Hava durumunu bildiren meteoroloji raporları, atmosferik verilerden hareketle hava değişikliklerini ve gelecek olayları önceden tahmin eder, duyurur. Hemen herkes ilgilidir, meraklıdır, kulak verir.
Duyuruların içinde güzel güneşli havalar olduğu kadar kar, don, fırtına, bora, sel, heyelan da olabilir. İnsanlara dikkatli olmayı, önlem almayı öneren, hatırlatan raporlardır bunlar. Şimdi...
Bunlara kızıp, bu raporları yasaklamak, kısıtlamak, yalanlamak, çarpıtıp değiştirmek, üstünü kapatmaya çalışmak, çok anlamsız ve saçma olmalı.
Aynen bunun gibi, toplumsal ve siyasal verilerden hareketle, olanları ve muhtemel olacakları tahmin eden, duyuran ve de yakın yada uzak gelecekte nelerden kaçınılması ve nelerin yapılması gerektiğini hatırlatan, öneren de medyadır. Şimdi...
Bunlara kızıp, medyayı yasaklamak, kısıtlamak, yalanlamak, çarpıtıp değiştirmek, üstünü örtmeye çalışmak da çok anlamsız ve saçma olmalı. Üstelik...
Kötü hava raporunu önceden açıklayan yada tahmininde yanılan meteoroloji uzmanlarını susturup içeri atmak ne kadar tuhaf ise, hiç düşünmeden söyleyebiliriz ki...
Medya mensubu kişileri de benzer öfkeyle bir yere kapatmaya kalkmak tuhaf ötesi sayılmalı.
Ama olmuyor. Ne oluyor?
Basın özgürlüğü konusunda 180 ülkeyi kapsayan bir çalışma raporunda Türk Hava Durumu'na gösterilen öfke, sonuçlarıyla birlikte üç puan daha düşerek 151. sıraya geriliyor!..
Tuhaf olan ise bunun kimsenin umurunda olmaması.
Demek öfkenin mizaha faydası yok!..
“Yağmur yağacak” diyene gösterilen öfke ise, vay sen bana “Ördek dedin”e kadar varıyor sonunda. Yani...
Yağmur yağar, gölcükler oluşur orada ördekler yüzer; “Vay sen bana Ördek mi diyorsun şimdi?..” gibisinden.
Varsın yağmur densin, ördek densin, ve var bunda?..
Çünkü susturulunca güneş açmaz, ortalık vak!.. vak!.. sesleriyle bulutlanmış bir alaca karanlığa dönüşebilir!..
Nitekim Almanya'da bir komedyenin söylediği mizahi şiir, Şansölye sayın Merkel'in girişimi ile istek üzerine dava konusu oldu ya...
Ardından İngiltere'de yayımlanan haftalık the Spectator dergisi sayın Merkel'i protesto etmek için, aynı konuda yeni bir, beş mısralık esprili şiir yarışması açtı.
Evet mizah sınır tanımaz. İşte bu nedenledir ki, kendi üstünde büyük sorumluluk taşır.
Yani sebepsiz yere, durup dururken oluşmaz mizah. Bu özelliği onun varlığındaki haklılığın göstergesidir.
Onun için mizaha karşı savunu da yapılamaz. Eğer, eleştiri yadsınırsa daha kötü bir durum oluşabilir. Tek çare, meşru zeminlere geri dönmek ve eleştiri nedenini ciddiye alıp çözmektir.
Mizahın sevilmesi yada öfke yaratması bu nedenlerledir. Sevenleri de olur, kızanları da.
Ama, ortada bir neden yokken, durup dururken bir masumu konu etmek de zaten mizahın işi değildir.
Havalar nasıl olursa olsun, sizin havanız aydınlık olsun yeter!..
--------------o--------------