11 Şubat 2021

İnsanlığı barışa kavuşturmak için uzaya gidiyoruz

Barış için, demokrasi için uzaya gitmemiz şarttır… Gidersek bunlara kavuşacağızdır doğrudur...

Adı: Ekin Derdiyok
Hataylı.
Boğaziçi Psikoloji'ye Türkiye 20'ncisi olarak girmiş.
Sinir bilimi alanında uzmanlaşarak alzheimer ve otizm üzerine çalışmak istiyormuş.
2 Ocak'tan beri okulunda yaşananların onu Türkiye'de akademik kadroların liyakata göre değil sadakata göre doldurulduğu gerçeğiyle yüzleştirdiğini, artık ülkesinde dinlenmediğini ve hatta istenmediğini hissediyor.

Adı: Bengisu Kaynar
Kayserili.
Boğaziçi İktisat'a Türkiye üçüncüsü olarak girmiş.
Türkiye'de kadın istihdamını artırmaya yönelik çalışmalar yapmak en büyük hayaliymiş.
Demokrasiyi ve okulunu savunduğu için "terörist" ilan edilmekten yorgun. Ülkesinde artık istenmediğini düşünüyor.

Adı: Halit Demirhan
Trabzonlu.
Boğaziçi Politika'ya Türkiye 49'ncusu olarak girmiş.
Akademisyen olmak ve öğrenci yetiştirmek istiyor.
Üniversitenin maruz kaldığı olaylardan dolayı hayalini gerçekleştirebilecek bir Türkiye kalmayabileceğini hissediyor.
Artık ülkesinde istenmediğini düşünüyor.

Adı: Meltem Arslan
Aydınlı.
Boğaziçi Bilgisayar Mühendisliği Bölümünü Türkiye'de ilk bine girerek kazanmış.
Bir kadın mühendis olarak kendisini yetiştirmek istemesindeki en temel motivasyonunun ülkesine teknoloji alanında fayda sağlamak olduğunu söylüyor.
Okulunda yaşanan olaylarda ülke genelinde öğrencilerin ve akademinin arkalarında durulmamasından hayal kırıklığına uğramış.
Artık ülkesinde istenmediğini düşünüyor.

Adı: Yusuf Efe
Mersinli.
Uluslararası Fizik Olimpiyatları'nda Avrupa birincisi olmuş.
Boğaziçi Elektrik Elektronik'e de Türkiye birincisi olarak girmiş.
Akademide kalıp yapay zekâ alanında öncü çalışmalara imza atmayı hayal ediyor.
Okulunda yaşananlar üzerine dile getirdikleri demokratik taleplere karşılık şiddetle karşılaşmak kendisini derinden etkilemiş.
Artık ülkesinde istenmediğini düşünüyor.

Bunlar memlekette haksızlığa uğrayan öğrencilerden sadece Boğaziçili olanları ve sadece birkaçı.
En iyi ihtimalle beyin göçüne katılacaklar.
En kötü ihtimalle sırf haklarını aradıkları için hapislerde çürütülecekler.
Evet, insan bu tablo karşısında gerçekten de ülkesi adına derin bir üzüntü hissediyor…

Aynı zaman diliminde 12. Cumhurbaşkanı "uzaya gideceğimizi" müjdelediği bir "Milli Uzay Ajansı" tanıtım toplantısı düzenledi.
Güneşin kendine özgü hareketini ilk keşfeden astronom, Andromeda'yı ilk gözlemleyen, yerçekimini Newton'dan yedi asır önce dile getiren, gök cisimlerin yere olan uzaklığını en doğru hesaplayan kişinin ve daha birçok "uzay keşifçisinin" aslında Türk ve Müslüman ama bir bakıma batılılarca "hakkı yenmiş" bilim insanlarımız olduğunu da yine kendisinden o toplantıda öğrendik.
Toplantı özetle; memleket vatandaşlarından birinin ama "Türk olan" bir şahsın uzaya gönderileceğini müjdeliyordu.
Adeta "biri bilim adına hamle yapacaksa en iyisini, üstelik de yerli ve milli olanını biz yaparız" denilen o toplantıda, uzaya gönderilecek ilk Türk hayali, çok da uzak olmayan bir tarihe -hatta birçok güzelliklerin vadesi de olan yine o aynı tarihe- 2023'e kuruldu.
 
Ama durun, hemen üzülmeyin kadın olsanız "bile" uzaya gidebilme ihtimaliniz varmış, yeter ki Türk olun!
Bir ihtimalle kötü niyet sahibi olup, bizi içeriden vurmak isteyen ve "Uzay da nereden çıktı" diyecek o azınlığa da önceden cevap verildi o konuşmada.
"İnsanlığın tamamının barışa ve huzura kavuşması için, medeniyeti şahlandırmak için uzaya gideceğiz" dedi Cumhurbaşkanı.

İşte tam da oradan çıktı uzay yolculuğu!
Barış için, demokrasi için uzaya gitmemiz şarttır…
Gidersek bunlara kavuşacağızdır, doğrudur.
Tüm dünya bize neden bu kadar saldırıyor sanıyorsunuz, işte bu yüzden!
Uzayda gerçekleştireceğimiz henüz bir ihtimal düzeyindeyken tahmin edilen barışçıl başarılarımızdan.

Hayır "terörist" ilan edilmeyeceğimi bilsem, Boğaziçi Üniversitesi'ne yapılan operasyonla ayyuka çıkan "bilim düşmanlığı" algısını "milli uzay vaadi" ile yıkmak isteyen dahiyane bir fikir ekibinin varlığından ve bunu kabul eden otoritenin elle tutulur bilimi yıkarken hayali bilim vaatleriyle bizleri kandırabileceğini sanacak kadar gerçeklikten koptuğundan söz edeceğim.
Ama tabii ki yapmayacağım bunu, herhalde biz de yürek yemedik!

Aslında bizler de gülmeyi çoktandır hak ettik.
Gülerdik de…
Ama gerçekler alev alev memleketi yakarken o gülümseme yüzümüzde dondu kaldı işte!

Yazarın Diğer Yazıları

Kobani duruşmasında umut yeşerten tek hamle "yeni CHP"den geldi!

Kobani davasının geleceğe dair umut yeşerten hamlesi, CHP’nin duruşmayı izlemek üzere bir heyet yollaması oldu. Yeni CHP, "Barış masası olacaksa kimse bu masa için Erdoğan’a mecbur değil" mesajı vermeye devam ediyor. Umarım bu tavrı tüm siyasi tutukluların davalarında da gösterirler…

Türkiye'de âdetten değildir ama, bu bir özür ve özeleştiri yazısıdır!

Politik bir tutum olarak sandığa gitmedim… Ülke insanına, sandığa topyekûn bir inanç kaybı ve küskünlük yaşadığımı anlayamamışım… Küserek hakkımı aramaktan vazgeçme noktasına savrulmuşum, bunun özeleştirisini vermekle yükümlüyüm… Ben bu seçim sonuçlarını öngörememiş olmanın özrünü değil, insanımıza dair girdiğim bu inançsızlaşma süreci için özür diliyorum… Ve evet CHP'de 'iyi çalışan' o azınlığı görmezden geldiğim için de o CHP'li azınlıktan özür diliyorum…

Gökhan Zan’ın sorumluluğu Erkan Baş’ta da değilse kimdedir?

Çevrelerinden kimseyi bir Gökhan Zan kadar beğenememiş olduklarından, adayları üstelik de böyle kritik bir kentte, bu kişi olmuş-olabilmiş… E tabii ‘Kaf Dağı’ tenha olur, şüphesiz!.. TİP’i uzun zamandır böyle açıktan konuşmak -masalarda bırakmamak-gerekiyordu aslında. Elbette hepimiz her şeyin farkındayız, belki de sizlerin vekillik kariyerlerinden uzundur buralardayız! Ama dinlemediniz, ama duymadınız, ama sözüm ona yasakladınız!