Diyorlar ki, Amerika'da diktatörlük mü var, Meksika'da diktatörlük mü var, Brezilya'da diktatörlük mü var? Evet de, burası ne Amerika ne Meksika ne de Brezilya sayın Erdoğan. Daha başkanlık ortada yok iken duruma bakın. Aynı Evren Paşa gibi her gün hiç durmadan konuşuyorsunuz, ekrandan hiç inmiyorsunuz. Sadece uyumak için sarayınıza gidiyor olmalısınız. Aynen Kenan Evren diktasında olduğu gibi her şeye karışıyorsunuz, herkese cevap yetiştiriyorsunuz. Kulağınıza gelen her değersiz dedikoduyu meydanlara, salonlara, kalabalıklara ve tivilere taşıyorsunuz. Tüm yöneticilere, bakanlara, meclise, ekonomiye baskı yapıyor, engel koyuyor ve yön vermeye çalışıyorsunuz. Hiç bir sağduyulu sesi, işe yarar öneriyi duymuyorsunuz. Koskoca ülkede size kalsa hiç aklıbaşında ve olumlu insan yok! Herkes yanlış, herkes düşman, herkes size düşman hem de, kimse bu memleketi sevmiyor, herkes terörist, vatan haini vs..
İtirazınızı duyar gibiyim, millet benden yana oy verdi, diye. Unutmayalım bu iktidarı seçimde size veren, milletin %2 sidir, demokrasi böyle bişey. Yüzde elliiki evet derken, yüzde kırkdokuz evet demedi. Bu yüzde kırkdokuz kötü, hain, terörist, anarşist, ateist, haşhaşî değildir, sadece size evet dememek gibi demokratik kararlarını belirtmişlerdir.
Bu çizmeye çalıştığımız tablo doğrusu pek iç açıcı değil. Ancak buradan başkanlık sisteminin yanlış, gereksiz ve tehlikeli olduğu sonucu çıkartılmamalı. Çünkü bu konu ne yazık ki sağlıklı bir biçimde tartışılamıyor. Meselâ diyorsunuz ki, ABD Başkanı Obama bir sağlık reformunu bile çıkartamadı, yani başkanlık sistemi otoriter değildir!.. Halbuki siz parlamenter sistemde istediğiniz gibi sağlık reformu yapabilmiştiniz. Hatta Amerikalı turistlerin, sizden Başkan Obama’ya bu konuda akıl vermenizi istediklerini bile anlatıyordunuz. O halde neden aşkla şevkle Başkan olmak isteniyor ki?.. Bu çelişkili garip durumda sizin dahliniz kadar sizin muarızlarınızın da sorumluluğu var. Tartışmak yerine sadece suçlamak ve itham etmek anlamında. Ama dediğim gibi bunda en önemli etken yine de sizin tutumunuz. Belki de bunun böyle olmasını istiyorsunuz, kim bilir?
Sürekli konuşarak insanların salimce düşünmelerine fırsat bırakmadan, defalarca seçime gittiniz. Şu anda da aralıksız konuşmaya devam ediyorsunuz. Biraz durun hele!..
Başkan olunca yapmayı düşündüğünüz ama şimdi yapamadığınız ne var ki, bir bilsek? Meselâ faizi indirmek mi? Denediniz işte olmadı, daha siz konuşurken dolar fırladı. Başkan olsaydım, doları tutardım mı diyorsunuz?
Herkesi, hepimizi çok yakından ilgilendirmesi gereken çok ciddi bir anayasal konu, resmen gürültüye boğuluyor. Kimsede nefes alacak hal kalmıyor, sonunda insanlar da ‘amaaan boşver..’ demeyi seçiyor. Bu mu istenen, buysa durum vahim sayılmalıdır.
Bunca lâftan sonra gelelim geçen hafta şöyle bir sözünü ettiğimiz önerimizin tekrarına. Tıpkı seçim kanununda yapılacak herhangi bir değişikliğin bir dönem sonraki seçimlerde yürürlüğe girmesi gibi. Zaten siz de, bunu kendim için istemiyorum ki, diyorsunuz, iyi işte, daha ne?.. Başkanlık kararı verilse bile, uygulama bir dahaki başkanlık seçimine bırakılmalıdır. Biz sizi Cumhurbaşkanı olun diye seçtik, başkan olun diye değil! Ama günün birinde başkanlık seçimi de olabilir elbet, yani en az iki, belki daha fazla başkan adayının bulunduğu, kendi niyetlerinin propagandasını yaptıklar, millete ve dünyaya sözler verdikleri özgür bir seçim sonucunda gelecek başkanlık ve sistemine kim ne diyebilir? Böyle seçilmiş Başkanın başımızın üstünde yeri de olur, bu demokratik önerinin anayasada geçici bir madde ile, yeri de olabilir.
Sevgili medyamızda çeşitli konularda görüş açıklayanlardan pek çok kez okuduğum ve duyduğum gibi söylersem, ben bu konunun uzmanı değilim, yani anayasa hukukçusu değilim. Ama bunları dile getirdim işte. Çünkü ülkemden bir vatandaş olarak kendimi sorumlu hissediyorum ve ülkemin geleceğinden endişeli bir seçmenim. Bu da iyi bir şey değil mi?....
Değil...mi !?... Ne peki?..