27 Nisan 2019

Borç ekonomisi tarihinden…

Tarih böbürlenme ya da hayıflanmanın dışında, güven tazelemek ve neşelenmek için de vardır

(On altı yıl önce 2003’te, Bankalar Caddesi’nde, Osmanlı Bankası Arşiv ve Araştırma Merkezi, “Fantazya Çok Para Yok”. (Fantazya kıtır, Fülüs Mafiş) adıyla bir karikatür sergisi ve onunla aynı adı taşıyan bir de kitap yayımlamıştı. Sergi ve kitap için Turgut Çeviker, Behiç Ak ve Tan Oral çalışmışlardı. 1873’den son Osmanlı borçlarının tamamının ödendiği 1955 yılına kadar basında yer alan çizimler, seksen yıllık borç ekonomisi serüvenine tanıklık ediyor, günümüz borç ekonomisine de nanik yapıyordu. Kitabın önsözünü, izninizle şöyle bir hatırlamak ve paylaşmak istedim. Günümüz Karikatür ve Neş’e müzelerinin birer birer kapanıyor olmasına sessiz kalanları da anarak…)

Yüzyılın ötesinden birkaç kırık dökük çizginin, zamanın en önemli haberleri ve yorumları ile yüklü olarak, günümüze kadar diriliğinden ve içtenliğinden hiçbir şey yitirmeden gelebilmiş olmasını bir mucize saymak gerekiyor. Çizerine büyük sorumluluklar getiren ve ufak bir sanat diye nitelenen karikatürün işte bunu başarabildiğine tanık oluyoruz. Çizildiği gün, konu edindiği kişilerin çoğunlukla tadını kaçıran, ama öte yandan izleyenleri ile hoş bir sohbete girişen bu sevimli sanatın basılı ürünleri, bu etkili sohbeti yıllar sonra, hiç bilmediği bir zamanda, hiç tanımadığı kişilerle de olsa, yine hâlâ sürdürebiliyor. Geçmişi anlamaya çalışırken ya da gününü kavramaya çabalarken insan, eskiyi merak etmekle başlıyor işe. Ve arkeolojik kazı yapar gibi, kitapların, arşivlerin el değmemiş köşelerinden gün ışığına çıkarılan çizgilere baktıkça da heyecanlanıyor ve bu gezisinin bütün zahmetine değdiğini düşünüyor. Çünkü o çizgilerde, toplum vicdanının sesi uğulduyor gibidir. Ve tarih, o bilinenin ötesinde, sanki yeniden yeniden keşfediliyordur.

Yaşadığımız ülkede, karikatürün basında ilk kez görüldüğü yıllarından başlayarak son Osmanlı dış borcunun ödendiği o güne kadar geçen, borç ekonomisine dayalı seksen yıl, günü gününe çizilen karikatürlerle bir sergiye taşınmak istendi. Sözü edilen bu çizgiler, yaşanan o uzun ekonomik serüvenin, insan belleğinden silinse bile, kağıt üstünde kalan birebir gerçek izleriydi. Bu izler sadece bir olaylar sıralaması da değildi üstelik, kapanıp açılmaları ile, yoğunlaşıp seyrelmeleri ile, sertleşip yumuşamaları ile ve nihayet coşmaları ve susmaları ile bir siyasal ve toplumsal kronolojinin topografyasını tüm ince köşeleri ve duyarlı ayrıntıları ile gözler önüne seriyordu. Kaba bir hesapla, seksen yıl boyunca, dergi ve gazetelerde en azından otuz-kırk bin çizimin yer aldığı düşünülebilir. Doğaldır ki bunların tümünü izlemek olanaksız ve gereksiz. Ama önemli bulunan yayınlar, ekonomi gözlüğü ile ve sabırla taranınca, masamızın üstüne üç bine yakın çizim yığılmış oldu. Bu da, bir o kadar emek, endişe, acı, umut, gözyaşı ve kahkaha yığıldı demekti ve doğrusu müthiş heyecan vericiydi. Bu heyecanı bastırmanın tek yolu, bu son derece değerli çizgili dokümandan bir sergi oluşturmak üzere, bir cesaret, çalışmaya girişmekti ve öyle de yapıldı.

Bu çizgiler defalarca, defalarca elden geçti, yorumlandı, soruldu, tartışıldı, elendi, baştan ele alındı, yine bakıldı ve bu böylece sürdü gitti. Derken geçmişin bu sevecen tanıkları yavaş yavaş kendi doğal konumlarında kümelenmeye ve adlanmaya başladılar. Tarih, karikatürlerin gerçekliğinde ve tanıklığında yeniden biçim kazanmaya başlıyordu önümüzde. Sergi böylece kendi kendini var etti sonunda. Adını, bölüm başlıklarını, sloganlarını hep kendi içinden çıkardı. Biz ona aracılık ettik yalnızca ve yardımcı olduk.

Ve ortaya çıkan bu çizgili belgelere bakınca görülüyordu ki, ekonomik sorun her zaman vardı, üstelik art arda, çözüm çabaları ve sıkıntılar olarak belli dönemlerde kendini yenileyip duruyordu. Yönetimler ekonomik bunalıma çözüm getiremedikçe çare dışarda ve meşrutiyette aranıyor. Yeni gelen rejimin yanı sıra, Avrupa etkisi ve özgürlüklerle birlikte, dış borçlanma ve yeni vergiler de beraberce geliyordu. Sonuç, sıkıntılar artıyor, huzursuzluk ve tepkiler başlıyordu. Ardından siyasal baskılar ve kısıtlamalarla yeni bir bunalım. Çözüm yine Avrupa’da ve demokraside. Yine yeni gelen rejimle birlikte özgürlük, dış borçlanma ve yeni vergiler yine beraberce geliyor. Sonuç sıkıntılar artıyor. Huzursuzluk ve tepkiler başlıyor. Ardından siyasal baskılar ve kısıtlamalarla yeni bir bunalım. Çözüm yine Avrupa’da ve demokraside… Ve bu süreç işte böylece devam edip gidiyordu çizgilerde. Bütün bu gidişatın içinde tabii ki, dünyanın harb-i umumileri ve iktisadi buhranları hiç de eksik kalmıyordu. Seksen yıl boyunca biriken çizimlerde hemen hemen hiç değişmeden yinelenen görüntü ise, bir yanda iki yakası bir araya gelemeyen ve sürekli yakınan bir halk, öte yanda sık sık palazlanan yeni zenginler. Ve arada batıp çıkan, bazen başarılı, çoğu kez başarısız ve her şeyden sorumlu tutulan, hırpalanan yöneticiler.

Tarih böbürlenme ya da hayıflanmanın dışında, güven tazelemek ve neşelenmek için de vardır. (2003)

 

Yazarın Diğer Yazıları

Tan Oral çiziyor...

Türkiye'nin önde gelen çizerlerinden Tan Oral, çizgileriyle Türkiye ve dünya gündemini yorumluyor...

Tan Oral çiziyor...

Türkiye'nin önde gelen çizerlerinden Tan Oral, çizgileriyle Türkiye ve dünya gündemini yorumluyor...

Tan Oral çiziyor...

Türkiye'nin önde gelen çizerlerinden Tan Oral, çizgileriyle Türkiye ve dünya gündemini yorumluyor...

"
"