30 Haziran 2024

Hepsi dünya maddesinden mamul, çamurdan

.

Galataport rıhtımına yanaşmış çok büyük bir gemiye, başımı kaldırmış bakıyordum. On dört kat saydım, tam o anda gökyüzü mavisinde koca bir uçak belirdi geçti. Kafam karıştı, belki bugün ilk kez çalıştı da ondan.

Gemiler uçaklar da nereden çıktı şimdi sorusuna, dün hiç biri yoktu ortalıkta. Daha öncesi dünyada da yoklardı zaten, desem?

Şimdi koltuğuna gömülmüş bu satırları izleyen okuyucumun da kafası biraz karışsın istiyorum.

Önce neredeydiler? Denizin üzerine devrilmiş gökdelen misali, 14 katlı transatlantik uzaydan gelmedi ya, burada yapıldı. Yapım malzemesi neydi? Dünya maddesi, ıslak toprak yani ÇAMUR!..

Tam da yazı konumuzun kapısı önüne geldik. Kapıda iki zil var. Birinde İnanç, diğerinde Bilim yazılı.

İlk zile basınca, inananlar mealen diyor ki; Andolsun! Biz insanı, bir balçıktan, çamurdan (topraktan) yarattık. Ben de, geri kalan ne varsa onların hepsi de, dünyadaki her şey de çamurdan yapılmış, diyorum ve yanındaki bilim ziline dokunuyorum.

Siyaset vıcık vıcık yumuşadığı için şu sıralar, tüm akademisyenler ekranlara doluştu. Sırayla iki zilden birini çalıp oynuyorlar. Şu anda benim yaptığım gibi.

Şeriat-Demokrasi veya İnanç-Bilim ikilemlerini, şunu okuduk, bunu okumadık diyerek, kanıtlarıyla birlikte sunuyor, konuyu aydınlatıyorlar.... mı?

Şiarımız; şüphe inancı yok eder, ama öte yandan, şüphe bilimi de var eder. Evet, bilim ziline dokunuyorum. Kuşku’yu alt etmek onun işidir.

Ama önce, bizim “Hüzüntü” adlı kitaptan küçük bir anma;

Kâinat ya da Evren,
Titreşerek çalkalanan / Yer yer yoğunlaşıp / Topaklanan / Bana göre kocaman/ Bir enerji bulamacı.

Üzerine yapışmış olarak yaşadığımız bu topaklanmış ıslak küre, yani dünyamız da, evet bu evren tanımının içinde yer buluyor elbet.

Kim bilir ne zaman güneşin çevresinde dönmeye başladı. Biraz daha güneşe yakın olsaydı bu rastlantı, su sadece buhar halinde olurdu. Biraz daha uzak kalsaydı su dahil her şey kaskatı kesilirdi. Okuyucu bilimsel özetimi hoş görsün lütfen, n’apim…

Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlüğü’nde, Bilim için bakın ne yazılmış, Evrenin veya olayların bir kısmını konu edinip deney yolları ile ve gerçekliğe dayanarak yasalara yükselmeye çalışan bilgi çeşidi. Ee!.. ben ne dedim, hocalarımdan dinlediğim, çevremde görüp durduğum şeylerden söz açtım. Parmak bastığım zil düğmesinin yüzü suyu hürmetine, bu böyle oldu.

Diğer düğmeden çıkan ses, mealen şöyle dedi; çünkü bir büyük güç, bunun böyle olmasını uygun gördü ve öyle oldu. Hepsi bu.

Boşuna tartışmayın lütfen. Futbol maçında olduğu gibi, unutmayın ki top yuvarlaktır. Yine hatırdan da çıkarmayın dünya da yuvarlaktır top gibi.

İşte hep başladığınız yere geri dönersiniz ama ters yönden. Bu iş böylece devam eder gider

Hangi zile parmak basarsanız basın, vardığınız yer hep aynı çıkacaktır; bi türlü tatmin olamama hali. Bunun hıncını da diğer zile basanlardan çıkarma durumu.

O koca gemi olduğu gibi, uçak da, kıyıdaki binalar, masalarda oturan insanlar, çoluk çocuk, hanımefendi, beyefendi, yedikleri köfteler, kup-griye dondurmaları, ayaklarında kunduralar, popolarda külotlar, cep telefonları ve güneş gözlükleri, öldürmek için kulp aradıkları köpekler, kent trafiğini sıkıştıran otolar, araba vapurları, köprüler, tansiyon aletleri, ilaç şişeleri, minareler, tanklar, toplar, ağaçlar, derya kuzuları, oltalar, hükümet binaları, zurnalar, oyun havaları, tarlaları dolduran başaklar, mezar taşları, karıncalar, kargalar, serçeler, dolmakalemler, takunyalar…

Hepsi hepsi, ayırımsız çamurdan yani dünya maddesinden imal edilmişlerdi. Uzaydan ne kum çakıl, ne demir çelik, ne altın gümüş, ne bozuk para, ne kahve makinesi ve düdüklü tencere, ne de kas, kemik, kan, deri, tırnak, sinir ham maddesi gelmedi, ithal edilmedi. Hakkını yemeyelim uzaydan kesintisiz bolca gelen sadece Güneş Işını’dır. Belki biraz ihracat var dünyadan, sonsuza yollanan bir iki uzay aracı gibi. Onlar da ıslak dünya maddesinden, yani çamurdan yine burada yapıldıydı.

Galiba bu kadarı yeterli. İyi pazarlar…

Biten bu yazıyı terk etmeden önce, kaçmasın diye, affınıza mağruren, onu iki zilli bir kapı önüne bağlamak istiyordum:

Bilime inanç… İnanca teslimiyet…

Yazarın Diğer Yazıları

Tan Oral çiziyor...

Türkiye'nin önde gelen çizerlerinden Tan Oral, çizgileriyle Türkiye ve dünya gündemini yorumluyor

Tan Oral çiziyor...

Türkiye'nin önde gelen çizerlerinden Tan Oral, çizgileriyle Türkiye ve dünya gündemini yorumluyor

Tan Oral çiziyor...

Türkiye'nin önde gelen çizerlerinden Tan Oral, çizgileriyle Türkiye ve dünya gündemini yorumluyor