Bu söz sanki, karşısındakini düşman olarak görmek isteyen güçlere ve onların yöneticilerine hitaben söylenmiş gibi, oldukça doğru algılanmıştı.
Şimdi aynı sözü tekrarlarken, bu defa her iki yanda doğru bir algının oluşması dileği ve umudu ile.
Barış evet, kayıtsız şartsız anlaşmaya yönelme gayreti ve yürekliliğinin gösterilmesi ile bunun başarıyla sonuçlanmasına verilen addır ve herkesin hayrınadır.
İlle de bir kazananın olması isteniyorsa eğer, karşıdan gelmesini beklemeden, barış'a yönelik ilk cesur adımı kim atarsa, bu onur onun olacaktır.
Kapışma, her zaman, usta politikalarla önlenebilir, uzlaşmaya doğru da evrilebilir.
Böyle değilse eğer, diplomasi önemsenmiyorsa, siyasetçiler beceriksizliği kabul etmiyorsa, savaş için geriye çok korkunç tek yol kalıyor; Vahşet!.
Ne adına?..
Zafer!.. Onun ardından da, sakin bir hayat vaadi yada hayali adına!.. Öyle mi?
Ne pahasına?.. Yok etme, bu âlemde tek kalmaya razı olma ve şişinme..
İntikam ve kan davasına doğru uzayıp giden kısır döngüye yol verme pahasına!..
Hiç sıkılmadan, insanları sayılarla ifade ediyorlar, yok edilenlerin sayıları büyüdükçe övünme de büyüyor. Korkunç!..
Halbuki, felâket haberleri daha insancıl oluyor ve kayıpların artmasından endişe ediliyor diye gerçek insanî duygularda ifadesini buluyor.
Keşke denilebilseydi ki; savaş, politikanın başarısızlığıdır. Politikacının açgözlülüğüdür yada açıkgözlüğüdür. Bu da yıkımdır ve kimsenin hayrına değildir.
Ne yazıktır ki, politikacılar azdıkça, onlara alkış tutanların da bu kapışmadan artacak bişeylerden bize de pay düşer arsızlaşmasıyla ağızlar sulanıyor. Medya dahil!.. Yok canım medya en başta!..
Ne diyelim?..
Aklınıza, insan olmanıza, beceri yeteneğinize, iyi niyetin erdemine inanmanıza ve bunları bir an önce hatırlamanıza, her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde...
Savaş'ın kazananı, barışın kaybedeni olmaz, derler. Ama…
Savaş kazalarında, iki tarafta da, kayıpların artmasından endişe ediliyor!..