Uzun zamandır üzerinde en çok durduğumuz konuların başında okul kantinleri geliyor ve geçen haftayı bu konuda aldığımız iyi haberle bitirdik. Bu habere göre içinde bizlerin de olduğu Sağlık Bakanlığı Okul Sağlığı Bilim Kurulu'nun üzerinde çalıştığı "Kantin Genelgesinin Güncellenmesi" çalışmaları birçok aleyhteki "lobi" faaliyetine rağmen başarıyla bitirilmiş ve Milli Eğitim Bakanı tarafından imzalanmıştı. Bu yeni genelge, 2011’de o zamanki bakanlar Recep Akdağ ve Ömer Dinçer’in olumlu tutumları ile çıkan eski genelgenin kapsamını genişlettiği gibi, “Okul kantinlerinde satılmayacak yiyecek ve içeceklerin” net bir listesini de içeriyor. Çocuklardaki şişmanlığın önlenmesinde önemli bir adım olan bu çalışmaya katkıda bulunan başta Sağlık ve Milli Eğitim Bakanlığı yetkilileri olmak üzere bütün emek verenlere çok teşekkür ediyoruz.
Bu yeni genelgede önceki yazılarımızda “abur-cubur” dediğimiz için kızgınlığa neden olan bütün ürünlerin yanı sıra, suni tatlandırıcı eklenmiş yiyecek ve içeceklerin satışı da yasaklanıyor. Bilindiği gibi çocukların görünce heyecanlandıkları birçok çikolata kaplı ambalajlı ürün yüksek kaloriler içeriyor ve bu ürünlerin doyma hissini de engellediğini biliyoruz. Yine son yıllarda suni tatlandırıcıların beklenin aksine şişmanlık ve tip 2 diyabet sıklığında artışa neden olduklarını gösteren araştırmalar artıyor. Dolayısıyla bu genelge çocukların hiç de masum olmayan “Diyet içecekler”den korunmasına da kapı açıyor.
Okullarda yemekhane sistemine geçilmeli
Ülkemizdeki örgün eğitim kurumlarında (okul öncesi, ilk ve orta öğretim) 18 milyon civarında öğrenci okuyor ve bu çocukların çok büyük çoğunluğu öğlenleri beslenmek için okul kantinlerine mahkum durumda. Birkaç yıl önce Sağlık Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ve Hacettepe Üniversitesi’nin yaptıkları araştırmada kentlerdeki okulların yalnızca % 17’sinde yemekhane olduğu, buna karşın % 92’sinde kantin olduğu saptandı. Okul kantinlerinin hemen hepsinin özel işletme olduğu, denetimlerinin oldukça güç olduğu ve bazı şehirlerde “Kantin mafyaları” oluştuğu dikkate alınırsa çocukların karşı karşıya olduğu beslenme risklerini ne kadar büyük olduğunu tahmin etmek zor değil. Oysa birçok bakımdan ülkemize benzeyen ama çok daha büyük bir nüfusa sahip olan Brezilya’da devlet her gün 42 milyon çocuğa, tamamen Brezilya tarım ürünlerine dayalı olarak her öğlen sağlıklı öğlen yemeği veriyor. Dünyadaki en iyi örneklerden birisi olarak gösterilen “Brezilya Okul Yemeği Programı”nda yemekler okulda pişiriliyor ve bütün süreçte hem besin hem de beslenme güvenliği ön planda tutuluyor. Geçenlerde bir toplantıda karşılaştığım Sağlık Bakanlığı yetkilisi kendilerinin de benzer bir hazırlık yaptıklarını ve yaklaşık maliyetin 2 milyar TL civarında olduğunu söyledi. Geçen yıl 23 Nisan dolayısıyla yazdığımız gibi ülkemizi yönetenlerin çocuklara “ücretsiz ve sağlıklı öğle yemeği” müjdesi vermeleri gerekiyor ve bunun için ülkemizin imkânları yeterli.
Sonuç olarak, Okul Kantinleri Genelgesi’nin güncellenmesini en azından çocukların sağlıklı olmayan ürünlerden korunması bakımından önemli bir ilerleme olarak kabul etmek gerekiyor ama esas ülkemizde Brezilya benzeri “Türkiye Okul Yemeği Programı” başlatılmasına ihtiyaç var.