26 Aralık 2019

Yarık İstanbul

-

Altı yıl önce 2013’de yayımlanan bu yazı, ülkenin bunca düşünürü, acar gazetecisi, çevrecisi ve muhalifinin bu  konuya duyarsız ve ilgisiz kalmasını eleştiriyordu. Bugün artık bu çılgınlığa demogojik düzeyde destek çıkanlar olduğu gibi, bilimin verileri ile karşı çıkanlar da var.

Trakya boydan boya yarılacak ve büyük tankerler bu yarıktan geçerek bir denizden diğerine gidip gelecekler. Bu yarığın iki yanına da yeni bir şehir kurulacak. Gerekçesi İstanbul Boğazını, deniz trafiğinin yol açabileceği yangın tehlikesinden korumak. Adı çılgın proje, akla çılgın sorular getiriyor. Boğazdaki yangın tehlikesi bu yeni kente kopyalanmış olmuyor mu? Bu yeni kenti yangın riskinden hangi yarık koruyacak? Başbakan nükleer santral konu edildiğinde, hayat bir risktir der ve bizi yüreklendirirdi. Gelişen teknoloji ürünü trafik kontrol radarları ve boğazlardan tanker geçişlerini hafifleten petrol boru hatları, İstanbul Boğazında bu riski zaten azaltmadı mı?

Asıl çılgın soru ise, ülkenin bunca düşünürü, acar yazarı, çevrecisi  ve muhalifinin konuya duyarsız ve ilgisiz kalma nedeni? İş işten geçip, her şey geri dönülmez noktaya gelince bol bol eleştiri ve kavga nedeni olsun diye mi bu yarık konusu yedekte tutuluyor? Unutulmamalı Anayasalar bile geri alınır düzeltilir ama böyle koca bir yarık ne geri alınır ne düzeltilir, topografyada bir derin yara izi gibi kalır ve sızlar.

Ecevit’in yıllarca önce öne sürdüğü bu uçuk projesine, adını ve yerini değiştirerek, heves etmesi  (2013 deki) Başbakana pek yakıştırılmış olmalı ki Cehape de pek memnun ve sessiz duruyor!

Süveyş, Panama ve Korinth kanalları upuzun ve zahmetli deniz seferlerini bir çırpıda akıllıca kısaltsın diye yapılmıştır.

A be Allahın kulları İstanbul’da sana doğal, nefis bir boğaz verilmiş zaten, müşrikliğin gereği ne? Yüzbinlerce yılda oluşmuş doğal bir kanal olan Bosphore burnunun ucunda dururken, akıllıca kullan onu, binlerce yıldan bu yana olduğu gibi.

Karadeniz bir havuzdur. Büyük nehirler doldurur bu havuzu, başta Tuna olmak üzere Dinyeper, Dinyester, Kızılırmak ve diğerleri yılda yüzlerce kilometreküp su akıtırlar bu havuza. Bu su da İstanbul Boğazı’ndan boşalır. Böyle bir doğal denge oluşmuştur ve sürer gider. Şimdi bu havuza bir yarık, bir delik daha açmak doğaya inanılmaz bir müdahaledir ve doğanın dengesini alt üst edebilir! Boğaziçinin dengesini de!

Hovardalık ve çılgınlık, zamanı ve imkânı heba etmektir. Sosyal ve ekonomik dengeler de zarar görecektir, böyle bir yarığın altından kalkmak zor olacaktır. Kesilip biçilen tarım alanları, sayısız köprüler vb. kültürel çevrenin de dengesini bozacaktır. Her köşesi akıl ve hizmet bekleyen İstanbul ve diğer yerler, bekleye dursun! Hele biz Trakya’yı boydan boya bir yaralım da...

Neticeye ve asıl soruya gelelim; Montreux Boğazlar Sözleşmesine göre boğazlardan eskisi gibi “...her devletin ticaret gemileri serbestçe (uğraksız) geçebilecek...” mi?  Yoksa engellenecek ve Yarık İstanbul’dan geçmeye mi zorlanacak? Yada yangın tehlikesini ister Boğaz’dan, ister Yarık’tan mı geçirebilecekler? Yarıktan parayla mı geçilecek, bedava mı? Bu Yarık’ın rentabilitesi ne olacak?

İşte bunlar gibi, çılgınca yani saçma sapan sorular! Yanıtlarını acaba merak edenler çıkacak mı diye de, çok merak ediyorum.    

Yazarın Diğer Yazıları

Tan Oral çiziyor...

Türkiye'nin önde gelen çizerlerinden Tan Oral, çizgileriyle Türkiye ve dünya gündemini yorumluyor...

Tan Oral çiziyor...

Türkiye'nin önde gelen çizerlerinden Tan Oral, çizgileriyle Türkiye ve dünya gündemini yorumluyor...

Tan Oral çiziyor...

Türkiye'nin önde gelen çizerlerinden Tan Oral, çizgileriyle Türkiye ve dünya gündemini yorumluyor...

"
"