen konserler serisinin dördüncüsü Cumartesi günü saat 20.00’de Sur’da Dêra Mor Petyun Katolik Ermeni Kilisesi’nde devam edecek. Konser DTSO’nu sosyal medya hesaplarında canlı yayınlanacak.

Müzik önerisi

Bu haftaki öneri Karadeniz'in 65 plus delikanlısı Kadir İnanır'dan. Cimilli İbo'dan Ağla Yüreğim Ağla...

Yazarın Diğer Yazıları

Demokrasi yok, su ve para da yok; ya sigara?

Sizce moda olduğu üzere benim yerime de bir kayyım atayacak olsalar bu kim olurdu, cevaplarınızı bekliyorum...

Hadi bi' cesaret, hep birlikte haykıralım: Kapitalizm öldürür!

Hastanede operasyonun ardından -3'e indirildim, yoğun bakıma... Çok soğuktu ve canım sıkılmıştı, hemşirelere bi' takılayım dedim, onlar benden daha komik çıktı! "-3'ün altında ne var" diye sordum; cevap pat diye geldi: Morg var Tuğrul Bey, morg var!..

"Dostum Trump" kazandı: Amerika'ya demokrasi, dünyaya huzur gelir mi?

Bu hafta başlığımıza uygun olarak Leonard Kohen'in ta 1992'de yaptığı şarkıyla giriş yapıyoruz: "Democracy is coming to the USA''. Amerika'ya demokrasi, dünyaya huzur gelir mi Kohen'in şarkısından dinleyin...

"
"