Seçim propagandaları boyunca seçmenlere, kendi deyimleri ile yazarsak, halka yada millete sürekli yalan söylediler. Neden hakikati, sadece hakikati ayrıntılı biçimde sakin sakin anlatmadılar?.. Neden gırtlaklarını yırtarcasına durmadan bağırdılar?
Seçmenlerine yani halka ya da millete, hangisini kabul ederseniz artık, hiç ama hiç güvenmedikleri için, hiç inanmadıkları için...
Bakmayın siz, seçmenin kararına saygılıyız, demelerine. Başka çare olmadığı içindir. Seçim sonuçlarını okuyamıyorlar, okumak istemiyorlar, işlerine gelmiyor.
Sonuçlara gerçekten saygılı olsalar, seçmenin verdiğini söyledikleri mesajı alır, gereğini yerine getirirlerdi. Oysa yine seçim diyorlar. Hem de erkeninden olsun.
Yine seçim, yani seçmene ve onların oyları ile açıkladıkları kararlarına, hiç ama hiç güvenmediklerinin, hiç inanmadıklarının bir itirafı gibi.
Bir kez daha seçim, yani propagandaları boyunca, seçmenlerine, kendi deyimleri ile halka yada millete karşı bikez daha, sürekli kafa ütüleme seansları olacak. Belki bu kez kendi lehimize onları kandırabiliriz anlamında.
Yoksa erken tekrar’ın nasıl bir anlamı olabilir?
Rahat, samimi, saygılı, kibar, nazik, açık yürekli ve bunlar gibi nice erdemli kavramlarla nitelendirilecek konuşmaların yapılabileceği bir seçim sürecini hayal edebiliyor musunuz?
Sayısal sonuçlara siyasal anlamlar yüklemek, yada siyasal sonuçlara sayısal bahaneler uydurmak, o da olmazsa kendi çektikleri kırmızı çizgilerin ardına sığınmak. Bütün bunlar, buluşma, görüşme, anlaşma ve beklenen hizmetlere birlikte yönelme ihtimalini akla bile getirmiyor.
Ne oldu, bu ülkenin uzun demokratik geleneklerinde görmeyi doğal karşıladığımız, parti liderlerinin seçim öncesi bir arada oturup konuştukları, tartıştıkları insancıl geleneklerine, ne oldu?
Bu medeni görüntü, yüz yüze yalan söylemeyi zorlaştırıyor, hesap sormayı kolaylaştırıyordu. Birbirleri ile izleyicinin karşısında konuşmaktan tırsıp kaçınanları, yeri gelmişken kınıyorum.
Yine yeri gelmişken, böyle uygar buluşmaları yeterince teşvik edip sonuç alamayan kalem ebabı da ayıplanmayı hak ediyor. Keşke başarılabilseydi!..
Başarılabilseydi eğer, daha gerçek, daha umutlu ve demokratik haberler ortalığı sarardı. Ve... Ve o meydanlarda, tivilerde, izleyenleri gürültüye getirip inandırmak için, boğazları yırtarcasına savrulan palavralar medyayı tıka basa doldurmazdı.
Tivi yorumcuları hep bir ağızdan aynı anda bağırışmazlardı.
Lideri partilisi, seçmeni seçilmeni, yazanı çizeni, birbirini duyar, birbirini anlardı. Anlamak kabul etmeyi gerektirmez. Ama kendi düşüncesini anlatmaya yol açar. Az şey mi?
Hayal mi?.. Bırakın hayal edeyim... Kim isterse böyle güzel düşler kurabilir, isterse.
Diğer dediklerimi de, kim üstüne alırsa alsın!..