03 Eylül 2020

Eşe dosta bulaştırmış olma ihtimaliyle "Covid-19'um" demeye utanır mısınız?

Çok daha kontrollü bir yaşama geçiyorum, elden bıraktığım önlemleri yeniden hayata geçiriyorum. Çünkü çok korktum, endişelendim ve bu korkuyu bir daha yaşamak istemiyorum

Geride bıraktığımız haftayı ağır ilerleyen bir gerilim filmi gibi yaşadım.

Şöyle ki; öyle bir 48 saat geçirdim ki, Covid-19 olduğuma emindim!

Haftanın başına dönelim; hafif ateşim vardı, halsizdim, karnım ağrıyordu.

İkinci gün semptomlar artınca 'Covid olabilir miyim?' şüphesiyle gayet de soğukkanlı bir şekilde, 'Değilimdir de hadi bir emin olalım' diye hastaneye gitmeyi düşündüm, test yaptırmak lazımdı.

Aslında tedbirsiz değilim ama mesele son aylarda hayatımın odağında değil, biraz daha rahatlamıştım.

Artık kargodan gelen paketler kapıda beklemiyor, marketten gelenler kapıda silinmiyor…

Maskesiz çıkmadım ama maskesiz sosyalleştim.

Maskesiz değildim ama maskeyle çocuğu okula götürdüm.

Aniden hastalanınca; 'Bu mevsimde, havalar hâlâ sıcacıkken Covid'den başka ne olabilir' diye de, 'Yok ya, imkansız, kapmış olamam, mevsim değişiminden oldu bir kırıklık' diye de düşündüm açıkçası…

Eş dostla yaptığım bilgi alışverişinde çok kısa sürede şu malzemeyi topladım: Covid testi, doktor muayenesinden geçerek, ancak doktor virüsü kaptığınıza kanaat getirirse yapılıyor.

Bazı 'özel ve isimsiz yapılar' 1700 ile 2000 lira arasında değişen fiyat karşılığında evinize gelerek hem sürüntü, hem de kan testi yapıyor. Sonuçlar devletin kaydına geçmiyor, yani özetle; sadece siz biliyorsunuz. 

Yurt dışına seyahat edeceğinizi ispatlayan uçak bileti rezervasyonu, otel rezervasyonu ve vizeli pasaportunuzla başvurduğunuzda özel laboratuvarlar 250 lira karşılığı, özel hastaneler 750 lira karşılığı bu testleri yapıyor.

İnanılmaz ama aradaki fiyat farkını gerektirecek de hiçbir sebep yok.

Testler aynı, sonucun çıkma süresi ve geçtiği işlem aynı.

Her konuda olduğu gibi 'ayrıcalıklı vatandaş'lar daha çok para ödeyerek daha konforlu bir sunuşla aynı hizmeti, gerektiğini kimseye ispat etmek, onaylatmak durumunda olmadan da alabiliyor sadece.

Tüm bu bilgileri edindikten sonra kalktım bir hastanenin aciline gittim.

Muayene edildim.

Çevremde yaşlılar olduğunu da özellikle belirttim ve muayene sonucu test yapılması uygun görüldü.

Bu aşamada sürüntü testi adı verilen boğazdan ve burundan salgı örneği alınan o işleme tabi tutuldum.

Covid-19 testi yani.

Uzun bir çubukla burnumdan girip beynime dokundular sanki.

Aşırı rahatsız eden bir işlemdi, bir daha deneyimlemek istemem.

Ardından elime bir barkod numarası verildi ve '24 ila 48 saat aralığında 'e -nabız' uygulamasından sonucunuzu görebilirsiniz. Sonucu beklerken kendinizi izole ediniz' dendi ve hiçbir ücret ödemeden, hızla gönderildim hastaneden.

Covid testi yaptırmamla Covid olduğuma kesin karar vermem arasında 3 saniye filan ya vardır ya yoktur.

'Değilimdir ama emin olmak lazım' diye girdiğim test alanından dev bir endişe bulutuyla ayrıldım.

Kesin olarak Covid'dim ve 6 aydır bu salgın hakkında konuşulanları dinleyerek, okuyarak geçirdiğim zaman diliminde hiçbir şey öğrenememiştim!

Ne yapacaktım şimdi?

Ev halkından ayrı bir odaya mı kitlenecektim, yoksa onlar zaten ben neysem o muydu?

Kaç gündür bu virüsle yaşıyordum?

Evde benden başka kimseden bir sinyal gelmemesi normal miydi?

Şimdiden geçmişe yönelik görüştüğüm insanları arayıp uyarmalı mıydım, yoksa test sonucum çıkınca 'ben Covid'im, özür dilerim' mi demeliydim…

İlk saatler sorularımın cevabını arayarak geçti.

Yeniden 'Covid belirtileri' yazıları açıldı tezgaha…

Bu virüsle ilgili tek bir değişkenlik göstermeyen bilgi var, o da tüm değişkenlikleri bünyesinde barındırdığı, kimsenin net bir şey söyleyemediği ve dev bir muallak olduğu.

Mesela 'Öksürmüyorum, öyleyse Covid değilim' diyemiyorsunuz çünkü her tür belirti de, belirtisizlik de Covid olduğunuzun bir göstergesi olabilir.

Çok iyi ve sağlıklı hissetmeniz bile bir Covid belirtisi. Çünkü bazı insanlarda da öyle seyrediyor süreç!

Karnınız mı ağrıyor, bazı Covid vakaları sindirim sistemi sorunu yaşıyor, çok normal.

Ağrımıyorsa da Covid'siniz. Çünkü Covid'in bazen karın ağrısı yapmadığı da biliniyor.

Gözünüz mü akıyor, olabilir. Akmıyor mu, tamam zaten Covid göz akıntısı yapmayadabilir.

Yani ne desem boş!

İlk geceyi bu düşüncelerle baş başa geçirdiğim. Kendimi dinliyor ve on dakikada bir teşhis değiştiriyordum. Hafif bir kuru öksürük oldu misal, 'hah işte Covid'im', iki kere hapşırdım 'Yok ya değilim, normal nezle' diyorum. Bir nevi delilik hali. O saatler Covid'den olmasa da düşüncelerinden, mutlaka bir araz yaratmış olmalı bende.

Düşüncelerimden yarattığım karanlık; yavaş yavaş kötüleme ihtimali, hastaneye yatma, entübe olma…Çoluk çocuk ne olacak?

Derken, tedavi için kullanılan ilaç konusu da bir başka muammaya sürüklüyor beni. İlacın kullanımı konusunda tartışmalar sürerken kimi hekim çok başarılı ve doğru bir tedavi olduğu görüşünde, hatta insanlarla fazla temasta olan ve hastalanmamış kişilerin 15 günde bir 1 doz almasını öneren doktor bile duydum.

Yan etkileri de ağırmış, bulantı kusma filan…

Diğer yandan ilacın ileride yaratacağı sorunlardan, kalıcı hasarlardan söz edenler de azımsanamayacak kadar çok.

Seçme şansımız var mı ki?

Virüsü kaptıysak ve ağırlaşıyorsak sorgusuz o tedaviye alınmıyor muyuz?

Bu sonu olmayan, cevapsız sorularla dolu düşünce batağında sabahı buldum, bir iki saat uyumuşum uyumamışımdır, -ki yorgunluktan da olabilir- daha ağır semptomlarla uyandım.

İşte hayatımın belki de en uzun geçecek günlerinden birine uyanmıştım.

Yarım saatte bir 'e-nabız'ı kontrol ediyor, kendimi Covid'li sayıyor, sadece teyit bekliyor, hastalığı kimlere ve nasıl haber vereceğimi düşünüyordum.

'Son 15 gün' dedi doktor. Son 15 günde görüştüklerimin listesini yaptım. 'Tek tek aramak lazım, mesajla da olmaz ki' dedim.

Bir yandan da itiraf etmek güç de olsa sanki yüz kızartıcı bir durum içinde olduğum hissine kapıldım.

Millete virüs bulaştırmış olma ihtimali beni çok rahatsız etti.

Belki yeteri kadar dikkat etmemiş, sorumsuz davranmış ve çevremdeki herkesin hayatını tehlikeye atmıştım.

Nasıl söyleyecektim?

Nasıl bir konuşma yapacaktım?

'Özür dilerim, benim yüzümden çok kötü günler yaşayabilir, sevdiklerini kaybedebilir hatta kendin de ölebilirsin' mi diyecektim?

Çevremdeki yaşlıları, önemli ameliyatlar geçirmiş, kanser atlatmış, bağışıklığı düşük insanları düşündüm. 

Düşündükçe düşündüm.

En kötü senaryoları canlandırdım.

Sevdiklerim sırf beni gördükleri o gün yüzünden acı çektikleri canladı gözlerimde.

Nefes alamıyordum artık.

Derin bir endişe, çözümü ve cevabı kimsede olmayan onlarca soruyla boğuldum kaldım.

O sırada, ana fikri Covid olan her konuda olduğu gibi bunda da bir belirsizlik durumu belirdi. Dış sesler devreye girdi, 'Belli olmaz o iş, kanser olup Covid'i hissetmeden atlatan da var, gencecik sapa sağlam olup ölen de' dendi…

Heh tamam, iyice karardı dünyam.

Tüm sevdiklerimi kendi ihmalim yüzünden kaybedeceğim demek.

Keşke hiç sokağa çıkmasaydım, ölür müydüm yani!

Tüm günümü ve gecemi test sonucu bakıp, 'görüştüklerim listesi'ne söyleyeceklerimi düşünerek geçirdim.

Bittim, tükendim, eridim, utandım, gerildim, üzüldüm ve bir sürü olumsuz duyguyu içime işlettim.

Sabah olup 'negatif' yazılı test sonucunu görene kadar karanlıktaydım.

Tam rahatlayacaktım ki, müjde verdiğim yakınlarım 'Dur rahatlama hemen. Çoğu zaman ilk test negatif çıkıyor. Hastalık hali devam ederken tekrarlanan testlerde pozitif çıktığı da çok oluyor' dedi.

Valla ister inanın ister inanmayın, o negatifi gördükten sonra hızla iyileşmeye başladım.

Bir daha test yapılmasını gerektirecek hiçbir semptomum olmadı…

Fakat tek bir şeyi anladım, o da hastalanmaktan çok etrafa bulaştıran olmanın vebalinin bana çok ağır geleceği oldu.

Test sonucunu beklerken yaşadığım 'Ne diyeceğim şimdi ben bu insanlara' kısmı aşırı yordu beni.

Sevdiklerinin canına mal olma ihtimali çok ağır bir deneyim olurdu, en azından bu seferlik atlattım.

Sanırım bu kış zor geçecek.

Ve sanırım ben yine, en azından çok daha kontrollü bir yaşama geçiyorum, elden bıraktığım önlemleri yeniden hayata geçiriyorum.

Çünkü çok korktum, endişelendim ve bu korkuyu bir daha yaşamak istemiyorum.

Yazarın Diğer Yazıları

Gelin biraz da katrilyonlarca borç bırakan ‘kayyım rezaleti’ni konuşalım!

Kayyım atanan belediyeler adeta yağmalanmış, deniyor ya, hiç de boşa denmiyor o laf. Buyurun DEM Parti belediyelerine bırakılmış borç listesini alt alta koyalım. Eski para üzerinden tablodaki milyarları ‘katrilyon’, milyonları ‘trilyon’, binleri ‘milyar’ olarak da okuyun lütfen! Ülkeye, toprağa, insana, kaynağa yapılan ihaneti bir arada serelim ortaya. Öyle bir bir arada olabilelim ki, kimsenin bir daha ‘kayyım’dan söz dahi etmeye cesareti olmasın…

Kobani duruşmasında umut yeşerten tek hamle "yeni CHP"den geldi!

Kobani davasının geleceğe dair umut yeşerten hamlesi, CHP’nin duruşmayı izlemek üzere bir heyet yollaması oldu. Yeni CHP, "Barış masası olacaksa kimse bu masa için Erdoğan’a mecbur değil" mesajı vermeye devam ediyor. Umarım bu tavrı tüm siyasi tutukluların davalarında da gösterirler…

Türkiye'de âdetten değildir ama, bu bir özür ve özeleştiri yazısıdır!

Politik bir tutum olarak sandığa gitmedim… Ülke insanına, sandığa topyekûn bir inanç kaybı ve küskünlük yaşadığımı anlayamamışım… Küserek hakkımı aramaktan vazgeçme noktasına savrulmuşum, bunun özeleştirisini vermekle yükümlüyüm… Ben bu seçim sonuçlarını öngörememiş olmanın özrünü değil, insanımıza dair girdiğim bu inançsızlaşma süreci için özür diliyorum… Ve evet CHP'de 'iyi çalışan' o azınlığı görmezden geldiğim için de o CHP'li azınlıktan özür diliyorum…