26 Kasım 2021

Seçme ve seçilme hakkımız baki midir?

Halk seçim istediğini söyleyemiyor, bir erken seçim kararı aldıramıyorsa, o ülkede hangi ihtiyaçlara, ne gibi parametrelere göre seçim yapılacak?

1 ABD Doları’nın 12… 

1 Euro’nun 13.49…

Ekmeğin 4 lira olduğu…

-Altından, Euro’dan, kiralardan, alım gücünün düşüşünden, yeme içme sorunundan, hammadde krizinden, üretimlerin durma noktasına gelişinden söz dahi etmiyorum-

Salt açlık-tokluk meselesiyle burun buruna geldiğiniz bir ülkede konuşulması en elzem konulardan biri de erken seçimdir.

Toplumun içinde ölüm saçmaya and içmiş psikopatların cirit attığı…

Her köşe başında yeni yeni katil adaylarının beklediği…

Ve bu adayların mevcut hükümet politikalarıyla, verilmeyen cezalarla yüreklendirildiği…

“Onlardan olmayan” kimsenin kendini güvende hissetmediği bir ülkede konuşulması en doğal konulardan biri; “onlar” olgusunun artık değişme vakti geldiği memleketin yerle bir olmadan önce erken seçime gidilmesi gerektiğidir…

Her kesimde huzursuzluk…

Her kesimde mutsuzluk…

Her kesimde adaletsizlik…

Her kesimde gelecek kaygısı yaşanan bir ülkede dillenmesi en doğal konu erken seçimdir.

Bu vahim tablo karşısında “Battık bittik” diye feryat eden vatandaşların gözaltına alındığı…

Açlıktan/işsizlikten intihar eden insanların haberini yapmanın dahi neredeyse suç sayıldığı bir ülkede erken seçim beklentisine girmek ve bunu dillendirmek en doğal haktır.

Gelir dengesizliği uçurumunda, açlık ile saraylar, saltanatlar arasında iki uca savrulan bir ülkede vatandaşın “erken seçim” istemesi ve bu isteğini dile getirmek için de sokağa çıkıp “Hükümet istifa” diye bağırması en doğal haktır.

Bu saydıklarımızın hiçbiri olmasaydı da bu bir haktı, ayrı ama tüm bu olumsuzluklar arasında yaşam mücadelesi veren bir toplumun isyan etmesi, haklardan da öte temel bir ihtiyaçtır aslında.

Ama buna karşılık ‘ekonomik kurtuluş savaşı’ gibi adlandırmalar, “dini ulularının adları, hadislerin gücü ve milli mücadele” içeren beyanlarla ‘vatan haini’ ilan ediliyor, dayak yiyerek gözaltına alınıyorsanız, işte orada talep ettiğiniz temel haklarınızdan birinin hâlâ elinizde olup olmadığını bir kontrol etmek gerekli olabilir diye düşünüyorum.

Bir ülke vatandaşlarının yarısı ve hatta belki yarısından da fazlası ‘seçim istiyor’sa, hükümetin değişmesini talep ediyorsa, bu talep nasıl olur da karşılık bulmadan gerçekleşmez?

Gerçekleşmeyi de bırakın, bu talep nasıl olur da konu bile edilmez. Duymazdan gelinebilir ve bu son derece doğal talep ‘marjinalize edilerek’ üzeri kapatılabilir?

Peki bu ülkede seçim neye göre yapılacak?

Halk seçim istediğini söyleyemiyor, bir erken seçim kararı aldıramıyorsa, o ülkede hangi ihtiyaçlara, ne gibi parametrelere göre seçim yapılacak?

Peki ama vatandaşlığımızın önemli bir kazanımı olan seçme ve seçilme hakkımız, işler felakete evrildiğinde bile kullanılamayacaksa….

Şöyle direkt, açıktan sorayım; seçme ve seçilme hakkımız baki midir? Merak ediyorum.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Kobani duruşmasında umut yeşerten tek hamle "yeni CHP"den geldi!

Kobani davasının geleceğe dair umut yeşerten hamlesi, CHP’nin duruşmayı izlemek üzere bir heyet yollaması oldu. Yeni CHP, "Barış masası olacaksa kimse bu masa için Erdoğan’a mecbur değil" mesajı vermeye devam ediyor. Umarım bu tavrı tüm siyasi tutukluların davalarında da gösterirler…

Türkiye'de âdetten değildir ama, bu bir özür ve özeleştiri yazısıdır!

Politik bir tutum olarak sandığa gitmedim… Ülke insanına, sandığa topyekûn bir inanç kaybı ve küskünlük yaşadığımı anlayamamışım… Küserek hakkımı aramaktan vazgeçme noktasına savrulmuşum, bunun özeleştirisini vermekle yükümlüyüm… Ben bu seçim sonuçlarını öngörememiş olmanın özrünü değil, insanımıza dair girdiğim bu inançsızlaşma süreci için özür diliyorum… Ve evet CHP'de 'iyi çalışan' o azınlığı görmezden geldiğim için de o CHP'li azınlıktan özür diliyorum…

Gökhan Zan’ın sorumluluğu Erkan Baş’ta da değilse kimdedir?

Çevrelerinden kimseyi bir Gökhan Zan kadar beğenememiş olduklarından, adayları üstelik de böyle kritik bir kentte, bu kişi olmuş-olabilmiş… E tabii ‘Kaf Dağı’ tenha olur, şüphesiz!.. TİP’i uzun zamandır böyle açıktan konuşmak -masalarda bırakmamak-gerekiyordu aslında. Elbette hepimiz her şeyin farkındayız, belki de sizlerin vekillik kariyerlerinden uzundur buralardayız! Ama dinlemediniz, ama duymadınız, ama sözüm ona yasakladınız!