14 Kasım 2013

Valileriniz gibi Berkin Elvan'ı da yedirtmeseniz?

Gezi olaylarından bugüne ülkenin ‘gizli gündem’lerinden biri de 14 yaşındaki Berkin Elvan.

Gezi olaylarından bugüne ülkenin ‘gizli gündem’lerinden biri de 14 yaşındaki Berkin Elvan.

‘Gizli’ diyorum çünkü aslında ana gündem konusu olmayı, ayan beyan tartışılmayı gerektiren mağduriyetler yaşanıyor.

Bu mağduriyetlerden sadece biri Berkin.

Henüz 14 yaşında.

Okmeydanı’ndaki evinden ekmek almak için çıktığı esnada polisler tarafından başından vurularak yaralanıyor.

Hastaneye ulaştırıldığında kalbi durmuş, beyin kanaması geçirmiş halde.

Suçu Gezi olayları yaşanırken ekmek almaya gitmiş olmak.

Berkin hemen ameliyata alınıyor.

O gün bugündür yoğun bakımda uyutuluyor.

Hastaneye yattığından beri dördüncü defa amelliyat edilen küçücük bir can 151 gündür yaşam mücadelesi veriyor.

 

Aynı dosyanın müştekisiyiz 

Olayın hemen ardından avukatıEvrim Deniz Karatana suç duyurusunda bulunuyor. Berkin’in başına gelenin “işkence ve insan öldürmeye teşebbüs suçu" kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini savunuyor. Cumhuriyet Başsavcılığı ise “zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması” olarak değerlendirmeyi uygun buluyor.

İşte tam da bu noktada Gezi Parkı sebebi ile mağdur ve şikayetçi olmuş herkesle aynı dosyaya giriyor Berkin.

Mesela benim Taksim’de polisler tarafından tartaklanmam ve Berkin’in aylardır hastanede olması da  aynı dozda "yetkili şiddette sınırın aşımı" olarak kabul ediliyor.

Suç duyurusunda bulunulan iki farklı konu. Tek ortak özellikleri o aylarda şehre gezi olaylarının hakim olması ve polis şiddeti. Ancak şiddetin dozu bir değil! Şikayetçilerden biri; polis tarafından tartaklanmış, hakarete uğramış, diğeri ise polis şiddeti ile ölümle yüzyüze getirilmiş bir çocuk.

Savcı önüne gelen bu iki hadiseyi kanaatini kullanarak eşitliyor.

Berkin ve ben aynı soruşturma dosyasının müştekileri olarak yerlerimizi alıyoruz.

Tıpkı diğer yüzlerce insanla olduğu gibi;

Gözünü kaybeden, beyin kanaması geçiren, sakatlanan insanlar ve o günlerde polisten şikayetçi olan herkes aynı dosyada yer alıyor.

Özetle bir ‘torba soruşturma dosyası’ açılıyor ve kimin ne yaşadığına bakmaksızın oraya ilave ediliyor.

 

Ekmek alırken terörist olmak

Elbette Berkin’in mağduriyeti, polis şiddeti ve  hakkını hukuksal çerçevede aramasının "kısıtlanması" ile sınırlı kalmıyor.

Anne-babası katıldıkları bir eylemde tartaklanıyor, Berkin hastaneden atılmaya çalışılıyor ve son noktadaterörist ilan ediliyor.

Gençlerin sokaklarda yaptıkları eylemlerde adını bağırıyor olmaları onu polisin gözünde otomatikman terörist olarak konumlandırıyor.

Ve sorgulara "teröristin adını sloganlarınızda kullandınız" diye geçiyor Berkin.

Berkin’in suçu belli; ekmek almak için sokağa çıkmak.

 

Elvan ailesinin elini tutmak çok mu zor? 

Yüzlerce mağduriyeti aynı dosyaya sokuşturmak sadece adaletin yerini bulmayabileceğinin göstergesi olmakla sınırlı değil.

Polis mağduru olmuş yüzlerce insanın haklarını aramak için uzun yıllar mahkeme sırası beklemesi  anlamına da geliyor.

Tüm bu haksızlıkların arasında bir diğer mesele de şu;

151 günlük yaşam mücadelesinde devlet erkanından tek bir kişi Elvan ailesinin kapısını  çalmış değil.

Devletin polisinin mağdur ettiği bir çocuk tamamen sahipsiz bırakılıyor.

Emri verenlerde tek bir mahcubiyet emaresi kabul edilebilecek girişim yok.

Bazen algılamakta zorlanıyorum;

tartışmalı, karanlık valilere ve sahip çıkmaktan, onu yedirtmemekten daha mı zordur 14 yaşındaki mağdur  bir çocuğa sahip çıkmak, ailesinin elini tutmak? Anlamak mümkün değil.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Artık Kürtlere akıl vermeyi bırakın ve kendi çözüm önerilerinizi ortaya koyun!

Kürt siyasetinin devletle tecrübesi, Türkiye siyasetiyle tecrübesi ve bu tecrübelerin her birinde ödenen bedeller, ağırlığıyla ortada. O yüzden “Sizi kullanacaklar” demek de “Kürtler AKP ile anlaştı” demek de hem bu insanların tüm yaşadıklarını hiçe saymak hem de onlara yaşatılanlara saygısızlık etmektir bana göre…

Türkiye’de erkek, 22 yılın sonunda resmen ‘üstün vatandaş’lık mertebesine oturtulmuştur

Türkiye için bu düzeyde bir seslilik hâli, tuhaf! Çok tuhaf! Kadın cinayetlerinin politik olduğunu düşünüp son günlerde ana akımda sürdürülmesine ‘izin verilen’ bu gündemlilik hâlinin rastlantıdan ibaret olduğunu düşünecek değiliz! Dün gelmedik Türkiye’ye!

Meclis’ten üzerimize estirilen pembe dizi rüzgârına reyting yağıyor!

Meclis’ten izlemelik, devamını merak etmelik pembe dizi yayını yapılıyor adeta. Kim kime doğru yürümüş, ilk kim selam vermiş, resepsiyonda kim kimle yan yana gelmiş-gelmemiş, kim kimin elini iki avucunun arasına almış da sevmiş. Oturup uzun uzun bunları konuşalım… Çünkü yeni Türkiyemize bu yakışır!

"
"