19 Şubat 2021

Boğazımızda dev bir yumruyla oturuyoruz yerimizde!

13 canın sorumluluğunu kim üstlenecek? Ben ve benim gibiler henüz yürek yemedik; o yüzden boğazımızda dev bir yumruyla oturuveriyoruz yerimizde!

Bazı yürek yemişler itiraz ediyor, diyorlar ki; hava hücumuyla başlayan bir harekâtta önceden tespit edilmiş hedefler tahrip edildiyse içindekiler de sağ kalamaz.
Bunu bilmek için askeri tedrisata da lüzum yoktur.

Bazı yürek yemişler itiraz ediyor, diyorlar ki; altı yıl. Koskoca altı yıl alıkonulmalarına göz yumuldu, önemsenmedi, yok sayıldı bu 13 insan.

Bazı yürek yemişler itiraz ediyor, diyorlar ki; bu insanların aileleri bile çocuklarını gündeme taşımaktan çekindi. İktidarı kızdırıp, çocuklarına sağ ulaşamayacakları endişesiyle muhalif basından özellikle uzak durdu.

Bazı yürek yemişler iddialı, diyorlar ki; altı yıldır bu aileler Meclis kapısında yalvardı, tek bir iktidar desteği bulamadı.

Bazı yürek yemişler ayıplıyor; "Yahu biri öldüğünde yasa girilir. Matem tutulur. '13 şehidimiz var' deyip gülebiliyorlar. Şehitlerin annelerini mitinglere malzeme ediyorlar" diyorlar.

Ayrıca iddialılar da; "Sadece bir anneyi ikna edebildiler, o acılı anneye 'İntikam istiyorum' dedirtebildiler. Sadece bir anneye 'Cumhurbaşkanımın yanındayım' dedirtebildiler" diyorlar.
Ve en önemlisi de; "Devlet isteseydi, dikkat gösterseydi o 13 insan çoktan esaretten ve sağ şekilde kurtarılmış olurdu" diyorlar.
"Örnekleri var, aynı zamanda benzer şeyler yaşayıp kurtulanlar var. Ama bu 13 insan terk edildi" deniyor.
 
Desen: Selçuk Demirel
 
Her biri diğerinden ağır ithamlar.
Elbette bunları sadece yürek yemiş ve çoğunluğu yurt dışında ikamet eden insanlar dillendiriyor, dillendirebiliyor.
Çünkü aksi, yani "buralardan konuşması" çok zor, tehlikeli. Hem Allah aşkınıza böylesi bir "operasyonu" ancak vatan hainleri sorgular, öyle değil mi?!
Oysa bizlerin de sorulacak çok sorusu var.
Ölümleriyle varlıklarından haberdar olduğumuz...
Gencecik insanların görüntülerini izledik, mektuplarını okuduk, bazısının ailesinin beyanlarına tanık olduk.
Bir şekilde hayatlarına dahil olduk, üzüntülerine ortak olduk.
Yaşarken attıkları yardım çığlıklarını duymamış olduğumuz için de belki biraz suçluluk duyduk...
Ve çok sorumuz var.
Çok.
Ama soramıyoruz...
"Sen kim köpek, devletine şüpheyle bakıyorsan teröristsindir!" çünkü.
Peki ama bu kocaman ve heba olmuş canlarla dolu konuyu kim aydınlatacak?
Mesela...
Bu nasıl bir operasyondu, neden yapıldı?
Zamanlaması neye göre belirlendi?
Operasyonun esas amacı neydi?
Neden bombardıman yapıldı?
Ve en önemlisi 13 kişi neden altı yıl adeta görmezden gelindi?
Neden kamuoyundan uzak tutularak, unutulması istendi?
13 insanın aileleri altı yıl boyunca nasıl oyalandı?
Ve en önemlisi operasyonun sonu neden ve nasıl HDP’ye bağlandı.
Arada ne gibi yeni ilişkilendirmelere ulaşıldı, yeni bilgilere ulaşıldıysa şayet bu süreç neden şeffaf yürümüyor, varsa o yeni bilgiler neden kamuoyuyla paylaşılmıyor?

Operasyonun hemen ardından başlatılan "HDP hemen kapatılmalı" kampanyasının mantığında ne yatıyor?
HDP’nin kapatılması hangi sorunun çözümü olacak?
Bu operasyonun başarısız bir operasyon olduğunu Genelkurmay kabullenecek mi?
Bu 13 canın sorumluluğunu kim üstlenecek?
Şahsen ben hâlâ Türkiye’de yaşıyorum.
Ve evet henüz yürek yemedim.
Ben ve benim gibiler de...
O yüzden boğazımızda dev bir yumruyla oturuveriyoruz yerimizde!
Soru sorma hakkımız, soru sorma şansımız yok...
Sorgulama haşa!
Mesele terörü kınamaksa, aksi mümkün olabilir mi? Elbette teröre lanet ediyoruz...
Ama en azından sorularımızın yanıtlanmasını bekleyecek kadar demokrasiye, deyim yerindeyse demokrasinin zerresine açız. 
Devleten şeffaflık beklemeyi bırakın, gün geçtikçe daha da kararan imajından fazlasıyla tedirginiz. Hadi bizleri yine geçtim, Anneler evlatlarının hatırasına, canlarını yolunda kaybetmiş evlatlarının hesabını da sorabileceği bir devletle tutunmak ister, tutunabilmek ister...

Yazarın Diğer Yazıları

Gökhan Zan’ın sorumluluğu Erkan Baş’ta da değilse kimdedir?

Çevrelerinden kimseyi bir Gökhan Zan kadar beğenememiş olduklarından, adayları üstelik de böyle kritik bir kentte, bu kişi olmuş-olabilmiş… E tabii ‘Kaf Dağı’ tenha olur, şüphesiz!.. TİP’i uzun zamandır böyle açıktan konuşmak -masalarda bırakmamak-gerekiyordu aslında. Elbette hepimiz her şeyin farkındayız, belki de sizlerin vekillik kariyerlerinden uzundur buralardayız! Ama dinlemediniz, ama duymadınız, ama sözüm ona yasakladınız!

Türkiye'de 'vicdani ret' bir hak ihlali konusudur!

Memleketimizde, söylemde askerliği yüceltip eylemde askerlikten kaçınmakta bir beis görülmemektedir!

Bir 8 Mart günü soralım; Sincan Kapalı Kadın Cezaevi'nde neler oluyor?

Sincan Kapalı Kadın Cezaevi'nden 2021 yılından beri şartlı tahliye olabilmiş tek bir kadın mahkûm yok. Çok iddialı bir uygulama gibi gelmedi mi size de? Sincan belki de, Türkiye'de ki tek "siyasi suçlulara şartlı salıverme hakkı" tanımayan cezaevi olma konumunda. Çok acayip!