Şimdi yazdıklarımı ve yazacaklarımı içselleştirmenizi rica ediyorum.
Anlatacağım olayın içine girmenizi, harf harf yaşamanızı, kelime kelime şahsileştirmenizi, iliklerinizde hissetmenizi istiyorum.
Çünkü maalesef toplum olarak öyle bir hâl aldık ki, sorun gelip kendi kapımızı çalmadığı sürece sorun sayılmıyor bizlere!
Fotoğraf: Şehlem Kaçar / csgorselarsiv.org
Haksızlık ancak kendimize denk geldiğinde adalet talebindeyiz.
Sistem sadece bizden de almaya başladığında sorunlu!
Sadece kendimizin ve bize ait olanların beden bütünlüğüne sahip çıkarak yaşayalım da… Gerisini kim takar değil mi?
Hele hele 'uzağı'mızda olanları sorgulamayı bırakınız bir kenara, seslerini soluklarını duymuyoruz bile.
O sebeple derdimi anlatmak için bu yolu seçtim ben de, buyrunuz başlıyorum…
Farzımuhal Diyarbakır'da yaşıyorsunuz.
Kürtsünüz.
Ezberletilmeye çalışılan şekilde Türkleşmemişsiniz, direnmişsiniz sisteme. Adetlerinize, dilinize, varlığınıza ve değerlerinize sahip çıkan bir yaşamı benimsemişsiniz.
Newroz zamanı gelmiş, e haliyle coşkulusunuz.
Her yıl olduğu gibi eş dost, komşular, akrabalar çoluk çocuk günler öncesinden başlıyorsunuz hazırlanmaya.
İmkânlar el verdiğince yöresel birtakım kıyafetlerle çıkmak istiyorsunuz alana.
Çünkü adetiniz böyle…
Aidiyetiniz için Newroz sadece yöresel bir adet de değil şüphesiz, aynı zamanda da varoluşsal bir mesele.
Tamamen politik, tamamen duruşsal…
Önemlidir yani sizler için…
Beş yaşında da ikiz çocuklarınız var.
Birbirinden tatlı kızlar, maskot gibiler.
Görenin yüzünü güldürüyorlar.
Onlara da yöresel bir şeyler giydirmek istiyorsunuz.
Bir örnek bluzlar ve altlarına da şalvar giydiriyorsunuz.
Alana girmek üzere kalabalığın arasında beklerken polis yanınıza geliyor.
Çocuklarınızın giydiği kıyafetin 'yasak kıyafetler' kapsamında olduğunu, "örgütsel kıyafet" sayıldığını söylüyor ve olay yerinde çocukların üzerlerinden çıkartarak kıyafetlerine el koyuyor.
Size de, bu kıyafetleri nereden bulduğunuz…
Neden giydirdiğiniz…
Yasak olduğunu bildiğiniz hâlde mi giydirdiğiniz soruluyor…
Siz de hayatınızın her alanında bu ve benzeri yöresel kıyafetlerin olduğunu, daha önceki Newrozlar'da da giydirdiğinizi ama hiç sorun yaşanmadığını anlattınız.
Bunun üzerine biraz daha incelenmek üzere çocuklarınızla beraber gözaltına alındınız.
Beş yaşınızdaki kızlarınız üzerlerinde kıyafetleri olmadan, buz gibi soğukta donarak ve korkudan titreyerek 'karakol olgusu'yla tanıştılar...
Onları rahatlatacak bir cümleniz var mı?
Sadece "Merak etme bir şey olmayacak, abiler bizi misafir edecekler" diyebildiniz mi mesela?
"Polisten korkulmaz kızım, onlar bizleri korumak için çalışıyor" mu dediniz yoksa?
Siz çocuklarınızın haline kahrolurken, çaresizlikten belki de gözyaşlarınızı tutamazken…
Olası 'örgüt üyeliği' şüphelisi olarak olsa gerek, beş yaşındaki kızlarınızın -tüm itirazlarınıza rağmen- parmak izleri alınıyor ve sonra serbest bırakılıyorlar…
Şimdi gerçek hayatınıza dönün.
Evdeki çocuklarınızın yüzüne bir dönüp bakın.
Sosyo-ekonomik düzeyiniz, siyasi görüşünüz, dini inancınız, soyunuz sopunuz, aile yapınız size ne yüklerse yüklesin; çocuğunuza bunlar yaşatılsa ne düşünür, ne hissedersiniz bana onu anlatın… Hadi samimi olalım.
Gözünüzden sakındığınız çocuklarınıza bu muamele reva görülse ne hissedersiniz?
Elbette hiçbirimiz aptal değiliz.
Elbette polisin o baktığı, o olağan ve sıradan şalvardan çıkartmaya çalıştığı 'gerilla göndermesi' çabasınını hepimiz anlayabiliyoruz.
Polisin kendi zihninde yarattığı 'kuvvetli şüphe'yi beş yaşındaki çocuklar mevzu olduğunda bile nasıl keyfi uygulamalarla dışa vurabildiğini de bu olayla birlikte bir kere daha görüyoruz.
İşte tüm mesele de gelip burada kitleniyor.
İstanbul'da…
Mesela İstanbul'un bilinen bir semtinde yaşanabilir mi bu olay?
Yaşanırsa o çocuğun ana babası ne yapar?
İşte o aynı ana baba Diyarbakır'daki ikizlerin hakları için de, bu olaydan haberdar olduğu an, en az kendi çocuğu mevzu olduğu zaman sergileyeceği şiddetle tepkiyi vermediği sürece bu ülkede hiçbir sistemsel sorun düzelmeyecek.
Ve inanın ki bir gün mutlaka bugun Diyarbakır'daki çocukların geleceğini şekillendiren yanlışları yapan sistem, yarın da İstanbul'da, İzmir'deki o ana babaların da çocuğunu yutacak.
İstanbul'da, İzmir'de, Ankara'da, Bursa'da, sair metropellerde kimliğe göre mağduriyet yaşatılmıyor diye düşündüğümü sanmayın. Elbette yaşatılıyor.
Bu işlerin, beş yaşındaki çocukların soyulup, karakollara taşınmasına vardırılmasını da beklemeyin artık!