28 Mayıs 2021

Cihangir kaldırımlarından Göztepe Parkı'na | Dezenformatif "dış güç" BBC | Cumhuriyet'teki ciddi yol kazası

Bir hatırlatma: Düzeyli Magazin özerk bir dergidir. Ayrı ayrı her fan ve okurum yüzde 51'ini beğeniyorsa amacım hasıl olmuştur. Galiba da öyle...

Cumhuriyet'teki en iyi üç arkadaşımdan biri Mine Söğüt- Sedat Peker, Süleyman Soylu kıyameti bize Covid-19 ve parasızlığı unutturdu, müteşekkirim - Cihangir ahalisi haftanın şarkısı olarak komşuları Teoman'ı seçti - Cemal Paşa'nın torunu Bodrum''a gitmeden 15 gün önce lüks bir hastanede yatıyordu

***

Hava sıcaklığı 24'lere dayanınca 'Upper Cihangir', Nişantaşılı, Kurtuluşlu hatta Modalıların saldırısına uğradı. Sadece onlar mı, 'Mid' ve 'Lower Cihangirliler' de 'Upper Cihangir'e sızma girişimlerini artırdılar.

Mid ve Lower Cihangir deyip geçmeyin. Kadınların arasında yazar, doktor, televizyoncu, işsiz var,  hepsi de çekici ve hepsi alenen bana hayran. (Foto: Kareden çıkarılan Oğuz Gültekin)

Fanlarıma kanıt olarak sunduğum fotoğraftaki bazı noktaları vurgulamak isterim. Sınıfsal olarak taş çatlasa iki öz 'Upper Cihangirli' ünlü var. Cinsiyet olarak karedeki tek erkek Tuğrul the Gonzo. Çevrede dolaşan 60 minus iki üç heteronormatifin kareye girmesine izin verilmedi. Ageisme gelince, tek 65 plus benim, kızlar 50 ve 40 minus.

Tabii ki hepimiz al-götür yemek ve kahve için bir süreliğine kaldırımdayız. Bunu vurguluyorum çünkü hepimiz Süleyman Bey'den korkuyoruz.

Hepimiz Bodrum'a

Çok değil, daha iki üç hafta öncesi, "Oramı buramı kestiler" diye hepimizi panikleten Hasan Cemal bu hafta nereye gitti biliyor musunuz? Bildiniz, Bodrum'a. Ayşe Cemal'i "Sen de orada kızlarla buluşursun" diye ikna eden Hasan Cemal, rakıya da erken başlamış.
 
Halbuki biz tam da şu ara müthiş Peker-Soylu yazıları bekliyorduk. Merak etmeyin, Bodrum'a otobüs ya da uçakla gitmedi. Ne de olsa hepimizden eski gazeteci ve şık bir arabası var. Eminim ki Bebek sırtlarındaki evlerinde kalmaz, yakın dostlarıyla Selimiye ya da Silivri gibi bir yere gider.
 
"Away From Madding Crowd". Evet evet bunu da bildiniz, Thomas Hardy'nin ünlü romanı, Çılgın Kalabalıktan Uzakta diye çevrilmiş, başrollerinde Terence Stamp ve Julie Christie'nin oynadığı bir filme çekilmişti.
 
Bu kadar lafı neden mi ettim? İstanbul kalabalığından beter yaz nüfusu bir milyonu aşan Bodrum girişinin 45 yıl önceki hâlini anlatan bir Kadir İnanır fotoğrafı koyacağım da ondan.
Hasan Cemal yola çıkmadan önce rakısıyla beraber - Kadir İnanır 45 yıl önce Bodrum'a girmek üzere

Tarihimden yapraklar

Gerçekçi ol imkânsızı iste

Fransa Öğrenci Birliği gösterisi, Paris Charlety Stadyumu, 27 Mayıs 1968(Tuğrul Paşaoğlu'na teşekkürler)

"68'li ve Gazeteci" bir boomer olarak herhalde mayıs ayını dünyayı sarsan gençlik hareketlerini atlayarak geçireceğimi sanmadınız.

Biz Türkiye'de yavaş yavaş hızlanırken Parisli kardeşlerimiz neredeyse zirveye ulaşmışlardı bile. Bu simge fotoğrafı kullanmadan edemezdim.

Bu linkler ihmal edilmesin

* Susma Platformu'ndan konferans daveti: LGBTİ+’ların İfade Özgürlüğü ve Sansür. Linke tıklayarak kayıt olabilirsiniz.

* Yeni Yaşam'ın 3. yılı için ben de mesaj gönderdim. Biçimsel olarak de olsa benim de katkılarım oldu. 

* Mülkiyeliler Birliği'nden Edebiyat Buluşmaları: Kahraman Çayırlı ile söyleşi 29 Mayıs'ta saat 16.00'da.

Şimdi siz fanlarım benden ilk olarak, hafta başında Süleyman Soylu'nun yönetiminde, Habertürk TV'de sergilenen acıklı müsamereyle bulaşmamı bekliyorsunuz. Hayır, yanılıyorsunuz. Çünkü ilk, 50'li ve 60'lı yıllarda babam için aldığım ve benim de ondan sonra yıllarca aralıklarla almaya devam ettiğim Cumhuriyet gazetesine bulaşacağım. Gerçi bu da Süleyman Soylu kaynaklı ama benim derdim Cumhuriyet'teki meslektaşlarımla.

Peşinen söyleyeyim, dünkü (27 Mayıs Perşembe) yazısında Habertürk soru-cevabını adilane eleştiren Yazgülü Aldoğan kendi gazetesi hakkında tek imada bile bulunmamış. Fakat onu eleştirmeyeceğim. Çünkü hem her zaman  kıskandığım iletişim doktorası var hem de pek sevdiğim çok eski bir çalışma arkadaşım. 80 öncesi AÜ SBF BYYO...

Sedat Peker, İçişleri Bakanı Soylu hakkında çok ciddi iddialar saçtıkça, Soylu, Kürtlerden ve DHKP-C'lilerden sıkılmış olmalı ki, yönünü Cumhuriyet'e çevirdi. Olayı haber yapan Cumhuriyet'e doğru yanlış saydırdı.

Devlet meseleleri beni aşar ama gazetecilikte az da olsa hâlâ bir iddiam var. Alev Coşkun yönetimindeki Cumhuriyet'in başyazısında, Can Dündar'ı kastederek, "Ama onları eski yönetim yaptı" dedi. Bu başyazı eleştirilince ilk tepki hiç ummadığım birinden, "boomer" akademisyen Emre Kongar'dan geldi. Kongar, bu başyazıyı eleştirenleri kumpas kurmakla suçladı. Hafta içi her gün Tele1'de Merdan Yanardağ'ın "O hanım kınayı münasip bir yerine yaksın" cümlesine bile tepkisiz kalan Kongar'ın bu öfkesi itiraf edeyim ki, beni biraz şaşırttı. En son olarak da eski Aydınlıkçı arkadaşım Orhan Bursalı, "Ya, o kadar da büyütmeyin, bu bir yazı işleri kazası!" gibisinden açıklama getirince, artık bana söyleyecek söz kalmadı derken, Marksist-Kemalist arkadaşım Mine Söğüt'ün yazısı çıktı. Mine Söğüt, Orhan Bursalı'ya katıldığını ancak tartışmanın önemli olduğunu belirtip yine de konuyu yazısının sonuna eklediği bir notla okuruna sunmuş.

Tartışmayı merak ediyorsanız benim de fena hâlde katıldığım eski Cumhuriyetçi Orhan Erinç'in yazısını  T24'ten okuyun. Tanrı Cumhuriyet'i korusun.

Tam bitirirken bana hep taşradan bir yerden yayın yapıyormuş izlenimi veren Halk TV'ye haksızlık ettiğimi fark ettim. Ayşenur Arslan ve Mustafa Sönmez programın sonuna sıkıştırmış olsalar bile Cumhuriyet başyazısı eleştirisi yaptılar. Şimdi anarko-marksist bir "Gonzo Boomer" olduğum için şöhretimi kıskanıyorlar ama ben Mustafa'nın yeşil takım elbisesini ve Ayşenur'un Alfa Romeo'sunu bazen özlüyorum.

Gelelim acıklı müsamereye

HaberTürk'teki "bir İçişleri Bakanı ve beş gazeteci" konulu parodi, altı-yedi dakika geç başlayınca Upper Cihangirliler'in kendi aralarındaki telefon trafiği patladı. Neyse, program başladı. Bence keşke iptal edilmiş olsaydı.

İlk iki bölümde sadece Süleyman Soylu'nun devlete yaptığı hizmetleri dinledik. Eksiği var fazlası yok, bugün üzerine konuşmasını beklediğimiz Soylu, tam sekiz kere "1995'te ben ilçe başkanıyken" dedi. Koltuğunun altında TRT'de de kullandığı PVC kaplı görseller, Soylu hiçbir şeye cevap vermedi. 

Çok haksızlık etmeyeyim, gazeteciler soru sormayı denediler ama verilmeyen cevaplar konusunda tepkileri çok zayıftı. Ötekilerle hiç tanışmam ama her an İsmail Saymaz'ın Rizeli damarının kabarıp, "Sorulara cevap vermiyorsanız ben yokum bu vodvilde!" demesini bekledim ama yapmadı. Kenan Tekdağ'ın yönettiği Turgay Ciner'in HaberTürk'ünden, TRT'den bir tık daha fazla bir şey beklemek hepimizin yanılgısı oldu.

27 Ekim 2001. O sırada Türkiye'nin en güçlü siyasetçisi olan Tansu Çiller'e soru soran gazeteciler vardı, hatırlayalım. (Şengün Kılıç'a teşekkürler)

Sıkça sorulan sorular ve cheap shots

* Basın tarihine "kötü soru-cevap örneği" olarak geçebilecek Habertürk tartışmasına neden "ucuz sataşmalarım"da yer verdiğimi merek edenlere. Hiçbir soruya cevap vermeyen İçişleri Bakanı, BBC için birden fazla kez "dezenformasyon organı" dedi. Beş gazeteciden ikisini tanımam bilmem ama Kübra Par, Merdan Yanardağ ve İsmail Saymaz'dan hiç olmazsa "Sen ne diyorsun" bakışı, tepkisi bekledim ama heyhat.

Kim bilir, belki de biz beklentilerimizi çok yüksek tutmuştuk. Eğer Sivas ve Rize'de BBC olsa genç meslektaşlarım gitmezler miydi?

* Bu hafta korkudan Cihangir dışına çıkamıyorsun diyen okurlarımı mahcup ediyorum. Buyurun size Kadıköy Göztepe Parkı.

Sefiresinden iş kadınına, oradan bürokratına '68-69'lu Mülkiyeli kadınlar.' Gerçi çok muhafazakâr olduklarından beni sattıkları grup içi yazışmalarında hakkımda çok da parlak şeyler söylemiyorlar. Ama ben yine de onlara kıyamam. Hiç değilse erkek tayfadan bir iki tık daha iyiler. 

Hatırladığım soyadlarıyla (karışık sıra): Canset Oral, Fırat Topcuoğlu, İzmirli hemşerim Zerrin Ediboğlu ve Ülker Haznedar (Foto: Gizli stajyer muhbirim)

Advertorial (!)

Kuşakların hikâyecisi

Ben diyeyim üç, siz deyin dört. Gülten Dayıoğlu'nun "Fadiş" kitabı çoğumuzun hayatına bir şekilde girmiştir.

Kitabın 50. yıl çıkışına denk gelen 100. baskısı yeni yayımlandı. Üç bin ıslak imzalı "Fadiş"ten birini ben, torunum Asya icin aldım bile. 

Müzik önerisi

Bu haftaki şarkımızı Kaktüs'e takılan Upper Cihangirliler seçti. Tabii ki mahalle arkadaşımız Teoman'ın son albümü Gecenin Sonuna Yolculuk'tan.

Bu arada biraz reklam yapayım, Teoman 8 Haziran'da, Denizli'den başlayıp 19 Haziran'da Diyarbakır'da bitecek bir turneye başlıyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Esad'ın düşüşü ve Suriye'nin perişanlığı dışında tüm haberler burada...

"Sen ağla İstanbul!" başlığını görünce yanlış yazdığımızı düşünmeyin, bile bile yaptık... Zaten bütün diziler çok ağlak, bunu da söylemeden geçmedik! Ayrıca bu magazinde ekrandaki programı terk eden Mülkiye'den sınıf arkadaşım İlber Ortaylı ya da bir filmde oynayan Radikal'den stajyerim İsmail Saymaz yok...

165 yaşındaki Mülkiye ve çok daha fazlası var bu magazinde...

Sevgili hayranlarım ve okurlarım, bir kez daha belirteyim ki hiçbir sosyal medya platformunda hesabım yok; bu yüzden "Biz bunu sosyal medyadan biliyorduk" deyip beni üzmeyin...

78 yaşında hâlâ beni şaşırtıyorlar

Bu hafta fotoğrafım yok çünkü patoloji raporum ancak perşembe öğleden sonra çıktı; daha Taksim İlkyardım doktorumu görmedim ama galiba kanserimle başa çıkmış, tabii kesinleşince size daha iyi bilgi veririm

"
"