02 Nisan 2020

Bir bilinmezin, bilemediğimiz şekilde yurdumuzu terk etmesini bekliyoruz!

Korona şehidi ilan edilme vaadi, kolonya hediyesi ve milli dayanışma kampanyalarından etkilenmeyenlere ne önerirsiniz; dua ve sabır mı?

Hepimizin, tüm dünyanın ortak bir endişede buluştuğu, tek bir korkuda uzlaştığı, salt bir düşmana odaklandığı, aynı sıkıntıları çektiği, endişelerimizin eşitlendiği ve çoğunluğun evinde oturduğu bir süreç yaşıyoruz.

"Tarihe tanıklık ediyoruz" demek istemiyorum, çünkü hem tanıklıktan hem de bitmeyen deneyimlerinden bıkmış vaziyetteyiz hepimiz.

Türkiye olarak birçok ülkeden daha yorgun girdik bu 'yeni felaket'e…

Siyaseten yorgun, ekonomik açıdan göçük, sosyal güvenceler açısından bitik, haklarımız konusunda yitik, haksızlıklar konusunda bıkkındık.

Bunca negatif gelişmeyi, bunca olumsuzluğu ne kadar daha taşıyabileceğimizi düşünürken, yine her zaman olduğu gibi hiç çalışmadığımız yerden vurulduk.

Küresel bir salgın!

Bizler için filmlerden ve tarihi dokümanlardan öteye gitmeyen bir kavram, onlarca sorunumuzun üzerine geldi ve çöktü.

Şimdi tüm o sorunlarla evlerimizde oturuyoruz ve bir bilinmezin, bilemediğimiz şekilde yurdumuzu terk etmesini bekliyoruz.

Memleketin yönetiminde uzlaşamamışken bu defa bir salgın ortamının yönetilmesi sürecinde uzlaşmaya çalışıyoruz.

Yani sağlıklı günde geçinemeyenlerin hastalıkta geçinmeye çalışması gibi bir durumdayız.

Fakat çok zorlanıyoruz, lütfen anlayınız!

Dünyada yüzbinleri etkisi altına alan on binlerce ölümle hızla yayılmaya devam eden bir virüs için memleketimizde kolonya dağıtılıyor!

Veya ilan edilen Iban'a yardım parası isteniyor.

Ha siz Türkmenistan'a bakıp şükredelim diyorsunuz, anladım.

Pardon

Haksızlık ettim…

Neyse aslında bu yazıda sorgulamak istediğim şeyler farklı. 

Girişte derdimizi yeterince anlatabildiysek ben kafama takılan soruları yazmak isterim, belki birbirimizi oralarda yakalarız.

Biliyorsunuz Almanya'da bu tip bir salgının önceden beklendiği, Merkel'e bunun çok önce rapor edildiği, hatta detayların bile tuttuğu konusunda tartışmalar yaşandı. Tartışmalar öyle bir hale geldi ki, neredeyse virüsü onlar yaptı diyeceklerdi ki Almanya'da da mücadele ortada. Fakat anladığım kadarıyla bu konudan haberdar olmak için bir ülkenin lideri olmaya gerek yokmuş. Sadece konuyla ilgili olmak yeterliymiş. Çünkü bilim insanları uzun bir süredir Uzakdoğu kaynaklı ve hayvandan insana geçecek büyük bir salgının beklentisindeymiş. Sadece beklentiyle kalınmamış, bu konu üzerine çalışmalar yapılmış, simülasyonlar düzenlenmiş. Seyahat ve toplu taşıma nedeniyle salgının hızla ve çok sayıda insanı etkileyeceği ve milyonlarca insanın ölümüyle sonuçlanacağı öngörülmüş. Bazı bilim insanları uzun zamandır böyle bir salgın için tüm hayvan kaynaklı influenzaları etkileyecek tek bir aşı üzerine çalışıyormuş, hatta Amerika'da bir kısım bilim insanının bu konudaki çalışmalarına Bil & Melinda Gates Vakfı ödenek yaratmış.

Bu bilgiler de hiç gizli değilmiş, yazılmış onlarca makale, çekilmiş belgeseller de ortalıkta açık seçik duruyormuş. 

Sadece ilgimize mazhar olmamış!

Hazır herkes evindeyken sadece Netflix'in Pandemi belgeselini izleseniz bile tüm sürece vakıf olacaksınız.

Şimdi gelelim sorulara

- Dünyanın bu derece 'görünür' bir şekilde haberdar olduğu, hatta daha ortalarda yokken bile beklediği bu virüsten Türkiye'nin neden haberi yoktu? Bilim insanlarımız olası bir salgın durumundan ilk olarak Çin'de Koronavirüs ortaya çıktıktan sonra mı haberdar oldu? Kendi alanlarına dair belgesel dahi izlemiyor olduklarını sanmıyorum. Birileri ses etti de duyan olmadı mı acaba, diye sorgulamadan geçemiyorum bu konuyu. Zira kimse ses etmediyse de, haberdar olmadıysa da, sesini kimse kale almadıysa da sonuç skandal!

- Peki diyelim biz konunun dışında kaldık. Ama Amerika çok içindeymiş. Çalışmalar varmış, yatırımlar varmış filan. Gizli servis hiç mi başkana bahsetmemiş bu olasılıktan, 'uydurma' muamelesi yapabilecek kadar konu dışında kalmış devlet. Ama Amerikan yapımı diziler, belgeseller Amerikan yayın platformlarında neredeyse bir senedir gösterimde. Akıl mantık bu işin neresinde?

- Şansölye Merkel'e gittiğine göre başka devlet başkanlarına da gittiği kesin. Belgesel çekmişler diyorum, sır yok ortada! Peki dünya çapında bir ihmal mi var? Varsa bunu neden sorgulamıyoruz?

- Virüsün insan eliyle yaratılmadığı araştırmalarla kesinleştiğine göre ve en azından bir kısım bilim insanlarınca “bir felaket geliyor hazırlanmalıyız” dendiğine göre başta Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Trump olmak üzere birçok büyük ülkenin lideri ihmal ithamı altında kalmalı, konusunda uzlaştık mı?.. Yani bu çağda bu başımıza gelen biraz da önlem almamak ve umursamamaktan değil mi?

- Gelelim kendi özelimize. Birtakım uzmanlar çıkıp açıklama yapıyor, 'sokağa çıkma yasağı şart' deniyor, 'şayet yapılmazsa hasta insan sayısı çok artacak' deniyor. Belli ki sokağa çıkma yasağının sorumluluğunu almak istemeyen bir lider tarafından yönetiliyoruz, bu konu zaten ortada, peki ama dendiği gibi olursa sonuçlarının sorumluluğunu üstlenecek mi? 

- Her felakette para toplama alışkanlığı biraz tuhaf değil mi? Daha yeni deprem yardımları toplandı. 'Devlete maddi yardım eden vatandaşlar' düşüncesi bile tuhaf değil mi? Kimin devletten daha büyük kaynağı olabilir ki?

Üstelik vergiler hem yüksek hem birçok alanda özel vergi ödüyoruz hepimiz. Ve her ne olursa olsun hesabını göremiyoruz? Patron biziz, ama muhasebe bizden belge saklıyor! Patron biziz ve ödediğimiz maaşlar bize yardım olarak veriliyor! Patron biziz, yıllardır bir kriz ortamında desteklenelim diye ödemeler yapmışız, aksatmamışız sorumluluklarımızı ama şimdi ihtiyacımız olduğunda bize 'seni desteklemem için bana tekrar para vermelisin' deniyor… Veren versin konu o değil, bu durumu sorgulamayacak mıyız? Konu bu!

- Bir önceki soruya istinaden bir soru daha sormak istiyorum. Bu Iban meselesini acaba hiç üzerimize alınmamalı mıydık, yani sadece hükümetin zengin ettiklerini kapsıyor olabilir mi, diye düşünmeden de edemedim. Çünkü biliyoruz 'o paraları ben sana kazandırdım, şimdi bana lazım' anlayışı mevcut, ne dersiniz?

- Salgın çok tehlikeli, evlerden çıkmayın, hatta evlerde ayrı odalarda oturun, diyorlar ama cezaevlerindeki siyasi tutukluların durumu için kıl oynatmıyorlar. Mesela adi suçlular Koronavirüs salgınından korunsun diye evine gönderiliyor, affediliyor, ama Selahattin DemirtaşOsman KavalaBarış Terkoğlu, Barış Pehlivan gibi yüzlerce siyasi 'kan davalıları' içeride bırakılıyor. Peki bu insanlar hastalanırsa hesabını kim soracak?

Bir de tabii bu saydığım isimler ünlü. Bir bu kadar da ünsüz ama siyasi nedenlerle, görüşleri yüzünden hapis yatan ve bu tehlikeli günlerde açık hedef olarak cezaevlerinde bekletilen yüzlerce insan var. Ne olacak bu insanlara ve kimden hesabı sorulacak? 

- Mesele sadece hastalanmak da değil. Hadi diyelim hastalanıldı ve atlatıldı ama vücutta tahribat kalıp kalmadığı konusu da tartışmalı. Hastalığı ağır geçirenlerin ciğerler ve beyin üzerinde kalıcı hasarlarla karşılaşmaları ihtimalinden söz ediliyor. Peki bu durumda sokağa çıkma yasağı kararı almayan, cezaevlerini adil şekilde boşaltmayan, açın karnını doyurmayan hesap verecek mi?

- Bir de tabii tüm dünyada sanırım şöyle bir sorun var; ben hastalansam hastaneye alınmıyorum, test yaptıramıyorum. Ancak çok ağırlaşmam gerekiyor, o sürece kadar evde idare etmem isteniyor. Ama misal Kıvanç Tatlıtuğ ve benzeri ünlüler 'kendi şüpheleri' gerekçesiyle hangi hastaneye başvursalar test oluyorlar ve hastanede ikamet ettiriliyorlar. Bu çifte standartın böylesi bir dönemde hâlâ yürütülebilmesini esefle kınıyorum. Ve tekrar soruyorum; bu süreçten insanlık ders alarak, gelişerek ve öğrenerek çıkacak, diyenler emin misiniz? 

Salgın da olsa, dünya da yansa hatta hatta son nefesimize saniyeler kalsa da soru sormaya ve sorgulamaya ara vermemeye yeminlilerdeniz ya, o yüzden soralım; Koronavirüs şehidi ilan edilme vaadi, kolonya ve maske hediyesi ve milli dayanışma kampanyalarından etkilenmeyenlere ne önerirsiniz? Dua ve sabır mı?


Not: Yazıyı editörüme teslim ettikten sonra Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın yaptığı açıklamaya istinaden yazıya bir soru ilave etmek istedim; Bakan koca "Biz bu virüsün bu kadar hızlı yayılacağını bilmiyorduk" dedi duymuşsunuzdur, ben de duydum ama sindirmekte epey zorlandım! Milyonlarca insanın yaşadığı bir ülkenin sağlık bakanı bu virüs konusunda bizim gibi sıradan vatandaşlardan daha az bilgiliydiyse bu çok endişe verici bir durum. Bu açıklama sadece bana mı bir felaketi daha büyük bir felakete dönüştürerek yaşayacağımızın da göstergesi gibi geldi acaba?

Yazarın Diğer Yazıları

Gökhan Zan’ın sorumluluğu Erkan Baş’ta da değilse kimdedir?

Çevrelerinden kimseyi bir Gökhan Zan kadar beğenememiş olduklarından, adayları üstelik de böyle kritik bir kentte, bu kişi olmuş-olabilmiş… E tabii ‘Kaf Dağı’ tenha olur, şüphesiz!.. TİP’i uzun zamandır böyle açıktan konuşmak -masalarda bırakmamak-gerekiyordu aslında. Elbette hepimiz her şeyin farkındayız, belki de sizlerin vekillik kariyerlerinden uzundur buralardayız! Ama dinlemediniz, ama duymadınız, ama sözüm ona yasakladınız!

Türkiye'de 'vicdani ret' bir hak ihlali konusudur!

Memleketimizde, söylemde askerliği yüceltip eylemde askerlikten kaçınmakta bir beis görülmemektedir!

Bir 8 Mart günü soralım; Sincan Kapalı Kadın Cezaevi'nde neler oluyor?

Sincan Kapalı Kadın Cezaevi'nden 2021 yılından beri şartlı tahliye olabilmiş tek bir kadın mahkûm yok. Çok iddialı bir uygulama gibi gelmedi mi size de? Sincan belki de, Türkiye'de ki tek "siyasi suçlulara şartlı salıverme hakkı" tanımayan cezaevi olma konumunda. Çok acayip!