19 Aralık 2016

Vitamin D, her derde deva mı?

D vitamini eksikliği pandemisi gerçek mi?

Bugünlerde rastgele bir eczaneye kafanızı uzatıp D vitamini Ampul sorarsanız eczanedeki satış elemanları büyük olasılıkla size “Kalmadı” diyeceklerdir.  Benim gibi bu konuda uzun süredir yazan birisiyseniz bu kez “Niçin yok” sorusunu sorarsanız ve o zaman ülkemize özgü gerçeği öğrenirsiniz: Eczanedeki görevli bu kez “Doktorların çoğunluğu havaların soğuması ile birlikte reçetelerine, eski zamanlardaki mutlaka her reçeteye eklenen C vitamini gibi bu kez D vitamini ampul yazıyorlar” diyecektir. 

Daha önce bu konuda uzun bir yazı yazmış ve ülkemizde D vitamini kullanımındaki aşırı artışın televizyonlardaki sabah programlarının müdavimi olan hekimlerin verilere/kanıtlara değil, kanılara dayalı konuşmalarından, yanı “abartılı hekimlikten” kaynaklandığını anlatmıştım.

Ülkemizde yılda kaç adet D vitamini ampulü satılıyor, bunların ne kadarı reçeteli?

Şimdi tekrar bu konuya dönmemin nedeni ise yakında öğrendiğim ülkemizde D vitamini ampulü satış rakamlarının beni şoke etmesi. Geçenlerde kolay bulamayacağımı düşünüp bir arkadaşımdan ülkemizde D vitamini ampulü (içinde 300.000 ünite Vitamin D3 var) satışlarının yıllara göre dağılımını ve bunların ne kadarının reçete ile satıldığını gösteren verileri istemiştim. Veriler önüme geldiğimde bir çığlık atıp yan odamda çalışan ve beraber gebelerde D vitamini desteği araştırması yaptığımız Doç. Dr. Gül Yeşiltepe Mutlu’ya gösterdim ilk; daha sonra da bir kaç arkadaşımla da konuştum bu rakamları. Uzatmadan söylersem  2012 yılında ülkemizde 2.280.626 kutu, 2013’de 3.357.254 kutu, 2014’de  4.611.869 kutu, 2015’de 8.754.753 kutu ve sıkı durun 2016’nın ilk 8 ayında ise 8.376.319 kutu D vitamini ampul satılmış.  Aslında benzer trend D vitamini damlası için de geçerli; 2012’de 1.649.482 kutu D vitamini damlası satılırken, bu rakam 2015’de 4.581.844  olmuş. Rakamlardaki artışa bakınca 2016’da 10.000.000 kutu D vitamini ampul, 6.000.000  kutu civarında D vitamini damla satılacağını öngörebiliriz.  Bu arada bir kutu D vitamini ampulün 2,5 TL civarında olduğunu da belirtelim. Başka ülkelerle bu rakamları bire bir karşılaştırmak mümkün olmadı çünkü diğer ülkelerde tek  başına D vitamini ampul satışlarını bulamadım.

Hiç kuşku yok ki bu rakamları yorumlamak ve neye yol açtığını söylemek için, ne kadarı çocuklara, ne kadarı erişkinlere satıldı, yüksek doz D vitamini kullananlarda görülen sorunlar neler?  veya bir sorun görülüyor mu?  gibi daha ayrıntılı bilgilere ihtiyaç var. Bununla birlikte 2012’den 2016’ya 5 kat artışın hastalıklar ve nüfus artışı ile ilgili olmadığını, bunun tamamen  “D vitamini çılgınlığı” diyebileceğimiz ve bazı hekimlerin yol açtığı bir aşırı tüketimden kaynaklandığını söylemek mümkün.

Ülkemizde ilaç satış rakamları “Intercontinental Marketing Services Health” (IMS Health) veri tabanından elde edilebiliyor; yine buna benzer bir veri sistemi ile de reçete ile satılan miktarların projeksiyonu yapılabiliyor. Bu veriler,  2015 yılında 8.754.753 kutu D vitamini ampul ilacının 925.734 kutusunun (neredeyse onda biri) reçeteli satıldığını, büyük çoğunluğunun ise reçetesiz kişilere tarafından alındığını gösteriyor. Ne yazık ki D vitamini ampul çocuklar dahil reçetesiz satılan ilaçlar arasında ve en azından çocuklara reçetesiz  verilmemesi için yaptığımız başvurulardan da bir netice alamadık.

D vitamini eksikliği pandemisi gerçek mi?

D vitamini ampul satış rakamlarının zihnimi meşgul ettiği günlerde  The New England Journal of Medicine  dergisinin 10 Kasım 2016 sayısında “D vitamini eksikliği pandemisi gerçek mi?”  başlıklı bir yazı yayınlandı ve bu yazı tam da bu sorunun nereden kaynaklandığını anlatıyordu.().  Makalenin yazarları D vitamini konusunda en güvenilir referans olan Institute of Medicine (IOM) raporunun hazırlayıcısı olan bilim adamlarıydı.

Bu yazarlara göre hiç veya minimal güneş ışığı gören insanlarda  ilk 1 yaşta günde 400 ünite, 1-70 yaş arasında 600, daha ileri yaşlarda 800 ünite D vitamini almak yeterli ve bu dozda D vitamin alan kişilerin % 97,5’inde  serum D vitamini düzeyini 16-20 ng/ml üzerine çıkarmak mümkün. Yazarlar kendi raporlarında belirttikleri 20 ng/ml’in yanlış olarak bir eşik değer olarak yorumlandığını ve sanki   kemik sağlığının korunması için tüm toplumun serum D vitamini düzeyinin 20 ng/ml üzerine çıkarılması gibi yine yanlış bir sonuç çıkarıldığını, oysa toplumun  % 97,5’sinde gereken düzeyin 20 ng/ml ve altı olduğunu güçlü bir şekilde vurguluyorlar. Bu şekildeki yanlış yorumun toplum için eşik değeri 50 ng/ml düzeyine kadar çıkaracağının ve bunun için de zararlı etkiler için üst sınır olan günde 4000 ünite D vitamini alınmasının normal bir uygulama haline geleceğini ve bunun da riski olduğunun altını çiziyorlar.

Her doktora gidildiğinde kan D vitamin düzeyi  bakmaya  gerek  var mı?

Sonuç olarak yazarlar D vitamininin yalnızda kemik sağlığı ile ilişkili etkilerine ait güvenilir veriler olduğunu, her  derde deva gibi anlaşılan kemik dışı etkilerinin tartışmalı olduğunu, toplumun rutin izlemde D vitamini düzeyi bakılması ve  gereksiz  D vitamini kullanılmasından korunması gerektiğini belirtiyorlar.

Ne yazık ki ülkemizde bilimsel  verilerden ve bu verilerin dillendiren  hekimlerden çok konuştukları konularda hemen hiç araştırması/makalesi olmayan, konu ve konuklarını popülist yaklaşımlarla belirleyen televizyonların daimi konuğu olan hekimlerin sözü dinleniyor. Bize ise onların yol açtığı kaygıları ve yarattıkları içi boş umutların yol açtığı zorlukları düzeltmek kalıyor.

Uzun yıllardır D vitamini konusunda çalışmalar yapan ve D vitamini literatürünü yakından izleyen bir hekim olarak bir risk taşımayan hiç kimsede  rutin olarak (her doktora  gittiğinde mesela) kan D vitamini düzeyine bakmaya  gerek olmadığını, insanların % 97’5’i için kan D vitamini düzeyinin 16- 20 ng/ml arasında  olmasının yeterli olduğunu, nadir durumların dışında ve yalnızca kan D vitamini düzeyini 30’un üzerine yükseltmek gibi yanlış hedeflerle D vitamini ampul içmeye gerek olmadığını bir kez daha hatırlatmak isterim.

Yazarın Diğer Yazıları

Sensörlerin SGK kapsamına alınması kararı için teşekkürler

Bundan sonra bu hakkın 18 yaş üstünü kapsaması, sensörler için desteğin artırılması ve insülin pompalarına adil erişim sağlanması için çaba göstermeye devam edeceğiz

Çocuklara, kreşlere ve kreş kavramına zarar vermeyin!

Çocuklar ve kreşler kutsaldır ve bir söz ederken bin kere düşünmek gerekir. Her yere musallat olan siyaset kurumu sözcüsü kelimeleri ile konuşarak lütfen çocuklara ve kreşlere dokunmayın, kreş kavramına zarar vermeyin

Diyabet tedavisinde ergenlik çağında sensörlerin ödenmesine sınır getirilemez!

Sensörlerin sadece 14 yaş altı için SUT kapsamına alınması ve ergenliğin fırtınalı döneminde kesilmesi büyük hata olur ve bilimsel değildir

"
"