10 Aralık 2013

Biz bu iki başlı iktidar kavgasının seyircisi miyiz?

İki güç bir yönetim için kavga ediyor. Bizlerin yani tüm ülkenin yönetimi için veriliyor bu kavga.

Son günlerde yapılan açıklamalar, yazılan ‘taraflı’ yazılar ve ortaya atılan belgelerle söylenenlerin özetli meali;

"11 yıldır iktidarda olan AK Parti ve Başbakan Tayyip Erdoğan bugünlere Fethullah Gülen Cemaati ile işbirliği yaparak geldi.

Görev dağlımı yapılırken bazı ‘alanlar’a hâkim olmasına da izin verildi. Daha doğrusu AK Parti’nin ve Başbakan'ın  birçok alanda cemaate ihtiyacı vardı.

Emniyet, hukuk, eğitim gibi alanların denetimi, kontrolü ve hatta karar mekanizması cemaatin ellerine bırakıldı.

Hükümet ve cemaat işbirliğinde bazı operasyonlar da düzenlendi.

Ergenekon, Balyoz, Odatv ve KCK adı altında düzenlenen operasyonlar ‘alan temizliği’ hedefi ile yapılırken cemaat ‘şahsi’ meselesi olan kişileri de listeye ilave etti ve çoğunu mahkûm etti.

Hükümet ilave edilenlere ses etmedi, çünkü bu operasyonlar onların menfaati için yapılıyordu ve bazı şahsi hesaplaşmalara da göz yumulmalıydı.

Yurtiçi ve yurtdışında karşısına çıkan eleştirilere ‘onlar terörist’ diyerek cevap veren Başbakan cemaatin operasyonlarının bilgisi dahilinde yapıldığını defalarca onayladı.

Ve gün geldi Başbakan cemaatin ‘haddini’ bilmeyerek veya aşarak paralel devlet gibi davranmaya başladığına karar verdi.

Oysa 11 yıldır iki başlı yönetim vardı ve bu sessizce, uyum içinde devam ediyordu.

Kimine göre cemaatin MİT operasyonuna kalkışması ile kimine göre ise zaten artık cemaate ihtiyaç kalmadığından bu kopuş yaşanmaya başlamıştı.

Başbakan etrafından cemaat mensuplarını temizliyor, yeni atamalarla ‘ortam temizliği’ yapıyordu.

Fettullah Gülen’in zaman zaman yaptığı açıklamalarla aralarının bozuk olduğu anlaşılıyor ama bu durum daha sonra iki tarafın da yalanlaması ile inkâr ediliyordu.’

 

                                                           * * *

 

Bugüne kadar bu işbirliği zaten biliniyordu, diyebilirsiniz. Evet biliniyordu, daha doğrusu emareler ve ortaya atılan sağlam iddialarla doğruluğu kabul ediliyordu diyelim. Zaten üzerine de sayısız söz söylendi, yazılar, kitaplar yazıldı.

Ancak bugün geçmiş günlerden farklı olarak tarafların ‘beraber yürüdüğü’ inkâr edilmediği gibi aksine açıktan ‘ayrılık’ kavgasına girişiliyor. Gözlerimizin önünde cemaat ve hükümet paylaşamadıkları devlet, güç ve iktidar için kavga ediyor.

 

                                                          * * *

 

Seks kasetleri ve yenilerinin çıkartılabileceği iddiaları, yıllarca adeta bu kopuş günleri düşünülerek özenle saklanmış belgeler ve ‘bu daha ne ki’ imaları, bavulda beklediği iddia edilen yolsuzluk, arsızlık, hırsızlık içerikli dosyalar ‘az sonra’ nidaları eşliğinde havalarda uçuşuyor.

İki güç bir yönetim için kavga ediyor.

Bizlerin yani tüm ülkenin yönetimi için veriliyor bu kavga.

Birinin artık diğerine ihtiyacı kalmamış, safrasından kurtulmak için elinden geleni yapıyor. Diğeri ise ‘ben olmasam buralarda olamazdın’ diye avazı çıktığı kadar bağırıyor.

Tüm ülke,  yıllardır süren bu işbirliğinin  olanca netliği ile ortalara dökülmesini canlı olarak seyrediyoruz.

Sanki çok olağan bir kavgaymışcasına..

Sanki kavga metodları, üslupları ve taktikleri ahlaka uygun, siyaseten de doğru kabul edilebilirmiş gibi.

Oysa biraz uzaklaşıp bakabildiğimizde ortaya çıkan tablo korkutucu oluyor.

Bizler travmalara alışmış bir toplumun bireyleriyiz, haliyle tüm anormallikleri de hızla normalleştirebilme özelliğine sahibiz.

Bir nevi psikolojik rahatsızlığın içinde, o döngüye alışık yaşıyoruz.

Oysa bu ikili yönetim ve bereber yürüdükleri 11 yıllık yol kabul edilemez unsurlar taşıyor.

Sadece mağdur edilen bireyler, kişiler, yapılan siyasi hamleler, ele geçirilen kurumlar, dönüşüm projeleri ile ilgili değil bu mesele. Seyrettiğimiz tablonun anlamı; vatandaşın iradesinde olmayan, oy verilerek seçilmemiş ‘hayali’ güçlerlerin söz sahibi olduğu bir  hükümet tarafından yönetilmiş olduğumuzun ifşası oluyor.

Peki bizler ne yapıyoruz?

Televizyon kanallarına çıkıp ‘bu ikili barışır mı, barışmazsa ne olur?’ münazaralarına katılıyoruz. Veya bu ikili yönetim üzerine derin analizler yapıyoruz. ‘Kopuş nerede başladı’ onu tartışıyoruz.

Sanki önümüzdeki tablo çok normalmiş, iş  yorumlanmasına kalmış gibi!

Benim için en önemli soru ise şu; Peki oyunu AK Parti’ye vermiş olan vatandaş ne yapıyor, bu iki başlı yönetim hakkında ne düşünüyor?

 

Twitter: @ttatari

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Nerede o eski savaş muhabirleri!

Suriye’de yaşanan savaşta Türkiye ilk günden beri aktif rol oynuyor. Ve bizim neredeyse hemen hiç savaş muhabirimiz yok!

Olası barış sürecine nasıl destek olabiliriz?

Bilmediğimiz, anlamadığımız, doğrulatamadığımız, muhatapların da anlamaya çalıştığı, belirsiz, ‘ağır çekim’ bir süreçteyiz. Evet barıştan yanayız, aksi düşünülemez bile. Ancak bu koşullarda ve bu aşamada barış için verebileceğimiz tek destek, sadece sessizce izlemek olacaktır…

Yoksa sen de bir kadın düşmanı mısın?

Kadına şiddeti kınamak için eylem yapan kadınlara devlet eliyle yine şiddet uygulandı. Bunlar yaşanırken sokaklarda eyleme katılan kadınlara hırsla saldıran sivil erkekler de vardı… Soruna “ama’lı, fakat’lı” yaklaşan her kim olursa olsun, onu derhal yaptığı kadın düşmanlığıyla yüzleştirmeniz gerekir

"
"