Terörün dini, milliyeti, vesairesi yoktur! Hadi ya!.. Terör asla başarı kazanamaz! Hadi canım!.. Korkunun saflaştırdığı söylenmeler. Dünya medyası ve politikacısı, teröristleri kendilerinin ifade ettikleri gibi, açık saçık adları ile yazıyor, konuşuyor. Uzaktan “vudu bebeği’ni iğneler gibi, adlarını değiştirmek, gerçeği değiştirir mi? Yada “Korkmuyoruz” diye manşet atmak korkuyu yok eder mi, yoksa ifade mi eder? Vs..vs..
Terör bir yöntemdir, eski deyim ile tedhiş, bir korkutma, yıldırma metodu. Herkes kullanabilir, kullanıyor da. Bir kavramla nasıl kavga edilir ki?..
Terörist derseniz olur. Onun dini de vardır, milliyeti de vardır, ideolojisi de vesairesi de.. Bunu bilince ve gerçek karşınızda netleşince, ne yapılması gerektiği de belirginleşecektir.
Nihayet, yeni bir dünya savaşından söz eden cesaret sahibi akıllılar belirmeye başladı. Ve…
Nihayet bunun nedeninin dünyayı karpuz gibi ikiye bölen, refah içinde olanlar ile bu refahta payları olduğunu görenlerin yarattığı dengesizliğin olduğu, söylenmeye başlandı.
Dini, milliyeti, her şeyi aşikâr bir terörist olan sayın Leylâ Halit 1969 da Amerikan TWA uçaklardan birini kaçırdıktan sonra, taa bu güne kadar, tüm dünyada uçak yolculuğunun tadı da, tuzu da kaçtı, herkesin üstü başı, ayakkabısı, çantası, valizi, içi, dışı, ilaç şişesi, tırım tırım aranır oldu. Tüm dünyaya korku ve yılgınlık salınmış, rahatı kaçırılmış oldu. Hani terör hiçbir zaman başarılı olamazdı! Kendinizi aldatmak, eğer işe yaramış olsaydı, bu gün bu yaşananlar olmazdı.
Dünyada pek çok devlet başkanı eski teröristtir. Yani başarılı olamadıkları için mi devlet başkanlığı onlara ikram edilmiştir?..
Akıllar an itibarı ile başlara devşirilmezse, sonra akıla çok ihtiyacımız olacak çook...
Dünya savaşı diye nitelenen facialardan hiçbirinin birbirine benzemediği ve idrak edilmesinde, kavramasında hep geç kalındığı ve bunun da çok pahalıya patladığı, tarih kitaplarında ballandıra ballandıra anlatılır.
Her iki dünya savaşının da nedenleri yine tarih kitaplarında mevcuttur. Kısaca, arsızların dünyayı paylaşım savaşlarıdır olanlar!.. Onların ardından gelen ve dünyayı biraz olsun serinlettiği sanılan üçüncüsünün, yani Soğuk Savaş'ın da Üçüncü Dünya Savaşı veya bir tür ateşkes, bir nevî konsensüs olduğu bilinir.
İşte bu mutabakat ABD'nin kendi uçakları ile İkiz Ticaret Kulelerinin vurulması ile bozulmuş oldu. O gün, Eylül 2001’de, on dokuz yaşında Amerikalı bir genç kız Sarah Hassing, 21. yüzyılın ilk önemli sorusunu soruyordu; "Biz onları bu kadar kızdıracak ne yaptık? Bilmek istiyorum. Biri bana anlatsın!.." onun bu feryadı dünyada yankılandı. Ama kimse çıkıp da ona, Amerikalının onlara neler yaptığını ve "Dördüncü Dünya Savaşı"nın maalesef başlamış bulunduğunu anlatmadı.
Soğuk Savaş'ın serinliği ise artık bitti!.. Akılları içtenlikleriyle buluşmuş olan nitelikli insanlar, "korkmuyoruz!" diye savaş nârâları atmak yerine, sağduyunun bir gereği olarak sol tandanslı açıklamalar yapmaya başladılar bile;
Sayın Ali Koç, “Eşitsizliğin ortadan kalkması için, kapitalizmin ortadan kaldırılması gerekir” dedi.
Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, “Az kazanın, dar gelirlilerle paylaşın. Fakiri tahrik etmeyin” dedi.
Papa Hazretleri de benzer şeyler söyledi, yeni bir dünya savaşından bahsetti.
Dünyada nerede, ne konuşuluyor diye, tweet haritası bile çıkarılıyor artık. Hızla gelişen iletişim teknolojisi, 'bilgi' denilen tehlikeli metayı herkese üleştirdi. Böylece refahtaki adaletsizlik ve hak gaspı kabak gibi ortaya çıktı.. Ardından hak talepleri, adalet talepleri sökün etti. Bunlar duyulmayınca terör gümbürtüsü, göçler ve mülteciler eliyle "de facto" paylaşım girişimleri dünya gündemini işgal etti, rahatı kaçanları dehşete düşürdü.
Ülkemiz bu kaosun dışındaydı, sorumlular bunun değerini bilemediler. Ötelenmiş toplum kesimleri, demokratik yoldan iktidarı paylaşmış, dışlanmış etnik unsurlarla barışın eşiğine gelinmiş… iken; Dünyaya nizam vermeye kalkışılınca n’oldu, n’olucak Nobeli Barış Ödülü uçtu gitti.
2004 Kasım ayından beri “dördüncü dünya savaşı başladı, görülüyor işte” diye, defalardır konuşup, yazıp, çizip dururum. Bu bir övünme değil, bir yerinme!.. Eğri oturup, doğru konuşma zamanıdır, ama ciddiye alınmadı, mizahçı işi n'olucak denilmiş olmalı. Oysa…
Ciddiyim!.. Savaş da mizah gibi ciddi bir iştir!..